Nevin Cerav
TJA’nın başlattığı ‘Özgürlük için sen de ayağa kalk’kampanyası ilk ayını geride bıraktı. Onlarca eylem ve etkinliğin hayata geçirildiği kampanya çok ilgi çekti. TJA aktivisti Hacer Özdemir, ‘Kampanyamız tabanda karşılığını buldu. En önemlisi de buydu’ dedi
Tevgera Jinên Azad (Özgür Kadın Hareketi-TJA), geçtiğimiz temmuz ayında “Değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk” sloganıyla 6 ay sürecek bir kampanya yapacağını duyurmuştu. Kampanyayı özellikle de bölgede kadın gündemini sürdürmek, sorunlara dikkat çekip farkındalık yaratmak ve en önemlisi de örgütlenmek olarak tanımlamıştı TJA. Ağustos ayında bölgede ve batıda startı verilen kampanyanın üzerinden neredeyse iki ay geçti. TJA’nın kampanyasını genel hatlarıyla sizlere duyurmuştuk ağustos başında. Peki kampanya, start verildikten sonra nasıl devam etti? Planlanan eylem ve etkinlikler hayata geçirilebildi mi ve sonuçları nasıl oldu? Bütün bu soruların cevaplarını almak ve kampanyanın bundan sonraki gelişmelerini öğrenmek için TJA aktivisti sosyolog Hacer Özdemir ile iki aşamalı bir söyleşi gerçekleştirdik. Söyleşimizde bugün, kampanyanın ilk ayında düzenlenen eylem ve etkinlikler ile sonuçlarını ele aldık.
Ağustos’ta startını verdiğiniz ‘Değişim ve özgürlük için sen de ayağa kalk’ kampanyanız ne durumda?
Kampanyamızı bölgede bütün kentlerde batıda ise İstanbul, Ankara, Adana ve Mersin’de hayata geçirdik. Birçok eylem ve etkinliği gerçekleştirmek amacıyla çıktık yola. Yanı sıra her kentin özgün talepleriyle şekillenecek eylem ve etkinlikler de dahil oldu kampanyaya. Kampanyayı başlatırken kadın gündemini yaratmak ve devam ettirmeyi istiyorduk. Bu minvalde bir mücadele yürüteceğiz demiştik. İstediğimiz ve belirlediğimiz bütün eylem ve etkinlikleri hayata geçiremesek de, kampanyamızın sonuçları açısından çok olumlu olduğunu söyleyebilirim.
Ana başlıklarıyla ele alırsak hangilerini yapabildiniz?
Kadınlara yönelik eğitim atölyeleri yapıldı. Sosyal alanlarda yer alınması amacıyla spor turnuvaları düzenledik. Kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için bisiklet turlarıyla kadınlar pedal çevirdi. Birçok ilde kadın katliamlarına karşı yürüyüşler düzenledik. Bu yürüyüşler hem kadına yönelik şiddete hem de eşbaşkanlığın hedef alınmasına karşı gerçekleşti. Trafikteki erkek şiddetine ve cinsiyetçiliğe karşı Mor Konvoy düzenledik. Mahalle toplantıları yaparak örgütleme çalışması yürüttük. Erkeklerin değişim ve dönüşümlerini hedefleyen karma forum ve atölye çalışmaları gerçekleştirdik. Kültürel etkinliklerimiz oldu. Her etkinliğimizde kültürümüze ve ana dilimize sahip çıkan bir anlayış hakimdi.
Etkinliklerinizden en merak edileni ‘erkeği dönüştürme atölyeleriniz’. Biraz anlatır mısınız bu çalışmayı?
