Özerk Yönetim yöneticilerinden Emine Osê, Türkiye’nin mutabakatlara rağmen uluslararası güçlerin sessizliğinden yararlanarak ilerlemeye çalıştığını söyledi. Emine Osê, ENKS ile görüşmeler ve Rusya ile Şam’ın tavrına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Nazım Daştan/MA-Kamışlo
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 9 Ekim tarihinde başlattığı saldırılar devam ediyor. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve himayesindeki “Suriye Milli Ordusu” (SMO) adı altında toplatılan paramiliter grupların saldırılarına Demokratik Suriye Güçleri (DSG) meşru müdafaa temelinde karşı koyuyor. ABD ve Rusya ile yapılan ateşkes ve mutabakatlara uymayan Türkiye, bölgeyi hem havadan SİHA ile hem de karadan tank gibi ağır silahlarla bombalamaya devam ediyor.
Türkiye’nin saldırısı sonucu Girê Spî ve Serêkanîyê kent merkezleri TSK ve SMO’nun kontrolüne geçince, sahada farklı dengeler oluştu. Askeri gelişmelerin yanı sıra siyasi gelişmelerin yoğunlaştığı Kuzey ve Doğu Suriye’de uluslararası güçlerin desteğiyle oluşturulmaya çalışılan kriz daha da derinleştirilmek isteniyor. Yaşanan son gelişmeleri Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkan yardımcılarından Emine Osê, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
‘Osmanlıcılık hayali’
Türkiye’nin saldırılarının yeni olmadığını belirten Emine Osê, Suriye iç savaşının başından beri yaşanan gelişmelerde parmağı olduğunu söyledi. Krizin derinleştirilmesinde Türkiye’nin çok büyük rolü olduğunu belirten Osê, bu savaşla Türkiye’nin yeni 100 yılın haritasını çıkarıp planlarını hayata geçirmek istediğini kaydetti. Bunu da Osmanlıcılık hayali ile yapmak istediklerine değinen Emine Osê, bu plan çerçevesinde Suriye topraklarının kendilerine ait olduğunu iddia ettiklerini aktararak, “Zaten Erdoğan kendini Osmanlı imparatoru olarak tanımlıyor. Bu planlarını devreye koymak için birçok diplomatik girişimde de bulundular” dedi. Emine Osê, IŞİD’in sahaya sürüldüğüne değinerek konuşmasına şöyle devam etti: “Sınırlarını açtılar, cephane verdiler, geçişlerini sağladılar.”
‘Taraf olanlar tepki göstermedi’
Uluslararası koalisyon ile olan ilişkilerine de değinen Emine Osê, onlarla çalışmalarının sadece askeri olduğunu ve bunun da IŞİD’e karşı verilen mücadele olduğunu söyledi. Türkiye’nin bu durumu hiç bir zaman kabul etmediğini dile getiren Emine Osê, koalisyonun en son Türkiye-Suriye sınırını korumak için kendileriyle Türkiye arasına konuşlandığını da hatırlattı. Kendilerinin de bunu olumlu gördüklerini Emine Osê, komşularıyla iyi ilişki geliştirip, siyasi çözümleri esas alan bir temelde yaklaşmak istediklerini dile getirdi. Ancak Türkiye’nin buna farklı yaklaştığını ifade eden Emine Osê, yaşanan gelişmelerle birlikte koalisyonun sınırın bazı yerlerden çekildiğini ifade ederek, şunları kaydetti: “Gelinen aşamada ise bize işgal saldırıları gerçekleşti, bu saldırılar halen devam ediyor. Suriye’de taraf olan hiç kimse bu saldırılara karşı tepki göstermedi. Onlar da bundan cesaret alarak, etnik temizlik saldırıları gerçekleştirdiler. Savaş suçu işlediler. Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptıklarından dolayı uluslararası mahkemelerde yargılanmalı. Onlar Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlattığı saldırılar öncesinde çok büyük bir diplomasi çalışması yürüttüler. Ancak bu istedikleri gibi olmadı. Dünya halkları ve kamuoyu bu saldırılara karşı çok büyük bir öfke dile getirdi. Rojava için ayağa kalktılar.”
‘Çekilmek yerine ilerlemek istiyorlar’
Emine Osê, ateşkes anlaşmalarına rağmen saldırıların hiç durmadığı ve Türkiye’nin uluslararası güçlerin sessizliğinden yararlandığını altını çizerek, şunlara yer verdi: “Savaşı durdurmak için büyük sorumluluk aldık ve yerine getirdik. Ancak yapılan anlaşmalara göre biz nasıl bazı yerlerden çekildiysek onların da bazı yerlerden çekilmesi gerekiyordu. Biz yerine getirdik, ancak onlar uymadı, uymuyor. Onların aldıkları yerlerden 10 kilometre geriye çekilmesi gerekiyordu, devriyelerin gerçekleşebilmesi için. Fakat onlar gün gün ilerlemeye çalışmaya devam ediyor.”
‘El altından yürüyün dediler’
Türkiye’nin NATO’dan habersiz hiçbir şekilde bir savaşa giremeyeceğine de dikkat çeken Emine Osê, “Yani ABD bir tek sözü ve yaklaşımıyla bu savaşın yaşanmasını engelleyebilirdi. Ancak masa altında yürüyün dediler. Sadece onlar değil Suriye rejimi ve Rusya da bunu yapabilirdi. Resmi olarak söylemeseler de başka bir şekilde saldırı izni verdiler. Pratikte karşı bir yaklaşım olmadığını görene kadar bunun ortaklarıdırlar. Bunun altında nasıl bir anlaşma var ve nereye kadar gidecek bu da belli değil. Belli olan şey ise yaşananların uluslararası bir komplo sonucunda geliştiğidir. Kürtlerin sorunu şu an dünya gündeminde. Artık öyle bölgesel olup ve üstü örtülecek bir mesele değil. Şu an uluslararası bir mesele haline geldi ve bu durum beraberinde bir çözümü de getirir. Biz her türlü duruma göre kendimizi hazırlıyoruz. Uluslararası güçler ne kadar toplantı yapsa ve bölge halklarını dışında tutmaya çalışsa da artık halkların iradesi olmadan bir çözüm olmaz” ifadelerini kullandı.
