Siyaset kısa orta ve uzun hedefleri olan toplumsal işlevler görür. Hayatın bütün alanlarında aslolan nihai hedeflere ulaşmaktır. Ve bu hedefler uzun vadeye yayılan hedeflerdir.
Kısa ve orta vadedeki hedefler bir yönüyle bu aslolan hedefe mukaddimeler babındandır.
Gerçekleşme açısından uzun vadedeki hedefler en sona kalınsa da zihinde ve teoride en öndedir.
Ehemmiyet açısından da uzun vadedeki hedefler kısa ve orta vadeli hedeflere mukaddemdir. Bütün bunlara rağmen hepsi birbiri ile ilintili içiçe ve güdümlü olarak işler, işletilmeli de…
Siyasetin uzun vadeli hedefleri yoksa günübirlik siyasal aktivasyonların kazancı geçici ve aldatıcı olur. Kalıcı, geliştirici ve ilerlemeci kazançlar, geleceği inşa amacını güden siyasetin kazançları olabilir ancak. Geleceğe dair perspektifi, örgüsü ve örgütleme faaliyeti olmayan siyaset, en nihayetinde edilgen olmaya mahkumdur.
Siyaset, nesne olanların kendine kazanımı olmayanların sahnesidir. Bu sahnede kendi kazanımı olmasını talep edenler özne olmayı başarmalıdır.
Siyaseti kişisel ikbali ve istikbaldeki kazançları için araç görmeyenler, yaşadıkları coğrafyanın insanlarına iyi bir hayat sunma gayretini ortaya koyarlar. Onlar için kişisel ikbal ve istikbal hesabı yoktur. Toplumsal ikbal ve istikbal hesabı vardır. Daha insanca yaşanılır bir hayatın yaşamsal kılınmasının uğraşı içinde olanlar her adımda bu amacın gerçekleşebilmesinin önünü açmakla sorumludur. Bu yüzden günü ve şimdiyi kurtaran bir siyasal çabaya mahkum olamazlar.
Anın gereğini yaparken ana takılmadan anı aşan bir bakışla geleceği kurgulamaya yol alırlar.
Türkiye gibi siyasetin bir rant ve kazanç kapısı olarak görüldüğü ülkelerde inşacı siyaset oldukça meşakkatlidir. Hep bir çaba ve emek isteyen bu siyaset, yorucu ve zorluklarla dolu bir yolculuktur. Bu çabayı ancak inançsal bir irade ortaya koyanlar gösterebilir.
Bireysel beklentileri aşmış, benliğini ve egosunu tatmin edebilmiş, kendini gerçekleştirme noktasında yol almış kimselerin işidir bu türden siyaset.
Böylesi bir amaç ve iradeyi ortaya koyan siyasal aktörlerin birlikteliği; güç ve eylem ortaklığı ancak, geleceği inşa eden siyasetin toplumda karşılık bulmasını sağlayabilir.
Kollektif bir çaba ve ortaklaşan bir ruh ile bu icra edilmedikçe günü kurtaran ve kotaran siyasetin hakim olduğu zamanlarda yaşamaya mahkum kalacağız.
Mahkum bir yaşanmışlıkla kabullenilmiş bir kader ters yüz edilemez. Öncelikli olarak bu mahkumiyete bir rest ve bu kadere bir isyan ile başlamak anın gereğidir. Burdan başlayarak çizilecek bir yol haritası geleceği inşa edebilmenin imkanını bize sunar. Kısır ve verimsiz tartışma ve döngülerden kurtulmanın yolu da burdan geçer.
Makul bir vadede toplumsal muhalefeti oluşturan kesimlerin orta ve uzun vadede toplumsal talepleri dikkate alan stratejik bir inşaci siyasetin imkanları üzerinde kafa yormaları bu imkanların hayata geçirilmesini sağlamaya yönelik uğraşları ortaya koymaları görmezden gelinmeyecek kadar hayatidir.
Günden güne kuşatılmış olmaklığın arttığı bir vasatta kısır döngülere sıkışmış bir siyasal akılla çıkış bulmak olanaksızdır.
İktidar ve egemen güçler kısır döngülere bizi sıkıştırmak sureti ile itirazlarımızı umut vadedemeyen muhalefetimizi sadece sözlü itirazdan ibaretmiş gösteren kesimler olarak bizi topluma lanse etmeyi başarıyor.
Unutmamalıyız ki algılar yönlendirir ama sıfırdan oluşturulamaz. Ortaya koyduğumuz pratik algı yönlendirmelerini aleyhimize işletmeyi kolaylaştıran pratiktir. Ve bu pratikten uzaklaşıp kurtulmadıkça algıların mahkum ve mağduru olarak ancak ağlarız.
Ağlamak merhameti olanlardan bir talebimizi gerçekleştirmekten öteye de bir işe yaramaz. Siyasal talepler merhamet talebi değildir. Ağlamakla siyasal taleplere ulaşılmaz.