AKP-MHP ittifakı ve bilumum ortakları bu süreçte CHP’ye yönelik bir psikolojik savaş yürütmektedirler. Özellikle HDP’nin yerel seçimde Cumhur İttifakı’na kaybettirme politikasının intikamını almaya çalışmaktadırlar. CHP’yi de HDP’nin bu politikası üzerinden yıpratıp geri adım attırmak istemektedirler. MHP’nin CHP-HDP ilişkisini araştırıyoruz diyerek CHP sanki bir savaş suçu işliyormuş algısı yaratmak istemesi sarayla birlikte yürütülen bir politikadır. CHP gelecek için umutlanmışken yeniden karamsar ve çaresiz duruma düşürülmek isteniyor. CHP’de canlanmaya başlayan demokratik eğilimi boğma politikası yürütüyorlar.
Bu baskıların bir amacı da CHP’yi demokrasi ve Kürt düşmanlığı temelinde Kuzey Suriye’ye yönelik geliştirmek istenen askeri harekatın aktif destekçisi yapmaktır. Zaten mültecileri oralara yerleştireceğim diyerek CHP’nin bu desteğine başka bir argüman sağlamışlardır. CHP bu askeri harekata destek verirse Kürtlerle ve demokrasi güçleriyle karşı karşıya gelecek, böylece İstanbul ittifakı biçiminde ortaya çıkan ve AKP’yi yenilgiye uğratan toplumsal ittifak parçalanacaktır. Böylece muhalefeti zayıflatıp iktidarlarının ömrünü uzatacaklardır. Devlet Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu için mahkeme yolu açıldı, demesi, AKP’nin sürekli CHP’ye yüklenmesi böyle bir hesapla yapılmaktadır.
Demokratik zihniyeti olan hiçbir siyasi güç veya birey Fırat’ın doğusuna yapılacak askeri harekatı desteklemez. Ancak vatan, millet, Sakarya dolmuşuna binenler böyle bir harekatın destekçisi olabilir. Çünkü böyle bir harekatın desteklenmesini gerektirecek tek bir gerekçe yoktur. Kuzey Suriye’den tehdit geldiği söylemi bir demagoji ve yalandır. Sadece savaş politikasına gerekçe yaratmadır. Bunu tüm dünya da aklı başında olan herkes de biliyor.
Türkiye’deki mültecilerin sadece 20-30 bin kadarı oradan Türkiye’ye göç etmiştir. Savaştan kaçanlar şimdi yerlerine dönebilir. Zaten Kuzey Suriye özerk yönetimi suç işlemeyen Tıl Abyatlıların ve Fırat’ın doğusundan göç edenlerin topraklarına dönebileceğini defalarca söyledi. Yani Fırat’ın doğusundan Türkiye’ye gelmiş olanlar varsa onların yerlerine gitmeleri önünde hiçbir engel yoktur. Aslında AKP-MHP iktidarı savaş politikalarına gerekçe yapmak için onların yurtlarına dönmelerine izin vermiyor.
Gireceğiz ve 2 milyon mülteciyi yerleştireceğiz dedikleri yerde zaten 2 milyon kadar insan yaşamaktadır. Bunların büyük çoğunluğu da Kürt’tür. Yani Afrin’de Kürtlerin yurtlarından edilmesi, yerlerine çeteler ve ailelerinin yerleştirilmesi gibi bir durum yaratacaklarını açıkça dile getiriyorlar. Bu kadar Kürt’ün yerlerinden uzaklaştırılmasına dünya, siyaset ve sosyoloji literatüründe soykırım denilmektedir. Başkaları yaptığında etnik temizlik ve soykırım olacak, Türkiye yaptığında adı farklı bir şey olacak. AKP-MHP iktidarı yandaş basınıyla ne algı yaratırsa yaratsın dünya soykırım olarak tanımlar. Zaten Kuzey Suriye yönetimi daha şimdiden AKP iktidarının söylemlerini böyle ele alıyor.
Bu mültecilerin çoğunluğu Halep çevresi, Hama ve Humus taraflarından gelmiş. Türkiye şimdi Rusya ile ilişkili, dolayısıyla Şam’la da ilişkili. Rusya ile konuşup bu mültecilerin yerlerine dönmesini sağlasın. Yok illa Kuzey Suriye’deki özerk yönetimle savaşacağım, oradakileri kovacağım ve oralara mültecileri yerleştireceğim de ne demek? Bunun mantığı ve haklı gerekçesi var mı? Sanki 2 milyon mülteciyi yerleştireceği yerler ıssız ve boş. Boş olmadığına göre başkalarının toprağına yerleştirecek. Buna ne denir; okuyucu ve dünya karar versin. Biz açık tanımlamıyoruz, çünkü devlete ve orduya hakaretten gazeteye dava açarlar.
CHP ve tüm demokratik güçler bir yol ayrımına gelmiştir. Ya AKP ve MHP’nin kendini iktidarda tutma amacıyla yürüttüğü bu savaş politikalarına karşı duracaklar yada muhalefet olma konumunu kaybedecekler. Hiçbir siyasi hareket kendi bindiği dalı kesmez. Savaş politikalarına onay vererek yıkmak istediği iktidarı ayakta tutmaz. Ortada Türkiye’nin herhangi bir çıkarını tehdit eden durum yok. Türkiye halklarının savaşı desteklemesini gerektirecek bir haklı neden yok. O halde CHP ve kendine demokratız diyenler AKP-MHP’nin bu savaş oyununa gelmemelidirler. Aksine Suriye’deki Kürtlerin kurdukları demokratik sistem ve yönetimle ilişki kurarak dostluğunu kazanmalıdırlar. Kürtler kardeş ise, Kürtlerle barışılacaksa yapılması gereken budur. AKP-MHP iktidarına muhalif olanlar böyle bir politikayla hem iç barışa hem de Suriye üzerinden Ortadoğu barışına katkı sunabilirler.
Türkiye Kürtlerin şuradaki buradaki siyasi iradelerine karşı çıkarak ne içte ne de bölgede barışı sağlayabilir. Aksine bu Kürt politikası nedeniyle birçok güç tarafından kullanılmasından kurtulamaz. Tüm güçler Türkiye’nin Kürt hassasiyeti ve zaafından yararlanıyor. Bu yönlü göz kırpmalarla Türkiye’yi kendi politikalarının yedeği yapıyorlar. Artık Türkiye’nin bu kıskaçtan kurtulma zamanıdır.
PKK Önderi İmralı’dan bana fırsat tanıyın bir haftada bu sorunu çözerim, dedi. Hükümet seçim öncesi yanına mesajcı gönderdi, bu siyasi aktör neden değerlendirilmiyor? Halbuki Kürt sorunu çözüldüğünde ayağındaki tüm prangalardan kurtulacak ve Türkiye’nin önü açılacaktır.