HDP’li Saruhan Oluç, 4 belediye eşbaşkanının gözaltına alınmasına “İktidarın Kürt halkından, HDP ve seçmeninden intikam alma operasyonları” olarak değerlendirdi. Oluç, eleştirilerde bulunduğu muhalefete ise “Şimdi susma zamanı değildir” diyerek çağrıda bulundu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Oluç, bu sabah yapılan polis operasyonu ile görevden alınıp yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye (DBB) Eşbaşkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Kayapınar Belediyesi Eşbaşkanı Keziban Yılmaz, Bismil Belediyesi Eşbaşkanı Orhan Ayaz ile Kocaköy Belediyesi Eşbaşkanı Rojda Nazlıer’in gözaltına alınması üzerinde durdu.
İktidarın istikrarlı bir şekilde kayyum atamalarını sürdüğünü söyleyen Oluç, bu yönelimi “iktidarın Kürt halkından, HDP ve seçmeninden intikam alma operasyonları” olarak değerlendirdi.
‘Kürt Halkının iradesini gasp ediyorlar’
Grup Başkanvekili Oluç, iktidarın sandıkta kazanamadığını baskı, zor, hile ve hukuku dışı uygulamalarla elde etmeye çalıştığını vurguladı. Oluç, “Kısaca özetlemek gerekirse iktidar Kürt halkına diyor ki; ‘Senin iradeni gasp ederim’. İktidar Kürt halkına diyor ki; ‘Sen seçtiysen sayılmaz’. İktidar Kürt halkına diyor ki; ‘Senin için hukuk yok’. ‘Kürtsen belediye başkanı olamazsın, Kürtsen kendi ilini beldeni ilçeni yönetemezsin’. İktidarın Kürt halkına söylediği bu” diye konuştu.
‘Toplumsal muhalefete gözdağı’
Seçimde yüksek oy oranları ile kazandıkları belediyelere kayyum atandığını ve belediye eşbaşkanlarının gözaltına alındığını belirten Oluç, “Bu iktidar, savaşı bahane edip halkın iradesini gasp etmeye devam ediyor. Bu aslında çok açık bir siyasi darbe sürecidir. 31 Mart seçimlerini yok sayma süreci devam ediyor. Bu demokratik siyaseti ortadan kaldırma hamlesi. Tüm toplumsal muhalefete bir gözdağıdır. Ama şunu hep söyledik; 1978’den beri elde edilmiş büyük bir yerel yönetimler birikimi ve deneyimi vardır. Elbette ki halk bu birikimini, bu deneyimini, bu iradeyi ortaya çıkarma tutumunu asla ve asla terk etmeyecektir. Bu konudaki mücadeleden de vazgeçmeyecektir. Bu gasp tutumuna karşı mücadelesinden vazgeçmeyecektir” dedi.
‘Vazgeçmeyeceğiz’
Oluç’un açıklamaları şöyle: “Bu iktidar bu temel yurttaş hakkına tahammül edemiyor. Zorba bir zihniyetle belediye başkanlarını görevden almaya devam ediyor. Üstelik de bu işi her gün yeni bir hukuk cinayetine ortak olan mahkeme heyetleri eliyle yürütmektedir. Bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Hedeflediklerinin HDP’nin bütün bileşenleriyle, kurumlarıyla kazanımlarını ortadan kaldırmaktır. Meşru ve demokratik kazanımlarını ortadan kaldırmaktır. Biz asla bu tutumu kabullenmeyeceğiz. Mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.
Muhalefete çağrı: Susma zamanı değil
Buradan toplumsal ve siyasal muhalefet de bir çağrı yapmak istiyorum. Belediyelere teker teker kayyum atanmasına bir tutum almadığınız zaman aslında demokratik siyasetin siyasi bir darbe süreciyle ortadan kaldırılmasına göz yumuyorsunuz demektir. Ve bu er ya da geç gelir, bütün toplumsal ve siyasal muhalefeti vuran bir dalga haline dönüşür. O nedenle susmanız ve görmezden gelmeniz kesinlikle doğru bir tutum değildir. Şimdi susma zamanı değildir.
‘İktidar korkuyor’
Baskılar iktidarın savaş politikaları karşısında faaliyetlerimizi engellemek üzere sürdürülüyor. Şurada bir fotoğraf göstermek istiyorum. İbretlik. Kalkanların ve polis ordusunun ortasında 4 tane vekilimiz duruyor. Neredeyse bir vekil başına 15 polis düşüyor. Ne yapmak istiyor vekillerimiz? Açıklama yapmak istiyorlar. Yani demokratik siyasetin nasıl gasp edildiğini ortadan kaldıran tek bir örnek. İşte bu iktidar insanların fikirlerini açıklamasından korkuyor, düşünce ve ifade özgürlüğünden korkuyor. Kendi politikasının eleştirilmesinden korkuyor. Bunun için bu ablukalar yaratıyor. Vekillere bunu yapan halka neler yapar havasını yaratmak için bu örnekleri yaratıyor.
‘İşgal ve savaşla Türkiye’ye ne kazandırdınız?’
