Uzun yıllardır gazetecilik mesleğinin yanı sıra medyada yaşanan sorunlarla da ilgilenen Fatih Polat ile konuştuk. Polat, Evrensel gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni aynı zamanda. Gerek medya alanında yaşanan sorunlar, AKP içindeki kopuşlar ve emek hareketi hakkında Fatih Polat sorularımızı yanıtladı.
Aslında bir yandan da bağımsız ve muhalif medyanın altın çağında gibiyiz. İktidar yanlısı ve eski ana akım medya büyük bir prestij ve güvenilirlik kaybı içine girerken, sosyal medyanın da etkisiyle muhalif medya yükselişte. Evrensel bu dönemi nasıl geçiriyor? Bu konjonktür size nasıl yansıyor?
Haklısın, bugün merkezin dışında farklı biçimlerde alternatif bir gazetecilik yapmaya çalışanlar için çok elverişli bir dönem. Bunu, son olarak SETA raporuna damgasını vuran ruh halinde de gördük. Uluslararası basın kurumlarının Türkiye bölümlerinin, iktidarın hegemonyasının dışındaki haber mecralarını dikkate alıyor olmasından ciddi biçimde hayıflanıyor iktidar cephesi. Ancak bu elverişli zamanı ne kadar doğru değerlendirebildiğimizden şüpheliyim. Örneğin biz Evrensel olarak belirli alanlarda özgün içerikler üretebilirken, bunu gazetenin tamamına yayamıyoruz. Her gün birlikte çalıştığım ekibe ve haberleriyle Türkiye’nin dört bir yanından yıllardır Evrensel’e katkı sunmaya çalışanlara sonuna kadar güveniyorum.
Gazetemizin yazarları en zor zamanlarda hep sağlam durarak Evrensel’e güç verdiler, vermeye de devam ediyorlar. Evrensel, dijital alanda da köklü bir tarihe sahip. Yeni gazetecilik teknolojilerini web sitemizin editörleri başarıyla uyarlıyorlar, kendilerini sürekli geliştirerek sitenin takip edilme düzeyini de her geçen gün artırıyorlar. Ancak tüm bunlarla birlikte, daha iyi içerikler üretmek aynı zamanda bir maliyeti de gerektiriyor. Daha güçlü içerikler üretmek için, habere daha fazla yatırım yapmayı planlarken, üst üste gelen kâğıt zamları ve tek dağıtım şirketine mahkûm olmakla birlikte dağıtıma öncesinden daha fazla bir bütçe ayırmak durumunda kalmak bu planlarınızı engelliyor. Üstüne bir de saçma sapan mevzulardan gelen para cezaları. Açıkçası hayallerle gerçekler arasındaki mesafede iş yapıyoruz.
Eskiden genç gazetecilerin çoğu ana akım medyayı hedeflerdi. Bu durum değişti mi?
Hem staj için Evrensel’e gelen genç gazeteci adaylarıyla yaptığım sohbetlerde hem de, kimi zaman söyleşi için iletişim fakültesi öğrencileriyle bir araya geldiğimde, medyanın içinde bulunduğu halin, çok sayıdaki iyi gazetecinin işsiz kaldığı bir dönemi yaşıyor olmanın, genç gazeteci adaylarında yol açtığı endişeyi görüyorum. Öğrenciyken ben de ve dönem arkadaşlarım da bu endişeyi yaşıyorduk. Bugün iyi gazetecilik imkânı açısından uygun platformların sayısı daha da azaldı. Giderek gelişen internet haberciliği kuşkusuz düne göre yeni bir istihdam imkânı sağlıyor. Ama ne yazık ki, bu, ihtiyaca yanıt verebilecek potansiyelin çok uzağında. Tüm bunlara rağmen umutsuz olmamak gerek. Güçlü bir tutku ile mesleği yapmakta ısrar eden genç gazetecilerin zaman içinde kendilerine meslek içinde yer bulabileceklerine inanıyorum.
Sosyalist hareketin en büyük zaaflarından biri kendi kurumlarını oluşturamamaktı. Evrensel ve sonra Hayat TV ile, 12 Eylül 1980 sonrası siyasi hareketiniz öncülük yaptı bu konuda. Gazete olarak siyasi hareketinizle ilişkiniz nasıl? Bir mesafe koyuyor ve koruyor musunuz?
Bu açıdan doğru bir denge kurmaya çalışıyoruz. Bunu ne kadar becerebildiğimizin takdirini okura bırakıyorum.
