Kürtlere yönelik yürütülen baskı politikalarına sessiz kalan CHP ve diğer muhalefeti uyaran HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Biz, Türkiye’nin demokratikleşmesi için büyük bir ittifak kurmuştuk. Bugün yaşananlara ses çıkarmayanlar, bizden cevabı mutlaka alacaklardır” dedi
Meclis çalışmalarını 3 gün süreyle boykot ederek Diyarbakır’a çıkarma yapan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar, belediyelere kayyum atanması, eşbaşkanlarının tutuklanması ve Meclis’teki muhalefet partilerinin sessizliğine ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Arjin Dilek Öncel ve Fethi Balaman’a değerlendirmelerde bulundu.
‘Sürecin kazananı Kürtler’
Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük 9 Ekim saldırılarıyla birlikte Türkiye’nin Suriye bataklığına girdiğini ve o bataklıktan çıkamadığını, dünyanın da buna tanıklık ettiğini vurgulayan Buldan, bunun Türkiye’nin Kürt halkının kazanımlarına yönelik bir müdahale girişimi olduğunu söyledi. Türkiye’nin Suriye’de uygulamış olduğu savaş politikasının, oradaki Kürt halkının kazanımlarına yönelik müdahalesinin bütün dünya tarafından kınanması ve zaman zaman yaptırımlara tabi tutulmasının Kürt halkının yüzyıllardır vermiş olduğu özgürlük mücadelesinin ne kadar meşru ve haklı bir mücadele olduğunu ortaya çıkardığını dile getiren Buldan, Afrin sürecini de hatırlatarak, son 8 yıldır Türkiye’den Suriye’de yaşayan halklara yönelik müdahalenin söz konusu olduğunu ifade etti. “Rojava meselesi ile birlikte bu sürecin kazananının Kürtler olduğu ortaya çıkmıştır” diyen Buldan, her şeye rağmen Türkiye’nin bu süreçte hem başarısız hem de sürecin kaybedeni olduğunu dile getirdi.
‘Kürt birliğini sağlamak boynumuzun borcu’
HDP olarak her şartta Kürtlerin ulusal birliğinin sağlanmasını savunduklarını vurgulayan Buldan, Rojava’ya yönelik operasyonda Kürtlerin birlik ve beraberliklerini ortaya koyduklarını ifade etti. Buldan, Kürt ulusal birliğine ilişkin şunları söyledi: “Hiç bir dönem Kürt halkının temsilcilerinin bu kadar ortak, bu kadar birlik ve beraberliği ortaya koyduğu bir dönemi hatırlamıyorum. Evet, Kerkük meselesinde, Afrin meselesinde, Türkiye’de Kürt halkına yapılan zulümde, kayyum meselesinde, siyasetçilerimizin tutuklanmasında cılız da olsa, ses çıkardılar. Ancak Suriye meselesinde, Rojava’ya yönelik operasyon meselesinde, Kürtler birlik ve beraberliklerini ortaya koydular. Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (YNK) yapmış olduğu açıklamalar önemli ve kıymetliydi. Keşke daha önceki yapılan haksızlıklarla Kürtler bu birlik ve beraberliklerini gösterebilseydi. Belki bu kadar acı yaşanmazdı. Ancak son dönemde Kürtler arasında böylesi bir ortaklaşmanın olması, önümüzdeki dönem açısından da Kürt halkına yapılacak olan her türlü yönelimin karşısında birlik ve mücadelesinin yeniden pekişeceğini söylemek yanlış olmaz. Bu tür durumlarda ortaya ortak bir refleksi koyabileceğimiz bir dönem elbette ki olacaktır. Kürt halkının geleceğini esas alan bir ittifakın kurulması lazım. Seçim süreçleri gelip geçicidir. 31 Mart ve 23 Haziran’da da Kürt partileriyle özellikle Diyarbakır’da önemli ittifaklar gerçekleştirmiştik. Ancak esas ittifak Kürt halkının geleceğine yönelik yapılacak ittifaklardır. Bunun içinde hepimize önemli görevler, sorumluluk düşmekte. Bu süreç içerisinde böyle bir birliğin sağlanması hepimizin boynunun borcudur.”
‘Öcalan dikkate alınmalı’
Türkiye’nin geleceği ve demokratikleşmesi açısından Dolmabahçe Mutabakatı’nın son derece önemli olduğunu, ancak AKP hükümetinin mutabakatı berhava etmesinin, Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu krizin, kaosun asıl nedeni olduğunu ifade eden Buldan, “Sayın Öcalan başından beri çözüm için hazır olduğunu ifade etmiştir. Sayın Öcalan’ın barışa dair, demokrasiye dair, Türkiye ve Suriye halklarının geleceğine dair, Kürtlerin geleceğine dair, önemli perspektifleri vardı. Dört duvar arasında olmasına rağmen her zaman şunu söylemiştir. ‘Ben bu koşullarda bile Suriye-Türkiye halklarının geleceği için ve Ortadoğu halklarının geleceği için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırım. Türkiye ve Kürt halklarını birbirine kırdırmaya, bir birine düşman etmeye, artık bu ülkeyi yönetenler bırakmalıdır’ demiştir. Böyle bir uyarısı vardır. Geldiğimiz noktada Sayın Öcalan’ın ne kadar haklı olduğu ve o barış politikasındaki ısrarının ne kadar haklı olduğu, bir kez daha ortaya çıktı. Keşke başında beri, 2013 yılında başlayan barış ve müzakere sürecini bitirmeyip, devam ettirip Kürtlerle bir kez daha diyalogu ve müzakereyi seçmiş olsalardı, bugün bu krizler yaşanmayacaktı” dedi. Öcalan’ın, çözüm için hala aynı noktada olduğunu, Türkiye’nin bunu anlayıp tecridi kaldırıp düzenli bir görüş sağlaması gerektiğini kaydeden Buldan, bu görüşme trafiğiyle birlikte Öcalan’ın, ülkede yaşanan kriz ve kaosun önüne geçecek düşüncelerinin dikkate alınması gerektiğini dile getirdi.