Bütün bir toplumu kendisiyle birlikte işlediği suçlara ortak etmeye çalışıyor. Sesini yükseltenler, ‘savaşa hayır, barış istiyoruz’ diyenler iktidarın işlediği suçlara ortak olmayı reddedenlerdir. Son derece demokratik ve meşru bir durumdur bu yaptıkları. Şimdi sormak istiyoruz bu yaptığınız uyguladığınız politikalarla savaş ve işgal girişimlerinizle beraber Türkiye’ye ne kazandırdınız? Bunun cevabını verebilir misiniz?
Yüzbinlerce insan yaşamını yitirdi. Hem içeride hem dışarıda düşmanlık tohumları ektiniz. Yüzbinlerce insan yerinden yurdundan edildi. BM’nin verdiği rakamlar 165 binin üzerinde, yerel kaynaklara göre 300 binin üzerinde insan yerinden evinden oldu. Bu mu Türkiye’ye kazandırdığınız? Bundan Türkiye kazanmış mı oldu? Türkiye’de yaygın bir milliyetçilik dalgası estirilerek kendi iktidarınızı konsolide etmeye tahkim etmeye çalışıyorsunuz ama toplumsal her geçen gün bir daha zedeliyorsunuz.
‘Savaş zamları durdurabilecek mi?’
Peki yolsuzluğu, işsizliği ve ekonomideki kötü gidişi mi engellediniz bu yaptıklarınızla. Yok. Ama bir şey yaptınız, bunu bilerek yaptınız. Yolsuzluk, işsizlik ekonomideki kötü gidişin konuşulmamasını sağladınız. Zaten bunu yapmak için bu adımları attınız. 2019’un ilk 9 ayında günde 4 bin kişi işsiz kaldı. AKP 9 ayda 1 milyon 65 bin yeni işsiz yarattı. Savaş politikalarınızın işsizlere bir faydası oldu mu, olmadı. Emek sömürüsü her geçen gün arttı. Zamları durdurabilecek mi savaş politikalarınız. Hayır. Tam tersini yapacak. Şu birkaç hafta içinde yaptıklarınızı Türkiye’ye kazandırdığı hiç bir şey yok ama kaybettirdiği çok şey var.
‘Muhalefet sağlam duruş sergilemeli’
Muhalefet partilerine de iki çift laf söylemek istiyorum. Muhalefet partileri maalesef iktidarın bu politikaları karşısında sağlam bir duruş sergilemedikleri için bu iktidara alternatif bir iktidar olabileceği mesajını veremediler.
Dış politikada iktidar partisinden çok fazla bir farkları olmadığı fikrini topluma verdiler. HDP dışında savaş ve işgal politikalarının ülkeye yarar sağlamayacağını net bir şekilde sergileyen bir muhalefet partisi yok. Belki bundan sonra daha net olarak bunu görürler yaşananların sonuçlarından bunu anlarlar ama biraz vakit kaybedildiğini çok açık bir şekilde söylemek gerekiyor.
Bizim için tek olumlu şey şimdilik bu adımların durdurulmuş olması. Umuyoruz bu adımların durdurulması kalıcı olur. Hem ülkede daha fazla tahribat yaratılmaz hem bölgede, durum içinden çıkılmaz bir hale gelmez. Bu yanlış politikalardan dönülerek hem Suriye’nin demokratik bir rejime kavuşması hem de Türkiye’nin demokrasi konusundaki zaaflarının giderilmesi konusunda adımlar atılabilir. Başından beri bu savaş ve çatışma siyasetine biz karşı çıktık karı çıkmaya da devam edeceğiz.
‘Kürtleri Mars’a mı göndermek istiyorsunuz?’
Bu ülkenin savaşla, çatışmayla çözeceği hiçbir sorunu yoktur. Bu ülke sorunlarını Kürt sorunu da dahil olmak üzere barışla, konuşarak, müzakereyle çözmek zorundadır. Türkiye’nin tek denemediği yol barış yoludur ve bu barış yolunun mutlaka denenmesi gerekir. Siz o bölgede Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda demografik bir değişim yapma planınızdan mutlaka vazgeçmeniz gerekiyor. Suriye’nin kuzeyinde ve doğusunda yaşayan insanların yerlerinden, yurdundan, evlerinden edilerek, oraya başka insanların taşınması hedefinizden vazgeçmeniz gerekiyor. Orada yaşayan Kürtleri Mars’a mı, Afrika’ya mı göndermek istiyorsunuz. Nedir yapmak istediğiniz?”
‘Savaş asla bir yol değildir’
Ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Oluç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yarın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Soçi’de yapacağı görüşmeye dair yöneltilen soruya şu yanıtı verdi: “Rusya ile yapılacak görüşmeleri yapıldıktan sonra tekrar değerlendireceğiz. Ama bizim için önemli olan yarının son gün olmaması. Ateşkes açısından baktığımızda yarın son gün olmamalıdır. Bu durum devam etmelidir. Ve meselelerin biraz evvel de değindiğim gibi konuşarak diyalogla, diplomasiyle, müzakereyle masada çözülmesi için adım atılmalıdır. Çatışma ve savaş asla ve asla sorunların çözümü için bir yol değildir.”