TJA’nın ağustos ayında başlattığı ‘Özgürlük için sen de ayağa kalk’ kampanyası, eylül ayında ‘barış’ şiarıyla devam ediyor. Barışın dili ve inşası ile ilgili bu ay birçok eylem ve etkinliği hayata geçiren TJA, onurlu bir barışın öncülüğünü ancak kadınların yapacağını söyledi
Tevgere Jinen Azat (TJA) ağustos ayında “Değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk” sloganıyla seslenmişti kadınlara. Kampanyalarının ikinci ayında yani eylülde ise “Onurlu bir barış için sen de ayağa kalk” dediler. Her ne kadar savaşları kadınlar çıkarmasa da en fazla zararı ne yazık ki kadın ve çocuklar görüyor. TJA’lı aktivistler de “savaşlara engel olamıyorsak barışa öncülük edebiliriz” düşüncesinden hareketle birçok eylem ve etkinlik planını hayata geçirdi bu ay ve geçirmeye de devam ediyor. Barış temasının öne çıktığı eylül ayında barışın dilini ve inşasını konuşmayı, oluşturmayı hedefliyorlar. İlk eylemlerini de 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde kadın kortejleri oluşturarak güçlü bir şekilde alanlarda yer alarak gerçekleştirdiler. TJA aktivisti sosyolog Hacer Özdemir bu kez bize, barış ayı olan eylüldeki eylem ve etkinliklerini anlattı. Yanı sıra, ana başlığı “özsavunma” olan ekim ayını, kadın cinayetlerini ve HDP önünde oturtulan anneleri konuştuk.
Kampanyanızın eylül ayı teması barış. İçeriğini öğrenebilir miyiz?
Elbette. 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle “Onurlu bir barış için sen de ayağa kalk” diyoruz bu ay. Onurlu bir barışın inşası nasıl olabilir ekseninde çalışmalar yapma kararı almıştık. Bunun ilk çalışmasını barış mitinglerine katılarak yaptık. Van, Diyarbakır ve İstanbul’daki barış eylemlerine aslında kadınlar damgasını vurdu. Savaşlardan en çok kadınlar etkilendi, etkileniyor, bu nedenle de barışın öncülüğünü de kadınların yapması gerektiği fikriyatından çıktı bu. 6 ay sürecek olan kampanyamızın her ayının öne çıkan bir ana teması, ana konusu olduğu için, 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle eylül ayında barışa yoğunlaştık. Ama diğer eylem ve etkinliklerimiz de devam ediyor, edecek.
1 Eylül Dünya Barış Günü mitinglerine katıldık dediniz. Nasıl geçti?
Bu yıl barışla ilgili etkinliklerde kadın kortejleri oluşturalım diye karar almıştık. Van, Diyarbakır ve İstanbul’daki barış etkinliklerinde kadınlar olarak güçlü bir şekilde yer aldık. Batıda mor önlüklerimizle, bölgede ise yöresel ve beyaz kıyafetler giyildi. 1 Eylül’de kadınlar vardı ve kadınlar damga vurdu eylemlere. Barış Anneleri kortejimizin en önünde yürüdü. Barış Anneleri, “Barış için hazırız ve gerçekleşmesi için de buradayız” dedi. Kadınlar olarak biz de Barış Anneleri’nin arkasında yürüdük.
Yoğun bir ağustos ayını geride bıraktınız. Barış eylemleri dışında hangi eylemleri yaptınız eylül ayında?
Eşbaşkanlık sistemimize sahip çıkmaya devam ediyoruz. “Eşbaşkanlık mor çizgimizdir” dedik yina. Bu sloganla birçok yerde yürüyüşler yaptık. Kazanımlarımızdan taviz vermiyoruz. Eşbaşkanlık kadın özgürlük sistemidir. Yaşamda kadın ve erkek eşitliğini sağlayan bir sistemdir. Eşitlikçi bir yaşam biçimidir. Bu nedenle eşbaşkanlığın gasp edilmesine karşı yürüyüşler gerçekleştirdik.
Ağustos ayında yaptığınız eylem ve etkinlikler bu ay da devam etti mi?
Evet. Birçok eylem ve etkinliğimiz ana temanın değişmesi dışında her ay devam edecek. Kadın katliamlarına karşı eylemlerimize devam ettik. Yürüyüş eylemleri yaptık birçok kentte yine. Voleybol turnuvası düzenledik. Yine kadını güçlendiren açık hava tartışmaları oldu, forumlar şeklinde. Kadınlar olarak sadece eylem ve etkinlik yapmayalım, düşüncelerimizi de güçlendirelim dedik. Bu nedenle çoğunlukla açık havada olmak üzere forumlar, seminerler düzenlendi. Bu etkinliklerimiz bölgede ve batıda paralel şekilde yürüyor.
Eylül ayında öne çıkan eylem ve etkinlikleriniz nedir?
