OHAL döneminin ardından görevlerinden KHK ile ihraç edilen 125 bin 800 kişi, topluma dayatılan korku ve çürümüşlük sebebiyle ‘sivil ölü’ haline getirildiklerini belirtti
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan 34 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile toplam 125 bin 800 kişi çeşitli kurumlardan ihraç edildi. Resmi Gazete’de yayınlanan KHK’ler tebligat yerine geçerek, ilgili kişilere ayriyeten tebliğ bile yapılmadı. Mesleklerinin kendilerine tanıdığı bütün hukuki ve özel haklardan mahrum bırakılan KHK’liler, yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
7 Şubat 2017’de çıkarılan 686 sayılı KHK ile ihraç edilen binlerce isimden biri 18 yıl öğretmen Bülent Yıldız.
İhraçlar meşru değil
Kürt ve muhalif olduğum için ihraç edildiğini söyleyen Yıldız, mesleğine geri dönebilmek için başvurduğu OHAL Komisyonu tarafından haksızlığa uğradığını dile getirdi. “Kürt olmak, insan olmak elbette muhalif olmayı gerektirir. Özgürlük anlayışımın bu düzenle uyuşmaması benim ihraç edilmemi meşru kılmaz” diyen Yıldız’a göre, çıkartılan KHK’ler düzenin ötekileri ve demokrasiyi tanımadığının kanıtı.
Uzun süre işsiz kaldıktan sonra yöneldiği farklı mesleklerle kendini bütünleştiremediğini için dostlarının sayesinde bugün hayata tutunduğunu belirten Yıldız, içerisinde bulundukları durumu “İşsizliğim benim çıkmazım ama hükümetin saldırgan ve ötekileştirici tutumu korkunç seviyelerde. Kendim ve çocuklarım adına kaygılıyım” dedi.
Topluma korku dayatıldı
Tapu memuru iken 29 Ekim 2016’da KHK ile kamu görevinden ihraç edilen Maşuk Öztekin de, o dönem aynı zamanda Yapı-Yol Sendikası temsilciliği yapmış. İhraç edildikten sonra herhangi bir sigortalı işte çalışamadığını anlatan Öztekin, özel ders verip, yine ailesi ve arkadaşlarının desteği ile geçinme çabasında.
Hükümetin çıkardığı KHK’lerle sorgusuz, sualsiz şekilde insanları işlerinden atarak “gözdağı” verdiğini ifade eden Öztekin, “Topluma korku ve çürümüşlük dayatılarak, bir kabullenme sürecine girildi” diye yakındı.
‘Düşman gözüyle bakılıyor’
Öğretmen Songül Tunçdemir ise, 7 Şubat 2017’de çıkarılan 686 sayılı KHK ile mesleğinden ihraç edildi. İhraç edildiğinde hakkında idari veya adli hiçbir soruşturma olmadığını söyleyen Tunçdemir, “idari tasarruf” adı altında maruz kaldıkları durumun demokrasi mücadelesini engelleme çabaları olduğunu kaydetti. İhraç edildikten sonra bir “suçlu” gibi kenara çekilmediğini vurgulayan Tunçdemir, “Yaptığım her şey yasal ve uluslararası sözleşmelere uygun. Her şey daha da yaşanabilir bir ülke adına. Hep kardeşlik ve eşitlik dedim. Çalışma koşulları iyileşsin ve halkımız daha iyi hizmet alsın. Doğa katledilmesin, iş cinayetleri olmasın, taciz tecavüz olmasın. Amacım bunlardı” dedi.
Siyasi iktidarın hala tüm ötekilere düşman gözüyle baktığını belirten Tunçdemir, “Bizler haksızlığa tahammülü olmayan insanlarız. Haksızlıkları iliklerine kadar hissetmiş emekçiler ve bu ülkenin aydınları, ötekileri olarak doğru bildiğimiz yoldan ilerlemeye devam edeceğiz” diye konuştu.
‘125 insan sivil ölü haline getirildi’
Rehber öğretmenlik yaparken 1 Eylül 2016’da çıkan 672 sayılı KHK ile ihraç edilen İlhan Koyu ise, KHK’lerle ihraç edilen 125 bin insanın “sivil ölü” haline getirildiğini vurguladı.
Koyu, nasıl “sivil ölü” haline getirildiklerini ise şöyle açıkladı: “Seyahat etme hakkımız elimizden alındı, pasaportlarımız iptal edildi, sağlıktan paralı olarak faydalanabiliyoruz. Bizler bu ülkede yaşayan ama iktidarın politikalarını eleştirdiği için vatandaşlıktan çıkarılmış insanlarız.”
Türkiye’de hukukun sadece iktidar ve iktidar çevresi için geçerli olduğunu ve yine iktidar ve iktidar çevresinin zenginleştiğini dile getiren Koyu, eğitime, sağlığa ve halka bütçe ayrılmamasından yakındı. Koyu, her şeyin değersizleştiği bir ortamda toplumun baskıcı bir otoritenin varlığıyla karşı karşıya olduğunu kaydetti.
Buna rağmen hak ve adalet yerini bulana kadar mücadele edeceğini söyleyen Koyu, “İktidar bizim suçlu olduğumuzu, darbe ile ilişkili olduğumuzu düşünüyorsa mahkemelerin önünü açsın yargılanalım. Kimin kiminle ilişkisinin olduğu ortaya çıksın” diye belirtti.
MA / Mehmet Halit Çetinbaş