‘Türkiye’nin demokratikleşmesine yatırım yapmak istedik’
Sadece Kürtlerin değil, hukuksuzluğun önüne geçebilmek adına Türkiye halkları ve muhalefetinin bir ittifak oluşturması gerektiğine vurgu yapan Buldan, “Bugün Diyarbakır’a, Mardin’e, Van’a sadece Kürt olduklarından dolayı kayyum atanıyorsa eğer, Türkiye’nin batısındaki belediye başkanları eğer Kürtlere sahip çıkmazsa, yarın öbür gün oradaki belediye başkanlarına yapılacak olan en ufak bir haksızlıkta, hukuksuzlukta Kürt halkı onların yanında hep durdu, durmaya da devam ediyor. Fakat böyle giderse Kürt halkı çok üzülerek ifade etmek isterim ki, bu mücadelede kendisini geri çekecektir. Yani Türkiye’nin batısındaki belediye başkanları, özellikle muhalefet belediye başkanlarının, bu dönemde birlik beraberliği olmadı. Hiç kimse bu bölgede yaşanan haksızlık karşısında bir söz söylemedi. Bu belediye başkanlarına sahip çıkmadı. O yüzden ileride yaşanacak haksızlıklarda bu sefer Kürt halkı onlara sahip çıkmayacaktır. Bunu üzülerek söylüyorum. Oysa biz Türkiye’nin demokratikleşmesi için, büyük bir demokratik ittifakı kurmuştuk. Ve bunu 31 Mart yerel seçimlerinden sonra, iptal edilen İstanbul seçimleri başta olmak üzere birçok yerde demokrasi ittifakıyla aday göstermedik. Demokrasi ittifakı kazansın diye o adayları sahiplendik. Bunlar önemliydi. Çünkü biz geleceğe yatırım yapmak istedik. Türkiye’nin demokratikleşmesine yatırım yapmak istedik. Fakat bugün Türkiye’nin batısında böylesi durumlar yaşanırken, bölgede yaşananlara ses çıkarmayanlar, bizden cevabı gerektiği zamanda mutlaka alacaklardır. Bu gerçekliği ortaya koymak gerekiyor” diye konuştu.
‘Derin bir kriz yaşanıyor’
HDP’nin önümüzdeki günlerde büyük bir örgütlenme çabası içerisine girerek çalışmalarına devam edeceği bilgisini veren Buldan, şunları söyledi: “Birçok il başkanımız gözaltına alındı, tutuklandı, cezaevine gönderildi. Örgütlenme başta olmak üzere bir boşluk var. Örgütlenme çalışmalarımızı kongrelerimizle hayata geçirip daha güçlü il örgütlerimizle birlikte sürece müdahil olmak istiyoruz. Sürece, yaşanan savaşa, yaşanan kayyum atmalarına, tecride, bütün bunlara karşı çıkacak şekilde, daha organizeli, yanımıza halkımızı da alarak müdahil olacağız. Çünkü biz bu yaşanan sorunların sadece Kürtleri ilgilendiren bir mesele olmadığını biliyoruz. Bugün savaşa aktarılan paranın Türkiye halklarını nasıl etkilediğini biliyoruz. Oysa o harcanan paraların Türkiye’nin ekonomisin rahatlatacak ve birçok insanın geçimini sağlayabilecek, ekonomik anlamda rahatlatabilecek yatırımlara aktarılırsa eğer bugün Türkiye ekonomik anlamda yaşadığı sıkıntıları yaşamazdı. Fakat bugün Türkiye savaş politikasında kaynaklı büyük ve derin bir kriz yaşıyor. Önümüzdeki günlerde bugün Diyarbakır’a yaptığımız şekilde, bütün vekillerle bazı illere çıkarma yapmak gibi programlarımız olacak.”
‘Kadınlarla buluşmaları önümüze koyup hayata geçireceğiz’
Parti olarak Salı günü MYK toplantısını gerçekleştirip önemli planlamalar çıkaracakları, Diyarbakır programı gibi programlar çıkararak halkın yanında olduklarını bir kez daha göstereceklerini dile getiren Buldan, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “Bunu farklı illerde devam ettirmek ve buna benzer programlar, özgün programlar çıkartmak, kadın vekillerin toplu olarak bazı yerlere gidip halkla buluşması veya kadınlarla buluşması gibi programlar olacak. Tabii kadın meselesi önemli. Özellikle yeri gelmişken ifade edeyim. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü yaklaşıyor. Türkiye’nin her yerinde kadınların yaşamış olduğu sonunlar, katliamlar, kırımlar, kadına yönelik şiddet, kadına yönelik taciz gibi konularda önemli programlar, paneller ve halk buluşmaları ile kadınlarla buluşmaları da önümüze koyup hayata geçireceğiz.”