Avrupa’nın ‘Güvenli Bölge’ talebi
Savaşın ortalarında Avrupalı bazı ülkelerin girişimlerine de değinen Emine Osê, bu konuda ise, “Başta Almanya güvenli bir bölge oluşturulmasını talep etmişti. Bu talep aslında Hollanda, Almanya ve Fransa’nın talebi olarak gelişti. Onlar Türkiye’nin içinde olmadığı bir güvenli bölgeden söz ediyorlardı. Buna ABD de sıcak yaklaşıyordu. Ancak Türkiye her üç ülkeye karşı da saldırgan bir tutum içerisine girdi. Her üç ülkeye de IŞİD’lileri göndereceklerini belirterek tehdit etti. Bu nereye varır bilinmez, ancak Türkiye’nin olmadığı ve uluslararası bir gücün denetiminde olan bir bölgeyi biz de olumlu görüp, destek sunarız” ifadelerini kullandı.
ENKS ile görüşmeler
ENKS ile yaptıkları görüşmelere ilişkin de konuşan Emine Osê, Türkiye’nin son saldırılarından önce Fransa’nın bu konuda inisiyatif alarak, kendileriyle ENKS arasında ilişkiler geliştirdiği bilgisini verdi. Emine Osê, bu kapsamda ENKS ile bazı çalışmaların ve toplantıların gerçekleştiğini ifade etti. Bugün biraz daha farklı bir sürece girdiklerine işaret eden Emine Osê, bu konuda ise şunları aktardı: “Bugün tüm Kürtlerin kazanımları ortada ve buna karşı büyük bir tehdit var. Kürtlerin varlık ve yokluğu tartışılıyor. Bu anlamda bazı meselelerin önümüze gelmemesi gerekiyor. Bütün Kürtlerin varlığı için ayrı düşüncelerini bir yana bırakmalıdır. En son DSG komutanlığı da çağrı yaptı. Biz de buradan çağrı yapıyoruz. Her türlü sorumluluğu almaya hazırız. Kürtlerin birliğinin sağlaması elzemdir.”
‘Rusya bazı şeylere gözlerini kapatıyor’
Soçi anlaşması ve sözü edilen ateşkeslere ilişkin bilgi veren Emine Osê, şunları söyledi: “Soçi anlaşmasının gerçekleşmesinde ne haberimiz oldu ne kabul ettik. Kimse de görüşümüzü almadı. Sadece savaşın durdurulması için evet dedik. Biz burada Suriye rejiminin saldırılara karşı sınıra konuşlanmasını ve Rusya’nın bizimle rejim arasında bir sorumluluk üstlenmesini istedik. Önümüzdeki süreçlerde siyasi olarak rol almasını talep ettik. Ancak Rusya hem bize istediklerini kabul ettirmek hem de Türkiye’yi daha fazla NATO’dan uzaklaştırmak için bazı şeylere gözünü kapatıyor. Biz ciddi davrandık ve güçlerimizi sınırdan 30 kilometre geri çekildi. Suriye rejiminin tüm sınır hattına yayılması gerekiyordu, ancak bunu tam olarak yapmadılar. Savaşın olduğu yerlerden hemen geri çekiliyorlar. Hem sınıra ve belirlenen yerlere konuşlanmak hem de saldırıların durdurulması için ağır hareket ediliyor. Biraz sürece yayıyorlar. Misal şimdi Eyn İsa yakınlarındayız. Çeteler ile aramızda 1-2 kilometre var. Suriye rejimi ve Rusya burada olmasına rağmen şu an bile bize saldırı yapılıyor.”
‘Talebimiz Özerk Yönetim’in tanınması’
Rusya’nın ağır hareket etmesinin altında, rejimi askeri alanın yanı sıra siyasi alanda da güçlendirmek istediğini belirten Emine Osê, kendilerinin Suriye rejiminden talep ettikleri şeylerin kabul edilemez talepler olmadığına dikkat çekti. Onlardan iki talepte bulunduklarını belirten Emine Osê, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bunların birincisi Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi ve statüsünü tanımaları, ikincisi ise topraklarımızı ve bölgemizi savunan güçlerimiz DSG’nin hassasiyetlerini kabul etmeleridir. DSG’yi kabul etmeleridir. Bu da çok zor ve kabul edilmeyecek türden şeyler değil ve Rusya zorlanmadan bunu yapabilir. Biz bunu net görüyoruz. Suriye’de kararları rejimden çok Rusya alıyor. Bunu yapmıyorsan demek ki saldıran güçlere bir mesaj veriyorsun. Bizzat bize düşman olan Türkiye’ye; ‘Sen saldır, baskı altında tut, zayıflat ve bana mecbur kalsınlar’ diyorsun. Bunun başka ifadesi de yok. Onun için bunu net söylüyoruz. Ne Türkiye ve Rusya arasında yapılan anlaşma içinde vardık ve hepsini kabul ettik ne de Türkiye ile ABD arasında yapılan anlaşmada bizim böyle bir durumumuz yok. Saldırılarına devam ediyorlar. Ve önümüzdeki iki üç hafta içerisinde her şey daha da netleşecek. Ancak her ne olursa olsun bu halkın ve iradesinin dışında bir çözüm gelişmeyecek. Buna halk olarak izin vermeyeceğiz.”