Yerel yönetimi ‘Ekolojik Demokrasi’ ekseni üzerinden tartışmaya başlayalım o zaman.
Egemenler, çevre mücadelesinin görünür kılmaya çalıştığı ekolojik yıkımın dehşetli yıkımı karşısında her zaman olduğu gibi çantalarından sayılar çıkartarak karşı çıkarlar. Salakça ama yaygın savunmaları ‘Tamam bir miktar zarar olacaktır ama işte şu sayılara bakın, bu enerji ihtiyacımızı nasıl karşılayacağız’ dır. Sonra kendi gösterdikleri, kendi sayılarının arkasına sığınıp sırıtmaya çalışırlar. Dedim ya salakçadır, öncelikle hiçbir sayı çevre yıkımına bahane edilemez. İkincisi sayıların toplamları da yalandır ama bütün bunları ‘karşı hegemonya’ muhalefeti yapanlara bırakın. Ekolojik Demokrasi yani Alter-Hegemonya ise tersine büker yani gerçeğe büker.
Sorunun cevabı ilk olarak neden bu kadar enerjiye muhtaç olduğumuz alternatif sorusudur? Yani sayıları doğru olsa da bu enerjiyi nereye harcadığımız meselesidir bu. Bu yüzden sadece enerjinin yenilenebilir bir enerji elde etme yöntemiyle elde edilmesi, mesela yaygın kanı, rüzgar ve güneş enerjisi ile elde ediliyor olması da bir şeyi değiştirmez. Zaten obez kapitalizmin ihtiyaç duyduğu enerjiyi, kudreti hiçbir güneş ve rüzgar santrali elde edemez ya da teorik olarak elde edilecek bile olsa da bu ekolojik değildir. Yani devasa alanların güneş panelleriyle kaplı olması, dağların RES’lerle, dev rüzgar değirmenleriyle, rüzgar tünellerine dönüştürülmesi doğa da benzer yıkıcı etkiyi yaratır. Aynı zamanda aksine mesela nehirlerin, derelerin, küçük elektrik üreticileriyle, suyun akışının değiştirmeden elde edilen enerji de ekolojiktir. Yani esas mesele, enerjinin elde edilmesi yöntemi değil, onun temerküz halinde olmayan-tek elde toplanmayan ve genel anlamda ‘küçük’ birimlerde elde edilmesidir ki bu enerjinin üretiminde demokratikleştilmesi manasındadır.
Ancak enerjinin demokratikleştirilmesi sadece üretimde mümkün değildir ve hatta tüketimde bir demokratikleştirme olmadan demokratik bir enerji üretimi de mümkün olamaz. Bu yüzden yazının başına geri dönersek Alternatif hegemonyanın, Demokratik Modernite’nin bakışıyla tüketimde enerjinin demokratikleştirilmesi enerji ihtiyacımızın çoğunluğunu da karşılar. Bu yüzden kendi sorumuz, ‘Bu enerjiyi kimin için üretiyoruz’ sorusu bir yerel yönetim temel meselesidir.
Sanki özellikle, ‘Yerel Yönetimler’ için havada kalıyormuş gibi gelen bu yazı girişinin ardında hemen şunu söyleyebiliriz, mesela ulaşımın demokratikleştirilmesi için, toplu ulaşımın parasız, bedava hale getirilmesi zorunludur. 2013 yılında, son yerel seçimlerden önce herkes makul adaylar üzerinde birleşmeye çalışırken İstanbul için yazdığımız bu öneri, yaklaşık beş yıl sonra Almanya’nın birkaç şehrinde ve Estonya’nın bütününde uygulanmaya başladı.
Haftaya daha ayrıntılı tartışabileceğimiz bu meseleyi özetlersek; Bedava toplu ulaşım enerji tasarrufu sağlar, enerjinin demokratikleşmesinin bir aracıdır, Demokratik Modernitenin bir pratikleşme alanıdır, Bir Ekolojik Demokrasi uygulamasıdır, halkın yerel yönetimlerde tercih etmesinin bir nedenidir, Halkçı bir politikadır ve birçok şey… Devam etmek üzere…