Erkeği değiştirme ve dönüştürme ile ilgili toplantı ve atölyeler hemen bütün kentlerde yapıldı. Bazı kentlerde toplantı bazılarında atölye şeklinde gerçekleşti. Fakat atölye olarak yapılanlar daha etkili, daha sonuç alıcı oldu diyebilirim. Çünkü daha az kişiyle ve yüz yüze yapıldı. İlk başta biraz ürkek yaklaştılar ama sonradan rahatladılar. Biliyorsunuz bu atölyeleri biz yakın kurumlarda, siyasi parti ve örgütlerdeki erkekler için düzenledik. Mesela bir kadınla bir yaşam kuruyorlar. Ama o aile yaşamı içerisinde kendilerini bunun bir parçası olarak görmüyor erkekler. Atölyedeki sorulardan biri, “Evdeki işlere yardım ediyor musunuz” idi. Aslında bu tuzak bir soruydu. Sorulan soruya “Tabii ki yardım ediyorum” diye cevap verildi. “Kime yardım ediyorsun, yardım kelimesi sence doğru mu” denildiğinde ise kendisiyle yüzleşti erkek arkadaşlar. Katılanların çoğu evliydi. Mesela çocuk sorumluluğunu konuştuğumuzda, “Çocuğun yetişmesi, dersleri ve bakımı anneyi ilgilendiriyor. Benimle ilgili değil” dediler. Bu ve benzeri açığa çıkarma, yüzleşme konuları işlendi atölyede. Urfa ve Siirt çok iyi geçmişti. Diyarbakır’dan daha iyi hatta. Bunun nedeni de bence oradaki erkek arkadaşların gelişmeye daha açık olmalarından kaynaklıydı. İlk başta atölyelerimize katılmaya pek gönüllü değillerdi fakat şimdi birçok erkek arkadaş atölyelerimize katılmayı talep etmeye başladı. Sonuç olarak bu çalışmalarımız bir farkındalık yarattıysa bile bu iyi bir sonuç. Zaten tek bir atölye çalışmasıyla bu durumun aşılması zor. Ama tabii ki erkeği değiştirme, dönüştürme çalışmalarımız devam edecek.
Voleybol turnuvaları ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Voleybol turnuvalarını, kadınların spor aktivitelerinde yeterince yer almamaları nedeniyle düzenledik. Çünkü bu alanlar sanki daha çok erkeklere aitmiş gibi görülüyor. Ayrıca voleybol oynayacak yerler de çok kısıtlı, zor bulunuyor. İstanbul, Siirt ve daha birçok kentte yaptık. Turnuvalarda kadınlardan futbol da oynamak istiyoruz talepleri de geldi. Futbol maçı da organize etmeyi düşünüyoruz. Talep olunca kampanyada planladığımız etkinlik ve eylemlerin dışına da çıkabiliyoruz. Önemli olanın da bu olduğunu düşünüyoruz. İstanbul’daki turnuvaya gelip oynayan birçok genç oldu ama hiç bilmeyen annelerimiz de vardı. Çok güzel geçti spor turnuvalarımız, çok coşkuluydu.
Kadınlara yönelik şiddete karşı bisiklet turu yaptınız. Kadınlar şiddete dikkat çekmek için pedal çevirdi…
Evet, bisiklet turları birkaç ilde yapıldı. Diyarbakır’da, Batman’da pedal çevirdi kadınlar. Diyarbakır’da kadınlar kadın cinayetlerini durdurmak için pedal çevirirken, Batman’da ise eşbaşkanlığa saldırılar için yapıldı. Kampanya her kentin talebi ve öznel ihtiyaçlarına gre şekillendiği için bu taleplere göre de eylem ve etkinlikler düzenliyoruz. İstanbul ve Van’dan da böyle bir talep var.
Kadın cinayetlerine yönelik birçok kentte protesto yürüyüşleri düzenlediniz. Ayrıntı verir misiniz?
