Boyunduruk; sabana ya da kağnıya, arabaya koşulan öküzlerin, mandaların birlikte yürümelerini sağlamak için boyunlarına geçirilen bir tür ağaç çember. Ancak boyunduruk mecazen çok değişik alanlarda kullanılmaktadır.
Mesela Türkiye tarımı boyundurukta. Nedenini sonra anlatacağım. Şimdi bugüne bakalım.
Hükümet gıda enflasyonuna çözüm (bahane) olarak, TMO’ya ihalesiz, sınırsız tarım ithalatı yetkisi verdi.
Bu ne demek; “TMO patates ve soğan dahil her türlü tarımsal ürünü İhale Kanunu’na tabi olmaksızın, ithal etme yetkisine sahip kılındı” demek.
Ne güzel politika (!) Tarlalar boş ekilemiyor, ithalat sınır tanımıyor!
Çoban bilgedir
Herkes çoban olamaz, hayvan güdemez.
Merayı bilecek, otu tanıyacak, hangi ot hangi dönemde hayvana yararlıdır, hangi ot süt verimini artırır. Hangi ot et bağlatır.
Çoban, köpek eğitimini bilecek. Sürüyü kurttan koruyacak, kurdun nereden sürüye dalacağını bilecek. Üstelik çobanlığın okulu yok. Okulu, gök kubbe. Gök kubbenin altında koyunlar, keçiler, ot, su, kurtlar, köpekler…
Küçük aile çiftçiliğinde aile bireylerinden biri sürüye bakar. Sürü yöneticisi, yani çoban, hayvan yayılımı esnasında diğer kıdemli çobanın yanında mesleğini öğrenir.
Çoban ithali niye?
Hayvancılıkla ilgili destekleme politikaları yanlış. Bakın, koyun ve keçi desteklenmesi yerine, sığıra destek verilmesi, koyunculuğu bitirme noktasına getirdi. Beraberinde küçük aile çiftçiliğini ve tabii ki bilge çobanlık da bitirildi. Çobanlık bilgisi de küçük aile çiftçiliği ile birlikte kayboldu. Saman ithalinden sonra çoban ithal etme talebi böyle ortaya çıktı.
2020 Tarım Destekleri açıklandı
Tarımsal destek ödemelerine yönelik karar Resmi Gazete’de yayımlandı.
“Tarım Kanunu’nun 21. maddesi uygulansaydı, çiftçiye 2020 yılında 48 milyar 700 milyon lira teşvik ödenmesi gerekirdi. Ancak 2020 yılında sadece 22 milyar lira destek ödenecek. Daha hakkı olan 26 milyar 700 milyon lira çiftçiye ödenmeyecek. Kesildi.
Oysa bu Tarım Kanunua göre çiftçinin hakkı. Çiftçinin bu kakkı gasp edildi. Bakalım. Çiftçiye verilecek desteğin 20 milyara yakını sadece mazota bindirilmiş mazot vergisinden geri alınacak. Üstelik çiftçiden 20 milyar mazot vergisi 2020 üretim sezonunda alınacak. Çiftçiye verilecek destek 2020 yılı içerisinde verilmeyecek. Çünkü 2018 yılının desteği daha yeni verildi. 2019 yılı desteğinin ne zaman verileceği belli değil. 2020 yılı çiftçi desteğinin ne zaman verileceği ise hiç belli değil. Belirlenen desteğin hepsinin verilip verilmeyeceği de belirsiz.
Neden?
Çünkü Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, 22 Aralık 2018 tarihinde yaptığı yazılı açıklamada Ocak, Şubat ve Mart 2019’da çiğ süt destekleme primi litre başına 15 kuruşluk artışla 25 kuruş olacağını belirtmişti. Bunu duyan veteriner ilaç firmaları ve yem satan şirketler ürünlerine o oranda zam yaptı.
Tarım desteklerinin çok geç ödenmesi nedeniyle, mayıs-haziran dönemi süt primleri henüz ödenmedi. Çiftçi 25 kuruştan prim ödemesi yapılacağını beklerken, bakanlık primi Mayıs 2019’dan geçerli olmak üzere 10 kuruşa düşürdü. Çiftçi zamlı ürünleri alıp kullandı ama. Ne olacak şimdi?
Gerekçe de para yokluğu. İnandık mi? Hayır!
Neden? İthalata para var da üretime niye para yok?
Ve boyunduruk
Türkiye’de tarım sektörünü boyunduruğa alıştırma, 24 Ocak Kararlarıyla başladı. IMF ve Dünya Bankası marifetiyle Türkiye tarımı boyunduruğa alıştırıldı. Boyunduruğa alıştıktan sonra tarım ve gıdada ne getirip ne götüreceği değerlendirilmeden, sorgulamadan 1994 yılında Türkiye DTÖ’ne üye oldu. Tarımda gümrük tarifelerini 10 yıl içerisinde sıfırlayacağına dair DTÖ’ ye imza attı. Şimdi TMO’ya verilen bu yetki değil, boyunduruğa girmek için verilen imzanın gereğidir. Hükümetin politikası filan değil, atılan imzanın gereği yapılıyor.
Çözüm yok mu? Var elbette
DTÖ’ nın tarım ve gıda bölümünden çıkma iradesini göstermek sorunu çözer. Ama yetmez. Türkiye gerçekliğine uygun, üretime endeksli “bağımsız, demokratik sosyal bir tarım” programına ihtiyaç var.