Geçtiğimiz çarşamba günü öğlen sıralarında, o nefret ettiğim ama işim gereği elimden düşüremediğim cep telefonumdan haberlere bakarken bir haber dikkatimi çekti. Haber de, Fatih’te 4 kardeşin birlikte intihar ettiği yer alıyordu. Önce kuşkuyla baktım. Çünkü toplu intihar vakalarının ardından genellikle toplu katliamlar ortaya çıkar. Bu durumda acaba böyle bir şey mi diye bekledim. Akşama kadar değişen tek şey ‘antidepresan alıp intihar ettiler’ açıklamaları, daha sonra ‘siyanür içerek intihar etmişler’e döndü.
Neyle intihar ettilerse ettiler, özünde bu bir katliam. İntihar etmelerinin nedeni bunun bir katliam olduğunu açıkça ortaya koyuyor. 4 kardeşler ve geçim sıkıntısı içindeler, muhtemelen açlık çekiyorlar ve bu durumlarını bilen hiç kimse yok. Birileri bilseydi eminim o insanlara bir biçimiyle destek olunurdu. Ancak niçin geçim sıkıntısı çekiyorlar sorusu tüm sorulardan daha önemli. Sınırları içinde yaşadığımız devlet ve uygulanan sistem bu durumu sıradan bir olay olarak kayda girecektir. Çünkü, bu durum sistem için çok sıradan bir olay.
Bu ülkede; açlıktan ölenler, sadece kadın oldukları için her gün öldürülenler, yine her gün en az bir iş cinayetine işçiyi kurban edenler, sadece Kürt olduğu için öldürülenler o kadar çok ki! Devletin kendi verilerine göre 2002-2018 yılları arasında 137 bini aşkın insan kendi hayatına son vermiş. Evet, her gün 8 kişi bu ülkede intihara yönelmiş. Bu intiharların ezici çoğunluğu ekonomik nedenlerle yalnızlaşan ve kendisini çaresizlik içinde bulan insanlar. Bu çaresizliği yaratan ise kapitalist sistemin ta kendisi. Hatırlayalım, Hindistan’da 300 bini aşkın çiftçi 5-6 yıllık bir süre içinde intihar etmişlerdi.
Hindistan çiftçisi de aynen Türkiye’de olduğu gibi üretecekleri mahsule istinaden tüccarlardan, bankalardan ya da tefecilerden yüksek faizle borç alırlar. Aldıkları borcun nedeni ise üretim sürecinde ihtiyaç duydukları gübre, tohum gibi tarımsal girdileri alabilmek ve kendi geçimliklerini sağlamak. Çiftçiler, hasatta mahsullerinin az olması ve ürünlerinin düşük fiyatla satılması halinde veya ürünlerini teslim ettikleri şirketlerden paralarını alamamaları durumunda intiharı bir yol olarak seçtiler. İntihar biçimleri ise oldukça manidardı, borçlanarak aldıkları tarım zehirlerini içmişlerdi.
Dünyanın dört bir yanı aslında hemen hemen aynı. İnsanlar ya intihar ediyor ya açlıktan ölüyor ya da katliamlara uğruyor. Diğer yandan doğal yaşam ve hayvanlarda yoksul halklar gibi aynı kaderi paylaşıyor. Sadece Afrika’da 45 milyon insan aç ve suya erişemiyor. Yemen’de çocuklar, anneleri babaları aç ve her gün onlarcası katliama uğruyor, Suriye’de sırf Kürt oldukları için bölgede yaşayan insanlara yaşam şansı verilmek istenmiyor. Tüm bu yaşananların ortaklaştığı nokta ise bir avuç para babasının çıkarlarına kurban edilmeleri. 4 kardeşin intihara sürüklenmelerinin nedeni de temelde aynı.
İnsanlar, böyle yaşamaktansa intihar etmek daha iyi noktasına sürükleniyor. Bu iyi bir seçim değil elbette. İntihar eden arkadaşlarım oldu ve onları anlamaya çalışırken aynı zamanda onlara saygı duydum. Bu onların bir tercihiydi, doğru ya da yanlıştı ama onlar onurlu insanlardı. Bugün çevrenize bir bakın popüler bir olay karşısında bir araya gelebilenler popüler olmamış ancak yine de herkesin farkında olduğu daha ağır sorunlar karşısında sessizliğe gömülebilmekte. Bu durum kültürel anlamda bir erozyon yaşandığını gösterirken aynı zamanda yaşama karşı yabancılaştığımızı açıkça göstermektedir. Bu yabancılaşmanın nedeni ise hakim kültürün iliklerimize kadar işlemiş olması.
Bugün tekonolojik gelişmeler sonucu her türden etkileşim çok kısa zamanda sağlanabiliyor. Sanal bir dünya da alışkanlıklar, düşünceler ve duygular değişime uğruyor. Yaşamımız, davranışlarımız, ve kültürümüz artık sanallaşmış durumda. Yüzyüze iletişim yerine sanal olarak kurulan iletişim biçimi bizleri gerçek dünyaya yabancılaştıran önemli nedenlerden birisidir. Bu gelişmeler insanı edilgenleştirirken aynı zamanda uysal birer köle haline getirmektedir. Her türden tepkimizi sanal ortamda yaparak görevini yerine getirmiş bir yurttaş havasına bürünebilimekteyiz.
4 kardeş intihar etti ve her birimiz hem üzüldük hem de onları bu duruma iten koşullara veryansın ettik. İnanın, burjuva basın organları ve sanal dünyadan beslenen milyonlar olarak bu durumu hemen ertesi gün unutmuş olacağız. Ve yine sanal alemimize çekilip açlığımızı, geleceksizliğimizi, umutsuzluğumuzu bizlere sanal olarak unutturabilenlerin peşine takılacağız. Ta ki yeni bir gelişmenin bizleri yeniden sarsmasına kadar…