Bu ay daha çok forumlar olacak. Göçü, mülteciliği, barış dilini, barışın inşasını anlatan forumlar düzenledik. Kadınlar Barışı Konuşuyor başlıklı bir forum gerçekleştirdik 22 Eylül’de. Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda düzenledik. Katılım da çok iyiydi. Van Eşbaşkanı Bedia Özgökçe’de konuşmacı olarak yer aldı forumda. Bir de Urfa’da bir kadın yürüyüşü planlıyoruz. Urfa olmasının nedeni de hem bu ay içerisinde hem de son dönemlerde kadın cinayetleri ile çocuklara yönelik istismarların orada daha da artması. Birçok yakın ve uzak ilden oraya gidilecek.
Eylül ayını neredeyse bitirdik. Son haftada öne çıkan eylem ve etkinlikleriniz neler?
Mor Konvoy’u sadece Diyarbakır’da yapabilmiştik. İstanbul’da planlamamıza rağmen olmadı. Ama Mor Konvoy’u İstanbul’da da mutlaka yapacağız. Yine eşbaşkanlık sistemi ile ilgili etkinliklerimiz, forumlarımız olacak. Bir etkinliğimiz de Figen Yüksekdağ’ın davasına yönelik olacak. Kadınlar olarak topluca duruşmasına gideceğiz, böyle bir planlamamız var. Yüksekdağ’ın duruşması 27 Eylül’de görülecek. Bunların yanı sıra batıdaki kadın örgütleri Van’a gidecek. Kayyum atanmasıyla görevinden alınan Eşbaşkan Bedia Özgökçe’ye destek ziyareti olacak bu. Hem Bedia Özgökçe’ye hem de eşbaşkanlık sistemine sahip çıkılacak.
Peki spor turnuvaları, kültürel etkinlikler, bisiklet turu gibi etkinlikleriniz devam etti mi eylül ayında da?
Evet. Bazı eylem ve etkinliklerimiz her ay devam edecek. Voleybol turnuvalarımız, bisiklet turu, kültürel etkinlikleri gerçekleştirdik eylülde de. 8 kadın arkadaşımız bir tiyatro gösterisi hazırlıyor mesela. Erkeği dönüştürme toplantılarımız ve atölyelerimizi de yapıyoruz farklı kentlerde. Mor Konvoy gibi, bisiklet turu, spor turnuvaları, erkeği dönüştürme atölyeleri gibi faaliyetlerimiz her ay devam edecek zaten. Ayrıca, çeşitli konu başlıkları olan forumlar, mahalle toplantıları, Mor Konvoy da aynı şekilde sürekli etkinliklerimizden.
Ekim ayına geldik neredeyse, biraz da ekim ayı programınıza değinebilir miyiz? Ekim ayının öne çıkan başlığı ne olacak?
Ekim ayının ana başlığı özsavunma olacak. Vurgumuz özsavunmanın sadece fiziksel yanıyla ilgili olmayacak. Şöyle bir anlayış var maalesef, şiddet gören suçlanıyor ya da utanıyor. Bunu değiştirmek istiyoruz. Kadın güçlendikçe haklarını da bilir, sahip çıkar. Fiziksel güçlenmeyi de çok önemsiyoruz, kurslar da verilecek özsavunmayla ilgili ama yanı sıra kadının bu konudaki zihnini, bilgisini güçlendirmek istiyoruz. Slogan olarak söylediğimiz “kadınlar birlikte güçlü” çok önemli aslında. Mesela bir otobüste ya da metrobüste kadınlar tacize uğruyor fakat tepki vermekten çekiniyor. Sanki kendisi o suçu işlemiş gibi. Biz buna karşın çığlık atma, bağırma, ses çıkarma refleksinin gösterilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunu kadınlara söylemek istiyoruz. O nedenle de özsavunma çalışmalarımız daha ağırlıklı olarak kadınları bilinçlendirme, zihin olarak güçlendirme şeklinde olsun istiyoruz. Ama fiziki güçlenme konusunda da kurslar ve dersler için talepler geliyor. Yapmayı düşünüyoruz bu nedenle. Wendo isimli bir savunma sporu var, bununla ilgili görüşmeler yapacağız. Ücretsiz dersler verilecek kadınlara. İlk olarak İstanbul’da başlatacağız, daha sonra bölgede ve diğer kentlerde de devam ettireceğiz.
