Kürtlerin ‘siyasi darbe’ olarak tanımladığı 4 Kasım’ın üzerinden 3 yıl geçti. Ferhat Encu, ‘Sonuç alamadılar’ derken, avukat Reyhan Yalçındağ, ‘siyasetin yargısallaşmasına’ dikkat çekti. 4 Kasım tutuklusu İdris Baluken ise çözüm için İmralı’yı işaret etti
Siyasete darbenin halka zulme dönüştüğünü belirten Kürt siyasetçiler, 3. yılında ‘siyasi darbeyi’ değerlendirdiler. HDP Genel Merkezi’nde gözaltına alınma biçimi 2 Mart DEP darbesini anımsatarak hafızalara kazınan ve halen Sincan 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan İdris Baluken, tutuklanmasıyla ilgili şunları söyledi: “HDP’nin 7 Haziran’da ulaştığı oy oranı ve toplumda yarattığı heyecanın düzeyi AKP’yi ürküttü. 7 Haziran sonuçlarıyla AKP ilk kez tek başına iktidar olma olanağını kaybetti, ki onların beklentisi ‘400 vekil’ alarak rejim değişikliğine bir an önce ve sorunsuz olarak gitmekti. Keza o süreçte Rojava’da yaşanan gelişmeler de AKP’nin neo-Osmanlıcı, mezhep eksenli Suriye politikalarının yanlışlığını ortaya çıkardı. Gelişmeler her açıdan uzlaşmaya dayanan barışçıl süreçlerin önemini vurguluyor, siyasal zeminde demokrasinin ılık rüzgârlarının esmesini gerektiriyordu. Bu açıdan iç ve dış kamuoyunun dikkati HDP’ye odaklanmış, yüreği deyim yerindeyse HDP ile birlikte atar hale gelmişti. Bu durum AKP’nin bütün iç ve dış planlarına tersti.”
AKP-MHP ve Ergenekon ittifakı
Çatışma sürecine tekrar dönülmesi aynı zamanda AKP’nin ortaklarını da değiştirdi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra iktidarın ortağı olan MHP, Erdoğan ve ekibine tam destek verirken, yeni iktidar politikaları AKP-MHP-Ergenekon üçlüsü eksenine oturtuldu. İktidar ittifaklar kurarken, aynı zamanda 7 Haziran sonrası “istikşafi görüşmeler” adı altında koalisyon hükümeti kurulmasının da önü alındı. 10 Ekim Ankara Katliamı’nın ardından 1 Kasım seçimlerine gidildi ve AKP tekrardan iktidar oldu. Aynı süreçte kentlerde sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve çatışma süreci derinleşti. Bu süreçte İHD ve TİHV verilerine göre, 78’i çocuk 71’i kadın 322 sivil yaşamını yitirdi. 4 Kasım 2016 kapsamında tutuklanan, o dönem HDP Şırnak milletvekili olan Ferhat Encu, “Çözüm sürecinin AKP tarafından bitirilmesiyle birlikte yoğun çatışmaların yaşandığı bir sürece tanıklık ettik. Kentlerde yaşayan insanlar göç etmek durumunda bırakıldı. Evleri, barkları yıkıldı. Yoğun hak ihlallerinin yaşandığı, demokratik siyasetin ortadan kaldırıldığı tamamen şiddete ve silaha başvurulduğu bir sürecin içinden geçiyorduk” diye anlattı.
Dokunulmazlıklar kaldırılıyor
Dokunulmazlıkların kaldırılması teklifi, 12 Nisan 2016’da Meclis’e sunuldu. “Anayasa’ya aykırı ama evet” açıklaması yapan CHP’nin de desteğiyle dokunulmazlıkları kaldıran Anayasa değişikliği, 20 Mayıs 2016 tarihinde 376 oyla kabul edildi. 4 Kasım’da gözaltına alınan ve tutuklanan milletvekillerinin avukatlığını yapan Reyhan Yalçındağ, “Bizatihi Anayasa’nın kendisine aykırı şekilde bir yasal değişiklikle ve yine ‘geçmişe yürüme yasağı’ (lex praevia) ilkesine aykırı şekilde yapılan 20 Mayıs 2016 tarihli değişiklik ilk etapta tüm vekiller için yapılmış gibi gösterilse de sadece HDP’li siyasetçileri kapsadığı kısa zamanda anlaşıldı” dedi.