Kadın cinayetlerine yönelik yürüyüşler Van, Mardin, İstanbul başta olmak üzere hemen hemen bütün illerde yapıldı. Bazılarında yürüyüş bazılarında da basın açıklaması şeklinde oldu. Eylemler oldukça iyiydi ve kadınlar uzun bir zamandan sonra bölgede ilk kez yürüyüş eylemi yaptı. İstanbul yürüyüşü Emine Bulut cinayeti olduğunda yalnızca iki saatte örgütlendi. Merkezi bir planlamayla Kadıköy ve Bakırköy’de yaptık biz eylemleri ama bu yürüyüşlerin sonradan yansımaları çok olumluydu. Geçtiğimiz günlerde Gazi’de saldırıda bulunulan ve hastanede de öldürülmek istenen bir kadınla ilgili Gazi’deki kadınlar kendiliğinden eylem ve açıklama yaptı. Bu çok önemli bir durum. Çünkü çabalarımızın tabandan bir karşılık bulduğunu gösteriyor. Buradan kadınlara da çağrıda bulunalım. Başlarına bir saldırı geldiğinde karşılığını alamayız diye düşünmesinler, mutlaka gidip şikayetçi olsunlar. Çünkü bizi koruması gereken mekanizmaları ancak bizim ısrarımız devreye sokar. Başvuru yaptıkları karakolun, memurun ismini, başvuru numaralarını, dosya numarasını vs. alsınlar. Ellerinde daha sonra hesabını soracakları bir belge olsun. Çünkü biz bu zorbalığa, saldırılara karşı görevlerini yerine getirmeyenleri teşhir etme, hesap sorma hakkına sahibiz. Bundan ancak kolektif dayanışma ve mücadeleyi genişleterek çıkabiliriz.
Mahalle toplantıları ve örgütlenme çalışmalarınız sonuç verdi mi peki?
Örgütlenme çalışmalarımızın iki ayağı vardı. Birincisi kurumlarla görüşmek, ikincisi ise mahalle toplantıları yapmaktı. Kampanyamızı bütün kurumların gündemlerine almasını hedefledik. Ortak dayanışma ve eylemleri birlikte yapabilmek için gerekliydi bu. Bunun için de birçok kuruma gittik. Mesela mültecilerin sorunları için KADAV’dan Mor Çatı’ya kadar ziyaretlerde bulunduk. Bu görüşmelerimiz çok iyi geçti. Onların da bizden beklentileri vardı. O nedenle bazı çalışmalarımızı ortaklaştırdık. KADAV’la örneğin mülteciler bir çalışma yapacağız. Mor Çatı’yla kasım ayında yapılacak kurultayı ortaklaştıracağız. Mor Dayanışma Bisiklet turu için katılım sağlayacağını söyledi. SKM ile de Figen Yüksekdağ’ın duruşmasına yüksek bir katılımla gitme kararı aldık. Bunlar çok olumlu ve güzel gelişmelerdi.
Mahalle toplantılarını ise bölgede birçok kentte hatta köylerde gerçekleştirdik. Batıda daha çok İstanbul, Adana, Mersin ve Ankara’nın mahallelerinde yaptık. Bizlerden bazı talepleri oldu kadınların. Sağlık taramasına ihtiyaçları olduğunu söyleyen mahalleler oldu. Bazıları da kooperatif kurmak istediğini iletti. Mesela Gazi’de çok iyi bir çalışma yürütüldü diyebilirim. Bu toplantılarla çok iyi bir iletişim ve örgütlenme ağı sağladığımızı söyleyebilirim. Yaptığımız bu çalışmaların büyümesini ve kalıcı olmasını istediler. Bu çalışma bizi gerçekten çok mutlu etti ve sonuçları açısından emeklerimize değdi. Bunu çok iyi biliyoruz.
Kültürel etkinliklerden bahsettiniz, ne tür etkinlikler yaptınız?
Bölgede köyler de dahil birçok yerde tiyatro gösterimleri yaptık. Bu tiyatro oyunlarında kadınları anlatan temalar vardı. Bazı yerlerde kadına yönelik şiddete karşı güçlenme, kendini savunma gibi içerikler anlatan gösterimler yapıldı. Ana dille ilgili çalışmalarımız oldu.
Ezidilerle ilgili eylem de yaptınız…
3 Ağustos Ezidi Katliamı’nın yıldönümünde birçok yerde basın açıklaması yaptık. Diyarbakır’daki açıklama çok güçlüydü. İstanbul’da ise İstiklal’de yapmak istedik fakat izin verilmedi. Mecburen kapalı mekanda yaptık açıklamamızı.