Ağustos’ta 50 kadın öldürüldü. İnanılmaz bir kadın kıyımı var ve tepkilere rağmen cinayetlerin önlenmesinde hiçbir adım atılmıyor…
Aslında kadına karşı bir savaş var. Şu anda savaşlardan daha çok kadın öldürülüyor. Bu da bir devlet politikasıdır. İstanbul sözleşmesi uygulansa bununla çok büyük yol alınabilir. Biz kadın cinayetleriyle ilgili ayrıca bir kampanya başlatmayı düşünüyoruz, Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’yla 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’ne giderken. Buna yönelik bütün kadın örgütlerinin hemfikir olduğu, kadınların öldürülmesine karşı tek başlı bir mücadele için bir kampanya çalışması olacak. Ne televizyon programlarında bu sorunlar konuşuluyor ne de başka yerde. Ama fetva veren, IŞİD’vari hareket eden bir sürü imam çıkartılıyor. Bugüne kadar bunlara yönelik dava açan savcı görmedik. Ama düşüncesini ifade eden kişiler hemen cezalandırılıyor. Kadın cinayetlerine hiçbir tedbir alınmıyor. Kadınlar devletin vatandaşı değil mi? Bu kadar polis, bekçi hangi hizmet için var? Kadın diyor “eşim beni öldürecek”, onlar o eşi serbest bırakıyor, gitsin öldürsün diye. Korkunç bir hale geldi kadın cinayetleri. Bakırköy’de kadın cinayetlerinin önlenmesi için yürüyüş yapmak istedik izin verilmedi. Biz bu anlayışlarla da mücadele ediyoruz, edeceğiz ve peşini bırakmayacağız.
‘Cinayetleri Acil Önle’ kampanyası
Hacer Özdemir’in sözünü ettiği, TJA’nın da içerisinde yer aldığı Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun planladığı kampanya 28 Eylül Cumartesi günü başlıyor. Kampanya 25 Kasım’a kadar devam edecek. “Kadın Cinayetlerini Acil Önle” başlığı taşıyan kampanyanın çağrı metni ise şşöyle: “#KadınCinayetleriniACİLÖNLE demek için harekete geçiyoruz; çünkü bir kişi daha eksilmeye, cinayet haberi okumaya tahammülümüz kalmadı! 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’ne yaklaşık 2 ay kalmışken; 28 Eylül Cumartesi günü, yani bu HAFTA, kampanyaya başlıyoruz! Saat 14.00’te Kadıköy iskelede olacağız. Öldürülen yüzlerce, binlerce kadından 100’ünün hikâyesini anlatmak, onları sadece öldürüldükleri gün değil oraya varana kadar günlerce, aylarca, yıllarca şiddetle baş başa bırakan ve hayatta kalmak için sosyal medyadan sesini duyurmak zorunda bırakan sisteme isyan etmek için… Sayıların ardındaki kadınları, cinayetlerin ardındaki hayatları, yasalar uygulansa, faillerin sırtları sıvazlanmasa, “karı-koca arasına girilmez” denmese önlenebilecek #erkekşiddeti’ni görünür kılmak için… Sadece yaşamak için değil, şiddetten uzak, eşit ve özgür yaşamak için… İsyanımız da, dayanışmamız da yeni değil. İstanbul Sözleşmesi, 6284 ve toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadelemiz yeni değil. Ama her zamankinden daha yüksek sesle olmak zorunda. 100 kadından birine ses vermek için, haydi sen de gel!”
‘Kimse anneleri savaş malzemesi yapmasın’
Son olarak Diyarbakır’da HDP il binası önünde oturtulan anneler, aileler var. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Çok uzun zamandır kadına saldırılan zamanlar yaşıyoruz. Şu dönem HDP’nin önünde oturan annelerin duygularıyla oynanıyor. Biliyorsunuz Canan Kaftancıoğlu ceza aldı. Leyla Güven’e saldırı var. Bu saldırılar, güçlü talepleriyle topluma öncülük yapan kadınlara bir saldırıdır aynı zamanda. Kaftancıoğlu’na verilen ceza aynı zamanda İstanbul’un intikamıdır. Leyla Güven’e de Kürt ve öncü kadın pozisyonunda olduğu için saldırılıyor. Hiçbir kadın savaş istemez, bir kadın çocuğunun ölmesini de istemez ve bu konuda kadın dayanışması ve kadın birliği var. Ama bunun çözümü HDP önü değil. Barış anneleri sürekli haykırdı, yıllarca asker annesi gelsin, gerilla annesi gelsin, birlikte bunun mücadelesini verelim diye. Cumartesi anneleri yıllarca Galatasaray’da oturdu. Çocuklarının kemiklerini istiyorlar. Birçok anne orada öldü. Ama onların orada oturmasına bile tahammül edemeyen bir zihniyet var. Ama bugün o anneleri toplayıp HDP önüne oturtuyorlar. Onlar bizim annelerimizdir. Kimse o anneleri, aileleri kullanarak savaş malzemesi yapmasın. O anneler politikanın malzemesi yapılıyor, bu çok üzücü. O annelere de yazık. Hükümet politikalarında tıkandı ve bu tür yöntemlere başvuruyor. Kürt sorunu çözülmediği sürece sorunlar devam eder. Bu Türklerin de sorunudur. Tüm annelerin birleşmesi birlikte mücadele verip birilerinin değirmenine su taşımaması lazım.