Ceylan Önkol’un karakoldan atılan havan mermisiyle öldürülmesinin üzerinden 10 yıl geçti, ancak failler ortaya çıkarılmadı. Aile adalet istiyor.
Diyarbakır’ın Lice ilçesi Şenlik köyüne bağlı Hambaz (Xanbaz) mezrasında 28 Eylül 2009’da hayvanlarını otlatırken karakoldan atıldığı belirtilen havan mermisiyle yaşamını yitiren 14 yaşındaki Ceylan Önkol’un öldürülmesinin üzerinden 10 yıl geçti. Önkol’un annesi Saliha Önkol, kızının parçalanan bedenini eteğinde toplayarak olay yerinde bulduğu bütün delilleri, Lice Cumhuriyet Başsavcılığına teslim etti. Buna rağmen savcı, 2014 yılında soruşturma dosyasına “daimi arama” kararı koydu. Önkol’un vurulduğu yerde
Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Şah Oruç ve Aydın Atay’a konuşan ağabey Rıfat Önkol, tüm delilleri savcılığa teslim etmelerine rağmen olayın örtbas edildiğini söyledi.
Vurulduğu yerde anıt
Uzun süren yolculuğun ardından ulaştığımız Xambaz Mezrası, bir kaç evden ibaret tam bir yayla görünümünde. Ceylan Önkol’un kendi evine 400 metre yakın bir mesafede vurulmuş olması dikkat çekiyor. Önkol’un tam vurulduğu bölgede havanların kışa hazırlığı için budanan ağaçların arasında ilerlerken “C” harfine benzer dizilmiş taşlarla karşılaşıyoruz. Ağabey Rıfat Önkol eliyle işaret ederek, kardeşim “işte tam burada vuruldu” diyor. Ağabey Önkol, “Bu mezarı, içi yanan insanlar, olayı gören ve hisseden anneler, çocuklar yaptı. Amaç vurulduğu yerde Ceylan’ı hatırlatmak, yaşatmaktır. Çünkü o an bizim için bir tarihtir. Unutulmaması gereken bir andır. Vahşetin yaşandığını gösteren bir noktadır. Bir anıttır.”
‘Onu katlettiler’
“O gün vurulmazsa öğleden sonra Bingöl’de olan Yayla köyüne okula bırakacaktık” diyen ağabey Önkol, “Ceylan sürekli koyun otlatmıyordu. Okulda başarılıydı. Takdir, teşekkür belgeleri getiriyordu. Ceylan’ın yaşamasına müsaade edilmedi. Ceylanın çok parlak ve etkileyici gözleri vardı. Söndürdüler o ışığı. Lakin onu katlettiler” diye kaydetti.
‘Kimse annemin çığlığını duymadı’
Önkol’un öldürülmesinden sonra annesinin geçirdiği ağır hastalıkların ardından yatalak hale geldiğini belirten ağabey Önkol, “Apaçık bir alanda, gündüz ortasında vuruldu. Uzak veya kırsal bir yerde vurulmadı, evin yanında vuruldu. Ceylan’ın öldürülmesi sonuçsuz kaldı, örtbas ettiler. Annem Ceylan vurulduğu zaman parçalarını bu meşe ağaçlarının gövdelerinde topladı. Annem yaşadığı acıyla ‘Allah için benim Ceylan’ım gitmiş, başka bir Ceylan vurulmasın, başka bir insan vurulmasın, başka bir çocuk vurulmasın, başka kanlar akmasın’ diye feryat ederek, bu ülkenin yetkililerine bu ülkenin sorumlularına bu çığlığı yükseltti. Kimse annemin sesine kulak vermedi, sağır kaldırdılar. Adil bir yaklaşım sergilemediler. Gerçekleri ortaya çıkarmadılar. Tamamen olayın üzerini örtbas ettiler. Tabi annem o acıdan çok etkilendi ve şu an yatalak” diye konuştu.
‘Olayın sonuçsuz kalması için uğraşıldı’
Ülkede yaşanan her çocuk ölümünün Ceylan’ın acısını tazelediğini vurgulayan ağabey Önkol,”Ülkede bu sorunlar oldukça çocuklar, gençler, insanlar katledildikçe Ceylan’ı unutamayız” dedi.
Olaya ilişkin tüm deliller ortadayken, savcılık tarafından toplanılmadığını ve Önkol’un öldürülmesinin örtbas edildiğini dile getiren Ağabey Önkol, “Ceylan’ın öldürülmesi olayına adil bir yaklaşım sergilenmedi. Hala sonuçsuz kalmış ve üstü örtbas edilmiştir. Biz olayın gerçekleştiği anda savcılığa, Abalı Karakolu’na bütün yetkililere seslendik. ‘Deliller her şey ortada, açıkta gelin ne gerekiyorsa yapın’ dedik. Gelmediler. Basını çağırdık. Delileri götürdük Abalı Karakolu’nda olan savcıya verdik. O kadar teknolojik imkânlara rağmen olayı ihmal ettiler, olayın sonuçsuz kalması için uğraştılar” diye konuştu.
‘İhmal hep vardı’
Danıştay’ın tazminat davasında vermiş olduğu “idarenin hizmet kusuru” kararının yerinde bir tespit olduğunu belirten ağabey Önkol, “Şu ana kadar aydınlatıcı veya bizi rahatlatacak bir kararın verildiğini görmedim. İlk günden bugüne kadar hep ihmal vardı. Değil 28 bin, 28 milyar verseler, failler ortaya çıkarılmadan razı olmayız” şeklinde konuştu.
Tehdit altındayız
Önkol’un öldürülme olayına adil bir yaklaşım talep eden ağabey Önkol, şunları söyledi: “Ceylan’ı öldüren mühimmat parçaları olayın ardından 1 -2 yıl sonra sık sık bu bölgede kullanılıyordu. Nasıl bir mühimmattı? Vurduğu yeri delen, orayı paramparça eden bir mühimmat. Hayvancılık yapıyoruz, rahat gezemiyoruz. Bir tereddüt, bir sıkıntı içindeyiz. Heron ya da başka araçlar olsun, sürekli bir tehdit altındayız. Başka Ceylanlar da ölebilir. Kendi ülkemizde, kendi topraklarımızda rahat olmak istiyoruz, rahat yaşamak istiyoruz.”