Rêdûr Dîjle / Diyarbakır-MA
Kürt halkının özgürlük arayışının neferlerinden Muşlu Hilmi Yıldırım’ın yaşam öyküsü, yazar Ulugana’nın kalemiyle gün yüzüne çıkıyor. Kitapta Yıldırım’ın, Cemîlê Seyda tarafından öldürüldüğü iddiası da çürütülüyor
Araştırmacı yazar Sedat Ulugana, “Seyit Rıza’ya Yardıma Giderken Yakılan Kürdistan Fedaisi Muşlu Hilmi Yıldırım” isimli kitabıyla tarihin perde arkasında saklı öyküleri gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor. Yazar kitapla genç yaşta Kürtlerin direnişinde yer alan ve bugüne dek adı sanı pek duyulmayan Muşlu Hilmi Yıldırım diğer adıyla Muşlu Şabanzade Hilmi Yıldırım’ın yaşam ve mücadele tarihine ışık tutuyor. Dara Yayınları’ndan çıkan 92 sayfalık kitap, Muşlu Hilmi Yıldırım’ın yaşam öyküsü, mücadele tarihi ve kendisinden geriye kalan kitapları, şiirleri, egemenlerin hazırladığı istihbarat raporları ve elle çizilmiş Kürdistan bayrağından oluşmakta.
1925 sonrası
Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması sonrası, Kürdistan’da ulusal kurtuluş hareketleri kurulmaya başlar. 1919’da Erzurum’da Cibranlı Halit Bey’in öncülüğünde toplanan Kürdistan İstiklal Komitesi/Azadî’nin örgütlediği 1925 Direnişi başlar. Ancak başarısız olan bu direnişin birçok öncü kadrosu idam edilir. 1925 sonrası bu kez 1926- 1931 Ağrı Direnişi başlar ve büyük katliamlarla bastırılır. Direniş sonrası Ağrı Dağı’nda bulunan direnişin birçok kadrosu ve aydını İran’a; Muş, Bitlis, Dersim ve Sason gibi bölgelerde bulunanlar ise Fransa’nın sömürgesi olan Suriye’ye geçer. Bunlardan biri de Muşlu Hilmi Yıldırım’dır.
‘Kılıcın hükmü’nde ısrar
Kürt direnişlerinin büyük katliamlarla sonlanması sonrası İran ve Suriye’ye iltica eden aydınların artık çoğu “kılıcın” Kürdistan’ın kurtuluşunda “hükmünü yitirdiği ve miadını doldurduğu” fikriyatı ile hareket etmeye başlar. Ancak bu düşünceye karşı Muşlu Hilmi Yıldırım gibi aydın ve direnişçiler ise kalemin hükmünün yanında “kılıcın hükmü”nde de ısrar eder.
Celadet Alî Berdirxan
Hilmi Yıldırım hazırladığı fasiküller ve yayınlar Türkiye’nin Beyrut Konsolosluğu tarafından Türkiye’ye girişleri yasaklanır. Bununla birlikte Fransız istihbaratı da devreye girer. İstihbarat Hilmi Yıldırım gibi Kürt gençlerini, Kürt halkı nezdinde itibarsızlaştırmak ve gözden düşürmek için “şüpheli” ve “Türk ajanı” olarak lanse eder. Kitabın kaynaklarına göre Suriye’ye gelme nedeni için “Kürt milletine olan sevgim acıları katlanabilinir bir hal aldı” diyen Yıldırım’ın Celadet Alî Berdirxan ile ilişkisinin olduğu ve hatta Şam’da birlikte makineli tüfek için bir yer tedarik etmeye çalıştıkları söylenir.