CHP ‘evet’ dedi
CHP’nin “evet” oyu için tutuklu Kürt siyasetçi İdris Baluken, “CHP maalesef tüm bu antidemokratik süreçler yaşanırken gerçek sol, sosyal demokrat bir ana muhalefet partisi olmak yerine iktidar politikalarının toplum tarafından hazmedilmesini sağlayan bir katalizör görevi gördü. Baskı ve zor politikalarının daha etkin ve hızlı bir şekilde ilerlemesine bilerek ya da öngörüsüzlükten kaynaklı bilmeyerek su taşımış oldu. Sadece dokunulmazlıklar mevzusu ve savaş tezkerelerinin onay sürecine bakılırsa bu gerçek rahatlıkla görülür” değerlendirmesi yaptı. Baluken, CHP’ye sayfalar dolusu “yetmezlik tespiti” sıralamak yerine evrensel sol, sosyal demokrat değerlere dönmesini dilemenin daha anlamlı olacağını vurguladı. Anayasa değişikliğinin Meclis’ten geçtiği günlerde HDP’li 55 milletvekili hakkında 511 fezleke hazırlanmıştı. HDP’liler değişikliğin yürürlüğe girmesinin ardından “ifadeye gitmeme” kararı aldı. HDP’liler zorla götürüldüklerinde ise, “Sizden hiçbir talebim ve beklentim yoktur. Siyasi faaliyetlerim nedeniyle ancak beni seçen halkım sorgulayabilir” şeklinde ortak savunma yaptı.
Darbe gecesi
HDP’li milletvekilleri, Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu” dediği 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında tutuklandı. Seçilmişlere karşı operasyon milletvekilleriyle başlamamıştı. Vekillerin tutuklanmasından önce 2016 Eylül ayında Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) belediyelerine kayyumlar atanmaya başlanmıştı. Daha sonraki süreçlerde “öz yönetim” gerekçe yapılarak, tüm belediye eşbaşkanları görevden alındı, yerlerine kayyumlar atandı, birçoğu tutuklandı. 4 Kasım 2016 tarihinde gece saat 01.30’da HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından “Diyarbakır’da evimde zorla gözaltına alınma kararı ile emniyet yetkilileri kapımdalar” mesajını yayımlayarak, operasyonu duyurdu. HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Grup Başkanvekili İdris Baluken, milletvekilleri Selma Irmak, Leyla Birlik, Gülser Yıldırım, Abdullah Zeydan, Ferhat Encü, Nihat Akdoğan ve Nursel Aydoğan 4 Kasım gecesi tutuklandı.
‘Uygun hukuk’
Tutuklamaları, bir gün sonra iktidar kurmayları “Hukuka uygundur” ifadesiyle savundu. HDP’liler ise “siyasi darbe” olarak değerlendirdi. İdris Baluken, “HDP’nin tasfiyesiyle ilgili süreç, tüm yönelim ve baskılara karşın başarılamamıştır. Yargının içine düştüğü durumu bizim söylememize gerek bırakmadan bizzat yargının en tepesinde bulunan kişiler dile getiriyor zaten. Ülke tarihinin hiçbir döneminde yargı eliyle adalet sağlandığını söyleyemeyiz. Ancak hiçbir döneminde de bugünkü kadar yargının siyasallaştığı ve siyaset kurumu tarafından bir sopa gibi kullanıldığını göremeyiz. Bu işin bir takım pansuman yöntemlerle düzeleceği kanaatinde değilim” ifadelerini kullandı. HDP’li vekillerin savunmalarına katılan avukat Reyhan Yalçındağ ise, yaşananları şöyle özetledi: “1994 DEP milletvekillerinin tutuklanmasının ardından 22 sene gibi bir zaman geçmesine rağmen yaşananlar, Kürt siyasetçilerinin yargı eliyle tasfiyesinin tekerrürü olduğu gibi, kamuoyunun önünde sergilenen kimi fotoğraf kareleri de neredeyse geçmişin aynısıydı ve tüm bu yaşananlar tesadüf değildi. İdris Baluken’in Ankara’da HDP Genel Merkezi’nin önünden gözaltına alındığı esnadaki yaşananlar, sevgili rahmetli Orhan Doğan’ın Meclis’ten gözaltına alınış karesiyle aynıydı.”
