Cezaevlerinin iktidarın toplum doğasına ne kadar yabancılaştığını gösterten yegane mekanlardan biri olduğunu belirten HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Cengiz Çiçek, “10 arkadaş 2 ay boyunca seçim rehineleri olarak tutulduk” dedi.
1 Mayıs İşçi Bayramı öncesi tutuklanıp iki ay Silivri Cezaevinde kalan Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Eşbaşkanı Cengiz Çiçek, içerideki hak ihlallerine dikkat çekti.
Gözaltı sürecini hatırlatan Çiçek, “Biz her siyasi partinin yürüttüğü faaliyetler gibi, seçim çalışması için Güngören İlçe binamızda toplandık. Bir anda 100 yakın polis bir hücre evini basar gibi binamıza girdi. Hukuku, ahlaki ölçüleri ayaklar altına alan bir durum. Polis gelir gelmez karşısındaki insanları suçlu olarak yaklaştı” dedi.
‘Gerekçemiz vatanın birliğini bozmak!’
Baskın sırasında Güngören İlçe Emniyet Amirinin kendilerine yönelik tavrının HDP’ye bakışı özetlediğini dile getiren Çiçek, “Gözaltı gerekçemiz ‘vatanın birliğini bütünlüğünü bozmak, suç işlemek amacıyla silahlı bir örgüt kurmak ve yönetmek. Suç ve suçluyu övmek ve propaganda yapmak.’ Bütün bunları toplasanız herhalde bir insanın ağırlaştırılmış müebbet alması gerekiyor ve emniyetin yaklaşımına göre kendi ilçe binasında seçim toplantısı yapan, üyeleriyle birlikte seçime hazırlık yapan insanların ağırlaştırılmış müebbetle yargılanması gibi bir seçenek ile karşı karşıya bırakıyor. Aslında bir düşman gibi yaklaşan zihniyetin sonucunda tutuklandık. Gerek gözaltında tutulduğumuz 5 gün süre zarfında, gerekse sorgulama esnasında, karşılaştığımız tamamen siyasi bir komplo yaklaşımıdır. Sonuç itibarıyla hukuki anlamda da baksanız bu dosya beraatla sonuçlanması gereken bir dosyadır. Ancak maalesef propaganda suçundan kaynaklı tutuklandığımız söylendi ama hukukta propaganda unsuruna baktığınızda propaganda unsurların bile oluşmadığını görüyorsunuz. Aslında Kanunda tarifi yapılan suçun unsurlarının oluşmadığı bir durumda bizler 10 arkadaş 2 ay boyunca seçim rehineleri olarak tutulduk” ifadelerini kullandı.
‘Güvensizlik psikolojisi oluştu’
Cezaevi girişinde çıplak aramaya maruz kalmadıklarını belirten Çiçek, “Bu durum aslında ne kadar keyfi, ne kadar devlet dışı, hukuk dışı bir alanın ve yaşamın içerisinde olduğumuzun göstergesidir. Aynı zamanda psikolojik olarak yurttaşlarda bir güvensizlik psikolojisini doğurmaktadır. Devletin yasasının geçtiği herhangi bir kuruma gittiğinizde şu net görülüyor; aslında güvenemiyorsunuz. Cezaevi ve gözaltı sürecinde de bunu net gördük. Gözaltında bırakın haklarınızı hatırlatmayı nerdeyse yaşam hakkı vermeyecek kadar nefret ettiğini hissettiriyorlar” diye koonuştu.
‘7 kişilik odada 38 kişi kaldık’
Cezaevi’ndeki koğuşlarına gittiklerinde karşılaştıkları uygulamalar hakkında da bilgi veren Çiçek, şunları dile getirdi: “Gardiyan kalacağımız odanın kapısını ilk açtığında havalandırmada 36 arkadaşı gördüm. Bu kadar demokratik siyasette ısrar eden, tek suçu ‘muhaliflik’ olan insanların adete bir Nazi kamplarını andıran yerde olması çok vahim. Karşınızda gördüğünüz tablo o kadar etkileyici bir tablo ki, evet diyorsunuz aslında hikaye bu. Çok fazla bir şey söylemeye kitap yazmaya gerek yok. O fotoğraf aslında devletin düşman politikalarına yaklaşımının fotoğrafıdır. Ötesi yoktur. Bu duygularla cezaevine girdik.”
7 kişilik bir odada 38 kişi kaldıklarını anlatan Çiçek, “Silivri Cezaevi kurulduğunda 7 tane odasına birer tane ranza konulur ve sadece 7 kişi kalacağı hesaplanır ama biz 38 kişi kaldık” diye belirtti.
‘Hasta tutsaklar sağlıksız koşullarda kalıyor’
Aynı koğuşta kaldığı hasta tutukluların durumuna dikkat çeken Çiçek, şunları söyledi: “64 yaşında KOAH hastası Ömer Özkan vardı. 1 kişilik koğuşta 6-7 kişi kalıyor. Sağlıklı insanların kalamayacağı yerde hasta tutuklular kalıyor. 74 yaşındaki Mehmet Akın aylardır tutuklu. 74 yaşında birçok rahatsızlıkları var. Yer yer yürüme, oturup kalkma zorlukları çekiyor ama 38 kişinin kaldığı bir ortamda kalıyor. Görme problemi var ve hiçbir sağlık sorunu çözülmüyor. Yaşamını idame etmesi için başkaları yardımcı oluyor. Özcesi insanı utandıran bir durum. Siyasal görüşler, okuma ve refleksler farklı olabilir ama insanı ortak paydalar düşünüldüğünde insan utanıyor. İktidarın toplum doğasına ne kadar yabancılaştığını gösterten yegane mekanlardan biri cezaevleridir.”
Kaynak: MA