Dersim direnişine hazırlık
1936 yılında Hoybun’un kadroları Sason’da devam eden direnişi ve Dersim’deki hareketliliği değerlendirir. Dönemin Fransa yetkileri tarafından baskılara maruz kalan kadrolar, devam eden Sason Direnişi’ni daha görünür kılmak ve olası Dersim direnişine etkin bir şekilde destek vermek için hazırlıklar yapmaya başlar. Tabi bunlar gerçekleşirken kadroların tüm aktivite ve düşünceleri de bir Türk istihbarat ajanı tarafından düzenli olarak Ankara’ya raporlanır. İstihbarat ajanının raporlarına göre Sason ve muhtemel Dersim direnişlerinin koordinasyonunu Celadet Alî Berdirxan ve Haco Axa yapmaktadır. Yapılan hazırlıklara göre bölgeye bir grup direnişçi gönderilecek ve bu grupta Hilmi Yıldırım, şair Cegerxwîn, Şukriyê Perîxanê, Şeyh Said’in kardeşi Şeyh Abdurrahim gibi isimler yer alacaktır.
Suriye’den Türkiye’ye giriş
Nihayet bu öncü direniş kadrosu 1937 yazında Suriye’den Türkiye’ye giriş yapar. 9 günlük yolculuk sonrası Diyarbakır’ın Bismil ilçesine yakın bir yere vardığında daha dikkatli hareket etmeye başlar. Direnişçiler gece yürümeye, gündüz uyumaya karar verir. Fakat bir şafak vaktinde Bismil’in Aşağı Salat köyü civarlarında fark edilirler. Romanya göçmeni Nasuh isimli bir köylü direnişçileri fark eder. Sinan Nahiye Müdürü ve Bismil Jandarma Kumandanlığı’na haber vermesiyle, Mardin ve Diyarbakır’da hazır bulunan jandarma ve çevre köylerden toplatılan milisler ve “işbirlikçi”lerle operasyon düzenlenir.
Diri diri yakılırlar
Direnişçiler, buğday tarlasında iki gün boyunca direnir. Direniş karşısında ilerlemeyen operasyon komutanı Binbaşı Hamdi, sonuç almak için buğday tarlasını ateşe verilmesini emreder. Tarlanın ateşe verilmesiyle direnişçiler diri diri can verir. Direnişleriyle dengbêjlerin stranlarına konu olan direnişçilerden sadece Selahattin sağ kurtulur, fakat daha sonra bir grup işbirlikçi tarafından kurşuna dizilir.
Kürt aydınları ile birlikte
Muş’un Geliyê Aliya köyünden Feqî Yusuf’un oğlu olan Muşlu Hilmi Yıldırım’ın hangi tarihte doğduğu bilinmemekle beraber, 1936 tarihli Fransızca bir istihbarat raporuna göre 30’lu yaşlarda olduğu söylenir. Muş’ta okul okurken dayı tarafına intisap edilir ve artık “Şabanzade” ismi ile anılmaya başlar. İstanbul’da Harp Okulu’nda Elektro-Mekanik üzerine eğitim alır ve 1933’te okulu bırakıp bir süre orduda teknisyen olarak çalışmaya başlar. Ordudayken “Kürtçülük” yaptığı gerekçesiyle hakkında kovuşturma açılır. Bunun üzerine kaçıp Suriye’ye gider. Burada Kürt aydınlarıyla birlikte politik-siyasi çalışmalara katılır. “Kürdistan’dan Bir Ses” ve “Kürdistan ve 20. Yüzyıl’da Türklerin Medeniyeti” başlıklı iki kitap kaleme alıp bedavaya dağıtır. Yayınları Suriye’de Kürt komitesinin yürütmüş olduğu propagandanın bir parçası olur.
Yakılan grubun içinde
“Seyit Rıza’ya Yardıma Giderken Yakılan Kürdistan Fedaisi Muşlu Hilmi Yıldırım”, böylelikle Hilmi Yıldırım’ın ölümüne dair Tan Gazetesi’nin “Hilmi Yıldırım, Şeyh Said aleyhine yazılar kaleme aldığı için Cemilê Seyda tarafından öldürülmüş” iddiasını da kaynaklar ve dönemin raporlarıyla çürütmekte. Kitabın kaynaklarından Fevzi Bilgi’nin aktardıklarının yanı sıra katliamdan birkaç gün sonra hazırlanan Fransız istihbarat raporu da Yıldırım’ın yakılan grubun içinde olduğu belirtilmektedir.