‘Dokunulmazlıklar yok sayıldı’
Avukat Reyhan Yalçındağ, verilen cezaları şöyle değerlendirdi: “HDP’li vekillerin tamamı siyasi düşüncelerinden dolayı ceza aldı. Milletvekillerin tüm konuşmaları, demokratik ülkelerde yasal koruma altındayken, Anayasa Mahkemesi ve AİHM’nin o güne kadarki içtihatlarına da tamamen aykırı şekilde HDP’li vekiller için yok sayıldı. Sadece eleştiri hakkını kullandığı için, hak ihlallerini kınadığı için, Kürt sorununda barışçıl çözüm talep ettiği için, hiçbir koşulda insanlar ölmesin dedikleri için savcılıklarca birçok soruşturma başladı ve adil yargılama ilkesinin bariz ihlalleriyle birlikte jet hızıyla ağır cezalar verilmeye başlandı.” Yalçındağ, Anayasa’da düzenlenen yasama dokunulmazlığının da HDP’li seçilmişlere uygulanmadığını belirtti. HDP’li Ferhat Encu, “Gözaltına alınmamız ve tutuklanmamız bağımsız yargı kararlarıyla değil, siyasi iktidarın telkin ve yönlendirmesiyle oldu. Dolaysıyla yargılama süreci bu minvalde yürütüldü ve bu anlayış halen de devam etmektedir. İfade özgürlüğü ve yasama dokunulmazlığı ortada yokmuş gibi tamamen antidemokratik yaklaşımlarla karşılaştık. Bizi yargı sopasıyla mücadeleden alıkoymak istediler” dedi.
Sonuç alamadılar’
Bugün halen kayyum politikaları ve HDP’li siyasetçilere dönük baskılar sürüyor. Son yıllarda yaklaşık 10 bin HDP’li siyasetçi gözaltına alındı ve çoğu tutuklandı. HDP’liler bu durumu siyasi darbenin devam etmesi olarak değerlendiriyor. Ferhat Encu, bu politikalarla sonuç alınmayacağını belirterek, “Binlerce HDP yöneticisi ve çalışanı gözaltına alınıp tutuklandı. Ama işe yaramadı HDP dimdik ayakta hakikati dillendirmeye ve özgürlük, eşitlik ve barış mücadelesini devam ettiriyor. Halkımız kendi değerlerine ve mücadelesine sahip çıkıyor. Çünkü bu mücadele hak, özgürlük, barış ve eşitlik mücadelesidir” dedi. Encu, Kürt sorununda çözümün demokratik siyaset alanının güçlendirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin sağlanması ve Kürt halkının yönetime katılma hakkının tanınması ve en önemlisi de statü taleplerinin tanınmasıyla olacağının altını çizdi.
AYM kararı uygulanmadı
Başvuruların yapıldığı Anayasa Mahkemesi (AYM), 2014 yılında verdiği ‘Milletvekili tutuklu yargılanamaz’ kararını uygulamadı. 16 Kasım 2017 tarihli oturumda, HDP’li Gülser Yıldırım’ın “tutuklanmanın hukuki olmadığı” yönündeki başvurusunu dayanaktan yoksun buldu. AYM’nin içtihatlarına taban tabana zıt kararlar verdiğini söyleyen avukat Yalçındağ, “Vekillerin mevzuata aykırı şekilde tutuklanmalarını ‘hukuka uygun’ buldu. Bu durumun kendisi apaçık şekilde çözüm sürecinin yok sayılmasından sonra yargıya sirayet eden ve geçmiş içtihatların tersine kararlar verildiğini ortaya koymuştur. Yine aslında mevzuatta olmayan uygulamalar ve hukuk dışılıklar ilk olarak HDP’li vekillerin dosyalarında karşımıza çıkmıştır” ifadelerini kullandı.
