Tek bir mektupla bütün sıfatlarını ve ayrıcalıklarını geride bıraktı o! Fabricio Ojeda… Yönünü dağlara verdi ve arkasına bakmadan tereddütsüz yürüdü
“Sayın Başkan, Başkan Yardımcısı ve Temsilciler Meclisi’nin değerli üyeleri, değerli meslektaşlarım…
Anayasal güvencelerin askıya alınmasının yıldönümünde, Merkez Üniversitesi’nden bir grup öğrenci ve ben Güney Mezarlığı’ndaydık. Özgürlük mücadelesinde ölen pek çok gencimizden biri olan Alberto Rudas Mezzone’nin mezarı başında, ellerimizi havaya kaldırarak, şehitlerimizin fedakârlığının ve dökülen kanlarının boşa gitmeyeceğine yemin ettik.
Sayın Milletvekilleri, değerli meslektaşlarım, bugün size Meclis’ten ayrılma kararını açıklıyorum. Ezilen Venezuela halkı uğruna dağlara çıkmak ve orada savaşanlara katılmak için yola düşüyorum. Bu kararın ne anlama geldiğinin, içerdiği tehlikelerin ve fedakârlıkların farkındayım; fakat başka hiçbir yol, gerçek bir devrimcinin yolu olamaz.”
Bu bizim kararımız, bizim yolumuz. Şiddete, baskıya, işkenceye ve zulme karşı silahlanıyoruz. Ahlaksızlığa ve ihanete karşı silahlanıyoruz. Eğer bu yolda ölürsem fark etmez, mutlaka silahımızı ve bayrağımızı alacak birileri olacaktır. Vatan ya da Ölüm! Yaşasın Devrim!”
Yukarıda çok kısaca özetlenen mektup, 30 Haziran 1962’de milletvekili Fabricio Ojeda tarafından Venezuela Meclisi’ne gönderilmişti. Dört yıl sonra bir polis hücresinde katledilecek olan Ojeda, gerillaya katılma kararını böyle ilan ediyordu.
Genç kuşağın yıldızı
Gazeteci, yazar, politikacı, gerilla… 6 Şubat 1929’da Venezuela’nın Bocono kentinde dünyaya gelen Ojeda, daha 17 yaşındayken Demokratik Cumhuriyet Birliği (URD) üyesi oldu. 1955’te üniversitede gazetecilik eğitimi almaya başladı. 1956’da artık El Nacional’ın muhabiriydi.
11 Haziran 1957’de diğer yoldaşlarıyla birlikte Diktatör Jimenez’in devrilmesi için Yurtsever İttifak’ı kurdu. Giderek büyüyen İttifak, genel grevler ve kitle eylemleriyle Jimenez’in devrilmesi sürecini yönetti. Ojeda 1958 genel seçimlerinde Venezuela Meclisi’ne seçildi. Fakat sosyal demokrat ve sağcı bileşenleri ittifakı bozunca komünistler ayrıldı ve 1960’tan sonra devrimci savaşı başlatma kararı aldı. Seçimleri kazanan Betancourt ise yeni bir diktatördü artık.
Kısa bir süre sonra, Ojeda gerilla hareketine katılacağını açıklayarak Meclis’ten istifa etti. Şubat 1963’te Douglas Bravo ile birlikte Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (FALN) ve Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) yönetiminde yer aldı. Bütün bu süreçlerde Che ve Fidel ile yakın çalışma yürüttü. Bravo’yla birlikte silahlı mücadele çizgisini terk eden ve FALN’ı etkisizleştirmek isteyen Venezuela Komünist Partisi (PCV) yöneticilerine yoğun eleştiriler yönelterek devrimci kopuş gösteren grubun içinde bulundu.
Gerilla ve yakalanma
Bu arada, Ekim 1962’de yakalandı, askeri mahkeme tarafından 18 yıl hapse çarptırıldı ama 15 Eylül 1963’te ordudaki FALN taraftarlarının desteğiyle hapishaneden kaçtı ve gerilla komutanı olarak savaşa devam etti. Bütün bunlar olurken PCV yönetimiyle tartışmalar sürüyordu ve PCV’nin silahlı mücadeleyi bırakma kararının yanlışlığını parti kadrolarına anlatmak ve şehir örgütlenmesini inşa etmek için Caracas’a gelen Ojeda, 17 Haziran 1966’da yakalandı. Ağır işkenceler gördü. 21 Haziran günü, hükümet sözcüleri, Ojeda’nın hücresinde asılı bulunduğunu bildirdi. Ancak hiç kimse bu yalana inanmadı. Ojeda’nın Gizli Servis tarafından işkenceyle öldürüldüğü gün gibi açıktı.
Devletlû ‘Komünizm’
Daha sonrası ise tam trajediydi. Ojeda’nın katledilmesine misilleme olarak sağcı partiye yönelik eylemler yapan FALN, bu kez de PCV tarafından, “ajan provokatörler” olmakla suçlandı, Douglas Bravo “parti disiplinine uymadığı” gerekçesiyle ihraç edildi. Devlet başkanı Leoni ise, PCV’nin açıklamalarını, partinin “hatalı davranışlarını düzeltme yolunda olduğunu gösteren içten bir tutum” olarak değerlendiriyor, yere göğe sığdıramıyordu. Ama bu utanç verici tutuma ortak olmayanlar da vardı Latin Amerika’da. Fidel, bu alçakça tutumu “Devrim İçin Savaşmayana Komünist Denmez” başlıklı konuşmasında mahkûm ederken, Che ise Üç Kıta Konferansı’na gönderdiği ünlü mesajda şöyle anıyordu Ojeda’yı:
“Kıtasal ölçekteki bu mücadelenin çerçevesi içinde bugün verilen savaş küçük bir olaydır ama insanlığın topyekûn özgürlüğü için verilen savaşın bu son aşamasında kan borcunu ödemiş kişiler olarak Bizim Amerika’nın tarihine geçecek kahramanlar yaratmıştır. Bunlar arasında, Guatemala’da, Kolombiya’da, Venezuela’da ve Peru’da devrimci hareketler içerisinde yükselmiş kişilerin, Kumandan Turcios Lima’nın, Papaz Camilo Torres, Kumandan Fabricio Ojeda, Kumandan Lobaton ve Luis de la Puente Uceda’nın isimleri olacaktır.”