Gözümüz aydın, enflasyon tek rakama düşürüldü
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ekim ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Buna göre, enflasyon rakamı bir önceki aya göre yüzde 2 artmasına karşın geçen yılın Ekim ayına göre yıllık yüzde 8.55 oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9 gün önce “En yakın zamanda inşallah enflasyonda da tek haneli rakama ulaşacağız” demişti. Bakan Albayrak ise 12 Eylül’de yaptığı açıklamada, “Enflasyonda endeksler eylül ayında hem TÜFE, hem de ÜFE’de tek haneli rakamları yakalayacağımız net bir şekilde gösteriyor. Yıllık tüketici enflasyonu yüzde 25.2 seviyesinde 2019 Ağustos ayında yüzde 15 seviyesine geriledi” şeklinde konuşmuştu. Bu açıklamalar çok geçmeden TÜİK verileriyle teyit etti. Tüketici Fiyat artış hızı önce (Eylül’de) 9.26’ya sonra da (Ekim’de) 8.55’e geriledi. İşin tuhaf yanı, fiyatlar artarken, hükümet yeni zamlar ve vergi oranlarında artışlara giderken, enflasyonun geriletilmesiydi. Peki bu nasıl başarıldı? Onu da yine 4 Kasım Salı günkü AKP grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan öğrendik: “Bu faizi düşürmekten başka çare yok. ‘Bunu düşürdükçe enflasyon düşer’ dedim. Demedim mi? Bakın şimdi, sistem değişince Merkez Bankası’nı da görevden aldık. Çünkü laf dinlemiyor adam. Ve yeni arkadaşımızla yola devam ettik. Dedik, ‘Bak böyle böyle, bunu düşüreceğiz.’ Şimdi enflasyonda tek haneye düştük, buyurun.” Bir de TÜİK’teki düşüşe bakalım. Bir yıl öncesine gidelim: 6 Ekim 2018; 15 yılın rekorunu kıran eylül enflasyonunun açıklanmasının hemen ardından, TÜİK Başkan Yardımcısı Enver Taştı görevinden alındı. Görevden almayla birlikte enflasyonda da birden düşme eğilimi başladı. Ekim enflasyonu 2.57’ye çıkmasına karşın, kasım enflasyonu -1.44 oldu. Üstelik ekonomik krizin etkisini artırdığı 4. çeyreğin başında.
Her şey tamam mı?
Hükümet enflasyonu tek haneye düşürmekle övüne dursun, rakamlara biraz dikkatli bakıldığında bütün çabalara rağmen hiç de iyimser bir hava gözlenmiyor. Nereden söylüyoruz? Peş peşe süren zamlardan. Piyasada giderek artan karamsarlıktan. Nakit para azlığından. Kredi faiz oranları düşürülmesine karşın talep düşüklüğünden, işten atılmalardan, piyasada her yerde gözümüzün içine sokulmaya çalışılan indirim kampanyalarından, her gün çoğalan kiralık işyeri ilanlarından. İsterseniz, bir Perpa’ya, Modoko’ya, Tuzla Deri Sanayi’ne gidin, kime sorsanız belirsizlik… Belirsizliği körükleyen yine siyasi kararlar. Şu son Boğaziçi bölgesinin İBB’den alınıp Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması, HDP’li belediyelere keyfi kayyum atamaları, uluslararası arenada giderek artan yalnızlık. Belki bunlar soyut gelebilir, doların 5.70’in üzerine oturması da sizi tatmin etmeyebilir. Ama Ocak’tan bu yana artan enflasyon rakamlarına bakalım. Hiç düşme olmadı. Aksine fiyatlarda sürekli aylık artış söz konusu. Beş aydır özellikle meyve ve sebze başta olmak üzere gıda fiyatlarında yaşanan mevsimsel düşüş, yeniden artışa evrildi. TÜİK’in bütün çabalarına rağmen durdurulamayan yükseliş Ekim ayı fiyatlarına yüzde 2 gibi bir artışla yansıdı. Bu aynı zamanda Ocak-Ekim dönemindeki en yüksek yüzde olarak kaydedildi. Sonuç olarak 10 aylık toplam artış yüzde 10.13. Yani hükümetin rakamından 1.6 puan daha fazla. Geçen yıl 4.13 lira olan şeker Eylül’de 5.95-6.0 TL’ye (artış yüzde 44); günlük süt, 3,5-4.0 TL’den 5.75 TL’ye (artış yüzde 31) Geçen yıl 20-23 lira olan kiloluk çay Temmuz ve Ağustos’ta peş peşe gelen zamlarla 30-32 TL’ye (artış en az yüzde 30); bir yıl önce 35-45 liraya satılan tereyağının kilosu bu yıl 50-60 TL’ye (artış yüzde 42) yükseldi. Elektriğe peş peşe yüzde 15 ve 14.9 zam yapıldı. Özetle, borçlanma sürerken, savaş harcamları artarken, üretim gerilerken, enflasyonu kağıt üzerinde tek haneye düşürmek meseleyi çözmüyor.
Konkordato kriz göstergesi…
Ekonomik kriz ve dolardaki yükseliş, artan savaş harcamaları, uluslararası sermayede gözlenen durgunluk, siyasi çatışmalardan kaynaklı sıcak para akışında yaşanan gerileme ve iptallerin yol açtığı sıkışma, bir kez daha kendini konkordato ilanları ile dışarı vurmaya başladı. Son bir iki ay içinde konkordato ilan edilenlerdeki artış dikkat çekici. Let Ottomans Hotel, Kemal Tanca, Askeriyeye gemi yapan ve bir dönem işçi ölümleriyle gündeme gelen Selah Tersanesi, Bilişim şirketleri Alonet ve Kampanya, 43 yıllık trafo devi Baysan, mobilya devi Boldera, Ankara’nın inşaat devi Poyraz, Elektrik üretim santrali Yeni Elektrik Üretim, Bursa’nın kestane üreticisi Kafkas, Akıllı Telefon üreticisi Telpa… İsimler ve bulundukları sektörlere bakıldığında kriz adece inşaatta değil, neredeyse tüm sektörlerde etkisini artırıyor. Kredi faizlerindeki düşüşlerin engelleyemediği konkordato ilanlar işlerin düzelmesini sağlayamazsa, işini kaybedenlere yenilerinin ekleneceği anlamına gelir. Yani işsizlik daha da tırmanacak demektir.