2014 yılında 301 maden işçisinin ölümüyle sonuçlanan katliamdan birkaç ay sonra, aynı maden ocağında çalışan 2 bin 831 işçi gerekçesiz bir şekilde ve tazminatları ödenmeden Soma Holding tarafından işten çıkarıldı. Soma Holding’in devletten imtiyaz hakkını alıp işlettiği Soma Kömür İşletmeleri tarafından tazminatı ödenmeyen işçilerin büyük çoğunluğu, Türkiye Kömür İşletmeleri’ne de (TKİ) dava açtı. Çünkü asıl işveren devletti.
Soma Holding dahil, maden işletmeciliği yapan şirketlerin TMSF tarafından el koyma ve takip yoluyla satışından elde edilen gelirlerin öncelikle işçilerin kıdem tazminatlarının ödenmesinde kullanılacağı belirtildi ve ödemelerin bizzat TMSF tarafından işçilerin hesaplarına yatırılacağı açıklanmıştı. Ancak işçiler bu ödemelerin sadece üç taksitini alabildi, kalan ise ödenmedi.
İşte o işçiler haklarının peşine düşmek için Ankara’ya yürüyüş başlattı. Bu yürüyüş iktidarın emri ile birçok noktada engellendi ve işçiler tam 29 gündür yol kenarında direnişlerine devam ediyor. İşçiler, Enerji Bakanlığı 5 Kasım günü işçilerin sendikası olan Bağımsız Maden-İş Sendikası’yla yapılacak olan toplantıyı bekliyorlar ve olumlu bir gelişme olmazsa eylemlerini sürdüreceklerini kararlı biçimde ifade ediyorlar.
Ölen 301 işçi ve işten atılan 2 bin 831 işçi kömür madeninde çalışırlarken çıkarılan kömür, Soma Termik Santrali’nde yakılıyordu. İşçi güvenliğinin alınmadığı madende çalışırlarken yaşamlarını ve işlerini yitirmelerinin nedeni, Soma Termik Santrali’nin enerji üretmesinin kesintisiz biçimde sürdürülmesiydi.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) işlevi bankalardaki tasarruf mevduatı ve katılım fonu sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumakla görevli bir devlet kurumu olarak tarif ediliyor. Ayrıca, enerji piyasalarının serbestleşme ve yeniden yapılandırılma sürecinin bir parçası olarak tarif edilen ve 2001 yılında kurulmuş olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) diye bir devlet kurumu daha var.
EPDK’nin de şirketlerin çıkarlarını korumak olarak özetlenebilecek bir işlevi var. EPDK yaklaşık 2 yıl önce aldığı bir kararla toplam 39 adet enerji şirketine üretmedikleri enerjinin bedelini ödemeye başladı. Bu 39 şirket yerli kömür ve ithal kömürle enerji üreten termik santraller ile doğalgaz termik santrallerini kapsıyor. Bunların içinde Soma Termik Santrali de bulunuyor. Geçtiğimiz temmuz ayında sadece Soma Termik Santrali’ne 100 milyonu aşkın bir ödeme yapıldı. Bu ödemenin şirket tarafından üretilen enerji ile hiçbir alakası yok. Türkiye’de enerji arz fazlası nedeniyle şirketter kapasitelerinin çok altında enerji üretmek zorunda kaldıkları için bu ödeme şirketlere sus payı olarak sunulduğu biliniyor.
‘Santrali kapatma, ben size bakarım’ olarak özetlenebilecek bir uygulama olan kapasite bedeli ödemeleri iktidarın grift ilişkileri sonucu ortaya çıkmış bir uygulama olmalı. Nasıl bir ilişki olduğunu ifade etmek zor ancak kendilerine yakın sermaye gruplarına ellerini ceplerine sokmadan, bankalardan aldıkları kredilerle enerji işine girmeleri yönünde bu gruplar motive edilmiş olmalılar. Bu motivasyon sonucu pıtrak otu gibi Türkiye coğrafyasının dört bir yanında ekolojik yıkımlara yol açan santraller kuruldu.
90 bin mw gücü aşan enerji üretim kapasitesine ulaşılan Türkiye’de, ticarileştirilebilen enerji miktarı bunun yarısı kadar. Yani 45 bin mw gibi bir güç için AKP iktidarı pazar yaratamadı ya da böyle bir derdinin olmadığı da söylenebilir. Şu an bu enerji şirketlerinin 60 milyar dolara yakın bankalara borcu var. Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 doğalgaz santralinin bankalara olan kredi borcunun silinmesini bankalardan istediği yönünde iddialar ise geçtiğimiz eylül ayında basında yer almıştı.
El konulan holdingin mal varlığını satıp işçilere ödeme yapması gereken TMSF, holdingin İstanbul’da bulunan gökdeleni Spine Tower’da 48 ofise geçtiğimiz eylül ayında bir bankanın icra yapmasına göz yumdu. Banka ise bu ofisleri 82 milyon liraya satışa çıkardı. İşçilerin 5 yıl önceki tazminat alacaklarının toplamı 35 milyon liraydı. Bir yandan üretmediği enerji için Soma Santrali’ne 100 milyon lira açıktan, yok yere ödeme yapan bir devlet, diğer yandan TMSF’nin işçi haklarını yok sayıp bankanın holdingin mal varlığından bir bölümünü satmasına göz yumulup el konulan 82 milyon lira. Toplam 182 milyon lira ve işçilerin alacağı 35 milyon!
Bu ‘devlet kim ve kimin için var’ sorusuna, sanırım tüm işçilerin bir yanıt vermesi gerekiyor…