Son olarak, kampanyanızın ilk ayını genel hatlarıyla nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında ağustos ayı tatil dönemi olduğu için kampanyamız için zor bir aydı. Herkes gidiyor bir yerlere, bir dağınıklık oluyor. Bu nedenlerle zorlandık ama yine de ay yetmedi bize. Yanı sıra kampanyamızı duyurmuş, tanıtmış olduk, bu açılardan çok olumlu. Moral, motivasyon ve coşku verdi bize. Ve bizi en mutlu eden tarafı ise ne olursa olsun kadın gündemimizi sürdürdük, çalışmalarımızdan taviz vermedik. Kampanyamız tabanda karşılık buldu. En önemlisi de buydu zaten.
Mor Konvoy dilden dile dolaştı
Öne çıkan eylem ve etkinliklerinizi ele alırsak Mor Konvoy’u nasıl değerlendirirsiniz?
Mor Konvoy’u sadece Diyarbakır’da yapabildik. Fakat İstanbul ve başka illerde de yapacağız. Mor Konvoy en ilgi çeken ve dilden dile dolaşan eylemlerimizden biri oldu diyebilirim. Bayağı da bir katılım oldu kadınlardan. Hatta haberi olmadığı için katılmayan kadınlar eylem sırasında geldi. Tabii bunda Diyarbakır’ın trafiğinin daha rahat olmasının etkisi de var. Kornalar çalındı, zılgıtlar çekildi. Arabaları kadınlar kullandı. Mor fularlar bağlandı arabalara. Etkili bir eylem oldu. Bu arada Mor Konvoy’u istanbul’da 28 Eylül’de yapacağız. Aracı olan kadınları bekliyoruz ama aracı olmayıp ehliyeti olan kadınları da davet ediyoruz. Biz onlara araç sağlarız. İstanbul’daki Mor Konvoy’da kalıcı sözler yazıp araçlara yapıştıracağız. Ayrıca, motorcu kadınlardan da Mor Konvoy’a katılmak için talep geldi, onlardan da motorlarıyla katılanlar olacak.
‘İçimizdeki erkeği öldürmek zor olacak’
Erkeği dönüşüm atölyesine katılan bir erkek, çalışma ile ilgili deneyimini paylaştı.
“TJA’nın atölye çalışmasına katıldım. Çalışma sırasında aslında birçok kişinin her ne kadar itiraf etmese de konuşmalarında ve hareketlerinde cinsiyetçi bir yaklaşım olduğunu gözlemleme şansı buldum. Evet, ben de kendimi onlardan ayırmıyorum aynı eksiklerin bende de olduğunun farkına vardım. Katılımcıların söz hakkı alarak sözlerine başlamaları ve konuşmalarının devamında aslında itiraf edemedikleri birçok şeyi saklama gayretinde oldukları rahatlıkla gözleniyordu. Söz alan kişiler nasıl yaşanması gerektiği konusunda ‘süslü’ cümleler kurdu ama konu bizim kendi hayatımıza geldiğinde ise net olarak konuşma konusunda çekincelerimiz vardı. Görünen o ki içimizdeki ‘erkekliği’ öldürmek kolay olmayacak. Başlatılan kampanyanın devamlılık sağlandığı sürece fayda sağlayacağı görüşündeyim. Çünkü içimizdeki ‘iktidarı’ öldürmek o kadar da kolay olmayacak. Yapılan toplantıda bir kişinin eşi ile ilgili anlattığı şeyler dikkatimi çekmişti. Eşinin HDP ile tanıştıktan sonra özgürlük alanını genişletmek istemesi ve HDP’ye sık sık gidip gelmesi, o kişinin olayı anlatırken ‘rahatsız değilim bu durumdan’ bile demesi aslında ‘HDP ile tanışmadan önceki hali iyiydi’ düşüncesi tavırlarından net belli oluyordu. Bir diğer konuşmacı ise farkına varmadan ‘benim işlerim yoğun olduğu için evde iş bölümü yapamıyoruz. Ama eve geç gittiğimde ise kendi yemeğimi kendim hazırlıyorum’ demesi sanki bir ‘lütuf’muş gibi anlatması dikkatimi çekmişti.”
Yarın: Kampanyanın eylül eylemleri: ‘Onurlu bir barış için sen de ayağa kalk’.