Meslek hayatımda tanıdığım meslektaşlarım arasında bu mesleğe senin kadar aşığını az gördüm. Belki de bu yüzden gazeteciler arasında dayanışma oluşturma ve koordine etmede de öncülerden biri oldun bu dönemde? Bu konuda neler yapıyorsun?
Güzel sözlerin için teşekkür ederim. Gazeteciliğe tutku ile bağlı olduğum doğru. Sorunun diğer kısmı için ise şunu söyleyebilirim. Ben mesleki dayanışma çabası bakımdan, zor bir dönemde, çok iyi bir gazeteci ekibiyle yan yana düştüm. ‘Haber Nöbeti’ sürecinde ve sonrasında da ‘Ben Gazeteciyim’ inisiyatifi olarak ne yaptıysak, farklı deneyimlerden gelen bir gazeteci ekibi olarak birlikte yaptık. Birbirimizden öğrendik. Yıllar sonra da, bu deneyimi ve birlikte hareket ettiğim arkadaşlarımı, keyifle ve onurla anacağım. Gazetedeki arkadaşlarımın, gazetedeki zamanımdan feragat ederek, Çağlayan ve başka adliyelerde geçirdiğim mesailer için gösterdikleri hoşgörü de çok önemliydi. Bugün ise, gazetedeki mesaimle basın dayanışması arasında bir denge kurmaya çalışıyorum.
Sen nelerden yargılanıyorsun? Gazeteye hangi davalar açıldı son süreçte?
Cumhurbaşkanına hakaretten yargılanıyorum. Aslında çok önemli bir dava değil. Mevzu cumhurbaşkanı olduğu için önemliymiş gibi gözüküyor. Bir iki ufak tefek davam da var. Ama önemsemiyorum. Evrensel’in yağmur gibi olmasa da epey davası var. Bir ikisini sayayım. Bakan Albayrak ile ilgili olarak, “Albayrak, işçilere saldırı programının sinyalini verdi” başlıklı manşetli haberden, o dönemki sorumlu yazı işleri müdürüz Cem Şimşek beraat etti, ancak, tekzip metninin usulüne uygun yayınlanmadığını iddia edilerek 41 bin 660 TL para cezasına hükmedildi. Tam bir saçmalık. Son olarak da, yazarımız Ceren Sözeri’nin, “AKP’ye kim oy kaybettirdi?” başlıklı yazısı nedeniyle, Serhat Albayrak Evrensel’e 200 bin TL’lik tazminat davası açtı. Yani gücü elinde bulunduran ama bir o kadar da kırılgan olanların dava çılgınlığı ile karşı karşıyayız. Ama bizim gerçeklerin arkasında durmak konusundaki çılgınlığımızın çok daha güçlü olduğunu bilmiyorlar. Öğrenecekler. Biz, onların gazeteleri gibi halkı asla satmayan, gerektiğinde de üstüne para vererek gerçekleri yazmakta ısrar eden bir gazetecilik geleneğiyiz.
Altın çağdan bahsettim ama bir yandan da muhalif medya finansal olarak da baskı altında. Bu hangi yollardan yapılıyor iktidar tarafından?
Basın İlan Kurumu zaten sınırlı bir düzeyde aldığımız resmi ilan konusunda ciddi zorluklar çıkarıyor. Kur dalgalanmaları, zaten artmış olan kâğıt fiyatlarını daha da artırdı. Tek dağıtım şirketine mahkûm edilmenin yol açtığı ekonomik maliyet de var. Para cezaları da tüm bunlara eklenince, daha iyi bir gazetecilik için ayırmamız gereken enerjiyi, bu mali ablukayı nasıl aşacağımızı düşünüp, çıkar yol bulmaya ayırıyoruz. Tüm bunlar sonuçta bir mali sansür anlamına geliyor.
Yeni yargı reformu paketine göre haber amaçlı yayınlar sebebiyle artık dava açılmayacakmış. Siz gazetenizde haber amaçlı olmayan neler yaparsınız?
Evet, aslında tam da dediğin gibi, içerik açısından absürt bir ‘reform’ paketi ile karşı karşıyayız. Bu paket, iktidarın üzerinde siyasal yargı pratikleri nedeniyle oluşmuş olan eleştirileri hafifleterek, sanki demokratikleşecekmişiz gibi bir beklenti yaratma çabasının ötesinde bir potansiyele sahip değil. Biz de, başka gazeteler, ajanslar ve haber mecralarında işini doğru yapmaya çalışan diğer meslektaşlarımız da, dün olduğu gibi bundan sonra da, haber amaçlı yayınlarımızla siyasallaşmış yargının yine hedefinde olacağız. Bu tablonun değişmesi, ancak siyasetin değişmesiyle mümkün olabilir.
