Ilısu Barajı’nın enerji üretmeye başladığında ekonomiye 2 milyar lira katkı sağlayacağı açıklandı. Ancak enerji üretim kapasitesinde arz fazlası olması bu iddiayı yalanlıyor
Hasankeyf, dünyada korunması gereken alanlar için UNESCO tarafından belirlenen 10 kriterden 9’una sahip tarihi bir yer. Hasankeyf bu özelliği ile dünyada tek ve buna rağmen Ilısu Barajı’nın suları altına gömülmeye çalışılıyor. Buna gerekçe olarak sunulan ‘enerji ihtiyacımız var, bölgede tarım üretimlerini arttıracağız’ vb. iddiaların ise yalan olduğu açıkça bilinmesine karşın, dünya devletleri ikiyüzlü politikalarla Hasankeyf’in suya gömülmesini izlerken, Türkiye ise birkaç şirketin çıkarı için barajı yapmakta ısrarını sürdürüyor.
İddialar yalan
Ağustos ayında su tutulmaya başlanan barajda su seviyesinin 50 metreyi aştığı, depolanan su miktarının ise 600 milyon metreküpe ulaştığı bilgisi paylaşıldı. Tamamlandığında 10.5 milyar metreküp suyun depolanacağı belirtilen barajda enerji üretimine ise 3 ay sonra başlanacağı ve 4 milyar 120 milyon kilovatsaat enerji üretim kapasitesiyle ‘ülke ekonomisine yıllık 2 milyar lira katkı sunacağı’ iddiaları ile baraj reklamları yapılıyor. Her şeyde olduğu gibi ekonomi soslu duyurularla halkın barajın varlığını kabul etmesi isteniyor. Oysa bu iddiaların hepsi yalan.
Ekonomiye katkısı sıfır
Türkiye’de 90 bin MW’ı aşan enerji üretim kapasitesine ulaşıldı. Ancak bu kapasitenin yarısı dahi kullanılamıyor. Enerji Bakanlığı yetkilileri dahi bu gerçeği açıklamak zorunda kalırken, yeni barajın ekonomiye katkısının ancak birçok santralin devre dışı olması koşuluyla mümkün olur. Fakat devre dışı bırakılacak santrallerle Ilısu Barajı’nın ekonomiye katkısı sadece şirket değişimine veya kamu santrallerinin devre dışı bırakılmasına yol açacak, yani barajın reel ekonomiye hiçbir katkısı olması mümkün değil. Mevcut ekonominin ise doğa ve tarihi yapılar üstünde yarattığı baskı ise dayanılmaz boyutlara ulaşmış durumda.
Kaybeden doğa ve halk!
Arz fazlalığı nedeniyle AKP iktidarı 2 yıl içinde enerji şirketlerine 3.4 milyar lira açıktan üretmedikleri enerji için para ödüyor. Barajın ekonomiye katkısı olacağı iddiaları gerçeği yansıtmazken, şirketlerin halktan toplanan vergilerle beslenmesi ve halkın ise her geçen gün şirketlere aktarılan paralar nedeniyle yoksulluğu artıyor. Mevcut ekonomik sistemin büyümesinin sonuçları halkın daha da yoksullaşması ve doğal yaşamların yok olmasından başkaca bir sonuç ortaya çıkarmıyor. Ilısu Barajı on binlerce insanın topraklarından sürülmesine neden olurken, halkın tarım arazileri ise suya gömülerek üretimden uzaklaştırılıyorlar. Tüm bunlar yapılırken bölgede tarım üretimi artacak iddiasının boş bir iddia olduğu ise anlaşılabiliyor.
Çalınan suyla halk terbiyesi!
Barajı kurmakta ısrar eden iktidarın barajı bir güvenlik alanı olarak değerlendirmesi ve barajın su tutmasıyla birlikte Dicle Nehri’nin hayat verdiği Iraklı üreticileri açlığa mahkum ederek bölge üzerinde suyu bir baskı aracı olarak kullanıp terbiye etmek istediğini söylemek gerekiyor. Suriye’de yaşanan çatışmalı dönem içinde Fırat Nehri sularının barajlar marifetiyle ikide bir kesilmesi ve alt havzada yaşayan halkın sudan yararlanmasının engellendiği birçok haberde yer aldı. Irak’ın baraja karşı tutumunu ise Irak’ta ilişki kurulan işbirlikçiler eliyle sessizliğe taşımaya çalıştığı izleniyor. Eski Su ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun, Irak’la su üzerinden yapılan planların uygulanması amacıyla özel olarak görevlendirilmesi dikkat çekiyor.
Hasankeyf Zeugma olmasın
Zeugma Antik Kenti 2 bin 500 yaşındayken Fırat Nehri üzerinde kurulan Birecik Barajı’nın suları altına gömüldü. 12 bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf de suya gömüleceği günleri beklerken doğa ve tarih düşmanlığı her geçen gün büyüyor. Zeugma’yı birkaç freks ve yapını taşınmasıyla koruduklarını iddia edenler, tarihi suya gömdüğünü çok iyi biliyor. Hasankeyf her şeye rağmen yaşamaya devam ediyor. Ilısu Barajı kapakları açılmamalı ve baraj projesi hemen iptal edilmezse insanlığın hafızası çok önemli yaşamsal bilgileri hem ortaya çıkaramamış olacak hem de ortaya çıkanları unutacak.
Ilısu Barajı 20 yılda yok olacak
Bilim insanlarınca açıklanan iklim değişiminde en hızlı ve en çok etkilenecek bölgenin Ortadoğu olacağı belirtiliyor. Önümüzdeki 20-30 yıl içinde bölgede gündüz saatlerinde dışarıya çıkmanın dahi mümkün olamayacağı ve buna bağlı olarak toprağın tuzlanması sonucu tarım üretimlerinin biteceği öngörülüyor. İklim değişimini bölgesel düzeyde arttıran en önemli etkinin büyük barajlar olduğu ve barajların bulunduğu bölgelerde iklimin hızla değiştiği bilimsel bir gerçek. Ilısu Barajı’nın öngörülen 50 yıllık ömrünü tamamlaması mümkün görülmezken baraj, 20 yıl içinde susuz kalarak işlevini yitirecek. İktidarın bu gerçeklere rağmen bunda ısrar ediyor olması, kısa vadeli yağma planlarının hayata geçirildiğine işaret ediyor.
EKOLOJİ SERVİSİ