Bertolt Brecht
“Çok korkutucuydu. Hayatımda ilk kez silah sesi duyuyordum. Atılan bir roketle yaralandım. Etrafımda tanıdığım kimse yoktu… Bir kişi bile… Amcam ben bulup, yardım getirene kadar öyle kaldım”.
“Savaşı pek sevmiyorum. Çünkü savaş evimizi yaktı. Evimizin terasında komşumuzun kızıyla oynardık. Uçaklar bomba atmaya başladığında ise varillerin içine saklanırdık. Sonra anne ve babalarımız gelip bizi arardı”.
Bu sözler 12 yaşındaki İbrahim ve 6 yaşındaki Sara’ya ait. İbrahim Şam’da, Sara ise Halep’te yaşıyordu, hemen yanımızda, belli belirsiz bir sınırın ötesinde 8 yıldır süren iç savaş öncesinde…
Savaşla birlikte Sara da İbrahim de yaşadıkları şehirleri ve Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı.
Sadece Suriye’deki rejim, muhalif gruplar, iç meseleler değil pek çok devletin ve tabii ki Türkiye’nin dış ve iç politikaları sebebiyle sekiz yıldan fazladır süren savaşta sadece 2018 yılında en az 1106 çocuk yaşamını kaybetti. Bu rakam UNICEF’e ait. UNICEF bu sürede yaralanan ve sakat kalan çocuk sayısının ise çok daha fazla olduğunu belirtiyor.
Yakınlarını kaybeden, evini, okulunu mahallesini bırakmak ve başka bir ülkede mülteci olarak yaşamak zorunda kalan çocuklar ise milyonlarla ifade edilebiliyor. UNICEF’e göre bu rakam da 6 milyon.
Ülkeyi terk etmeyen, çatışma bölgelerinde yaşamaya devam eden çocukların büyük bölümü ise derin korkular içinde yaşarken, okulları enkaza döndüğü için eğitim alamıyor. Yine UNICEF’in rakamlarına göre savaşın çocukları öldüren bir başka yönü mayınlar ve atıklar sebebiyle de en az 434 çocuk sadece 2018 yılında yaşamını kaybetmiş durumda.
Aynı dönemde eğitim ve sağlık kuruluşlarına yönelik saldırı sayısı ise 262. Bölgede savaştırılan çocukların akıbeti ise bilinmiyor. Hiçbir tarafın denetiminde olmayan bölgelerdeki aileler ve çocuklar ise bıçak sırtında yaşamayı sürdürüyor.
Suriye’den göç etmek zorunda kalan 10 yaşındaki mülteci bir kız çocuğu “Seni en çok ne mutlu eder?”sorusuna şöyle yanıt vermişti: “Beni en çok ne mi mutlu eder? Suriye’de artık savaşın olmadığını duymak.”
Sekiz yıldır yaşanılanlar bunlarla sınırlı değil. Engellenemeyen büyük acılar ve büyük yıkımlar yaşandı. Buna karşın TBMM, HDP hariç tüm partilerin desteğiyle Suriye için sınır ötesi operasyona izin veren tezkereyi onayladı.
Söylenecek çok söz var elbet, en az söylenmişler kadar. Savaşın en çok çocukları etkilediği gibi bildiğimiz gerçekler de var, çocukların barış içerisinde yaşama yükümlülüğünün devletlerde olduğu gibi de emin olduklarımız da… Ama şimdi bir kere daha; içleri yanarak ya da değil, büyük acılara sebep verebilecek bir yola “evet”diyenlere karşı “Barış, ille de barış”demenin vakti. Hem biz de Brecht gibi en azından çocukların seslerinden bilmiyor muyuz: “Bu gelen savaş ilk değil”
“Bu gelen savaş ilk değil.
Çok savaş oldu bundan önce.
Bittiği gün en son savaş
bir yanda yenilenler vardı gene,
bir yanda yenenler vardı.
Yenilenlerin yanında
kırılıyordu halk açlıktan.
Yenenlerin yanında
halk açlıktan kırılıyordu”.
Bertolt Brecht