‘Çözüm İmralı’da’
Tutuklu Kürt siyasetçi İdris Baluken, demokrasi güçlerinin bunca baskıya rağmen savundukları değerlere sahip çıkıyor olması, çatışma ve baskı sürecinin nasıl sonuçlanacağına dair yeterince fikir ve umut içerdiğini vurguladı. Baluken, çözüm için İmralı’yı işaret ederek, şunları söyledi: “Sınıra ordular göndermek yerine İmralı’ya heyetler göndermek aklın, mantığın ve vicdanın gereğidir. Bu gerçeklik herkesin faydasına olan yöntemdir. İmralı’daki sade odada konuştuğumuz hususların şu anda dünyanın dört bir yanındaki yaldızlı odalarda soruna dair yürüyen tartışmalarla ve arayışlarla kıyaslanmayacak düzeyde samimi, gerçekçi ve sonuç odaklı olduğunu vurgulamam gerek. Halklarımızı yemekten önce avıyla oynayan kaplanların önüne atmanın vebali ağır olur.”
Darbenin siyaseti
Kürt sorununun köklü çözümü için önemli bir adım olan 28 Şubat 2015 tarihinde İmralı ile hükümet heyetinin ortak açıkladığı Dolmabahçe Mutabakatı’nın, daha sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından reddedilmesi, 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nde HDP’nin yüzde 13 bandına ulaşması ve AKP’nin iktidardan düşmesi ardından Türkiye’de tekrardan çatışma ve savaş politikalarına dönüldü. Yaklaşık üç yıl süren ve hiç kimsenin burnunun dahi kanamadığı çözüm sürecini barışa dönüştürmeden elinin tersiyle iten iktidar, “darbe mekaniğini” tetikledi. Çözümsüzlük, askeri darbe girişimini ve siyasi darbeleri peşi sıra getirdi. Kürt siyasi hareketi, 4 Kasım 2016 tarihinde HDP’li milletvekillerini tutuklanmasını bu kapsamda “siyasi darbe” olarak tanımladı. 4 Kasım gecesinde yaşananlar, 2 Mart 1994’te DEP’li vekillerin tutuklanması ve 14 Nisan 2009’da “KCK yapılanması” adı altında başlatılan operasyonlardan sonra Kürt demokratik siyasetine yönelik üçüncü siyasi darbe oldu. 4 Kasım tutuklamaları, Ekim 2014’te toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) alınan “Çöktürme Planı” kapsamında değerlendirildi.
Milletvekillerine ceza yağdı
HDP’li vekiller hakkında açılan yüzlerce dosyadan 107’sinin hakim ve savcıları, 4 Kasım ve sonrası ihraç edilen ve tutuklanan isimlerden oluşmasına rağmen yapılan yeniden yargılama başvuruları reddedildi. Hızla yargılamaları devam eden HDP’li seçilmişlere mahkeme eliyle cezalar yağdı. 10 aylık hapis cezası onaylanarak vekilliği düşürülen Yüksekdağ ile birlikte Demirtaş’a 4 yıl 8 ay, Sırrı Süreyya Önder’e 3 yıl 6 ay, Abdullah Zeydan’a 8 yıl 1 ay 15 gün, Çağlar Demirel’e 7,5 yıl, Selma Irmak’a 10 yıl, Burçu Çelik Özkan’a 7 yıl 3 ay, Dilek Öcalan’a 2 yıl 6 ay, Ferhat Encu’ya 3 yıl 9 ay 10 gün, İdris Baluken’e 16 yıl 8 ay, Lezgin Botan’a 19 yıl 10 ay 15 gün, Leyla Birlik’e 1 yıl 9 ay, Dilan Dirayet Taşdemir’e 1 yıl 8 ay, Ziya Pir’e 11 ay, Osman Baydemir’e 1 yıl 5 ay 15 gün, Ahmet Yıldırım’a 1 yıl 6 ay, Meral Danış Beştaş’a 2 yıl 3 ay, Behçet Yıldırım’a 5 yıl, Mahmut Toğrul’a 2 yıl 6 ay, İbrahim Ayhan’a 1 yıl 3 ay, Besime Konca’ya 2 yıl 6 ay, Nursel Aydoğan’a 4 yıl 8 ay hapis cezaları verildi.
Berivan Altan/Ankara-MA