Evrensel emek haberlerine çok ağırlık verir. İşçi sınıfının gazetenize ilgisi nasıl? Hadi, şunu da sorayım, işçi sınıfının sosyalist harekete ilgisi nasıl?
Yıllardır yayınladığımız işçi mektuplarının, Türkiye basın tarihinde özgün bir yeri olduğunu herhalde kimse inkâr edemez. Türkiye’nin büyük küçük, yüzlerce fabrikasından düzenli haber alabilen bir gazeteyiz. İşçilerin mücadele içindeki kesimleri Evrensel’e daha yakın bir ilgi duyarken, genel işçi kitlesinin dünyasında ise, Evrensel mücadele, direniş, grev süreçlerine paralel olarak bir yer tutuyor. Bugün işçilerin ekonomik krizin kendi hayatlarındaki sonuçları ile yüzleştikçe daha yoğun ir sorgulama içine girdiğini söyleyebiliriz. Son yerel seçimlerde bunun sonuçlarını sandıkta da gördük. Ancak sosyalizm bağlamında iddialı sözler söylemek için erken. İşçilerin ancak sınırlı sayıdaki bölümü, kendi örgütlü mücadele deneyimlerine bağlı olarak sosyalizme ilgi duyuyor ya da yöneliyorlar. İşsizlik, yoksulluk doğrudan sosyalizme yönelimin manivelası olmuyor işçiler açısından. Böylesi bir beklenti zaten manasız olur. Başkaca etkenlere ihtiyaç var.
Sen gazeteci olarak hep dayanışmacı oldun da, solda güçlü bir dayanışma eğilimi görüyor musun?
Evet bir dayanışma eğilimi görüyorum ama yeterince güçlü değil. Mücadele ve dayanışma kavramlarını anlamlı bir diyalektikle yan yana koyabilmenin elzem olduğu bir dönemdeyiz.
İktidar çözülüyor
Bugün Türkiye’ye baktığında nasıl bir manzara görüyorsun?
İktidar açısından bir çözülme dönemini yaşadığımızı gösteren birçok olgu var. Son birkaç seçimin sonuçları da, iktidar içinde yaşanmış olan kopmalar ve yeni parti girişimleri de bize bunu söylüyor. Ancak, bu eğiliminden hareketle, AKP iktidarı için gün verecek kadar ayakları yerden kesilenleri de biraz romantik buluyorum. AKP hâlâ Türkiye’nin en güçlü kitle desteğine sahip partisi. Gerilese de gerçek bu. Muhalefetin göstereceği çabanın düzeyi önümüzdeki dönemin dengeleri açısından önemli olacak. Bu süreçte, AKP’ye oy vermiş olan yoksul halk kesimleri ile dönüştürücü bir ilişki kurabilmeyi başaran bir muhalefet, siyasi durumu ve Türkiye’yi de değiştirebilir. Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyesi eşbaşkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanması ve kayyum atama uygulamasının giderek derinleşmesi, iktidarın tasarrufları bakımdan şaşırtıcı olmadı.
Suriye’nin kuzeyine yönelik güvenlikli bölge ısrarlarının şaşırtıcı olmaması gibi. Cezaevleri gazetecilerle, milletvekilleri ve hak savunucularıyla dolu bir ülkeyiz. Son olarak Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile ilgili verilen tutuklama kararı da, rızaya dayalı yönetme potansiyeli giderek aşınan iktidarın, zora dayalı yöntemleri elden bırakmama yönündeki pratikleri oldu. Ancak tüm bunlar, dönüp iktidarı da kuşatıp yeniden aşındırıyor. Bu makro sorun karşısında saatlerce konuşulabilir. O nedenle, sayfa editörünü isyan ettirmemek için şöyle bağlayayım. Türkiye, bir değişimin eşiğinde. Bu değişimin hangi yönde ilerleyeceğini de güçler dengesi belirleyecek. Muhalefetin derli toplu hareket etmesi bu açıdan çok önemli. AKP eriyor diye, kimse kar gibi eriyip gitmesini beklemesin. Karşısındaki gücün mücadele düzeyinin ısısı o erimeyi hızlandırabilir. Ama bu olmazsa AKP oluşan erimeyi ve çatlakları kapatmak için bulduğu malzeme ile derz dolgu yapma yoluna da gidecektir.