Türkiye tarihinin en ucube seçimi gerçekleşti. 1946 seçimleri bile bu kadar kuşkulu ve meşruiyeti tartışmalı seçim olmamıştı. Bu seçimin bir mühendislik dizaynı olduğu yönündeki görüşler giderek daha haklılık kazanmaktadır. İnternete düşen görüntüler bu seçimde MHP’nin oyunu nasıl artırdığı sorularına da bir cevap niteliğindedir.
Gerçekten de CHP’liler Anadolu Ajansı, Tayyip Erdoğan’ı önde gösterirken neden çok iddialı olarak seçim 2. tura kaldı, Anadolu Ajansı verilerine inanmayın, dediler. Gerçekten de meydanlar da bunu gösteriyordu; kamuoyu beklentisi de bu yöndeydi. Hatta hiçbir MHP’li kendilerinin yüzde 10’un üstüne çıkacağına inanmamıştır. Ancak Erdoğan emrivaki yapıp seçimi kazandığı açıklamasında bulununca Muharrem İnce ve CHP yelkenleri indirmiştir.
Topluma ‘hile yok’ diyerek sağduyu çağrısı yaparak halkın oylarına sahip çıkmasını engellemişlerdir. Söylemler tümden bir tehdit sonrası söylenecek ifadeler olmuştur. Hâlâ da kamuoyunun bu yönlü kuşkuları vardır. Emrivaki ile seçimin kazanıldığı ilan edildikten sonra, ‘eğer seçimleri meşru görmez karışıklıklar yaratırsanız sonuçlarına da katlanırsınız’ demiş olabilirler. Abdullah Gül tam cumhurbaşkanlığı adayı olacakken Genelkurmay Başkanı ve İbrahim Kalın tarafından uyarılması dikkate alındığında, bu tür şeyler neden söylenmiş olmasın. Erdoğan ve
AKP’liler sürekli muhalifleri tehdit etmiyorlar mı?
Süleyman Soylu CHP’lileri şehit cenazelerine almayacağız, diyerek gündem değiştirip şaibeli seçimleri unutturmak ve bu yönlü tartışmalara son verilmek istenmiştir. Süleyman Soylu Türkiye’yi karıştırabilecek böyle bir sözü Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dışında söylemiş olamaz. CHP’lilerin Tayyip Erdoğan’ın haberi var mı diye sormaları bile CHP’nin ne kadar korkutulduğunu göstermektedir.
Önümüzdeki süreç CHP’nin üzerinde bir psikolojik savaş yürütülüp teslim alma ve AKP-MHP ittifakının politikalarına yedekleme süreci olacaktır. Tüm demokrasi güçleri ve CHP’liler bunu böyle görmelidirler. Zaten daha şimdiden CHP içerde ve dışarda Kürt düşmanı savaş politikalarının destekçisi yapılmak isteniyor. CHP’ye siz HDP’ye barajı aştırdınız, hatta HDP’ye karşı hükümet politikalarını desteklemediğiniz için oylarınız düştü biçiminde baskı yapılmaktadır.
Halbuki toplumda heyecan yaratan Muharrem İnce’nin söylemleri olmuştur. Amed’de Kürt sorunu yok diyen Erdoğan’a karşı Kürt sorunu var diyerek İstanbul, Ankara ve İzmir’de milyonlarca insanı toplamıştır. Demokratikleşmede kararlı olacağı ve cesaret göstereceği algısı oluşturması heyecan yaratmıştır. Zaten Kürt sorununda farklı konuşmayan hiç kimseye Türkiye’de cesaretli denilemez. Cesaret Kürt sorununda gösterilen tutumla belli olur. Büyük sosyalist önder Hikmet Kıvılcımlı 60 yıl önce Kürt sorunu tüzük sorunu değildir cesaret sorunudur, diyerek bu sorunun yürek sorunu olduğunu vurgulamıştır.
Kürt sorununu Türkiye’de dillendirmek her yiğidin harcı değildir. Ancak devleti açık karşılarına alan sosyalistler, devrimciler ve gerçek demokratlar bu konuda gereken tutum ortaya koymaktadırlar.
Nitekim Mahir, Deniz ve İbrahim Kaypakkaya geleneği bu konuya cesaretlice değinmişlerdir. Nitekim PKK’nin kurucusu Sayın Öcalan ben Mahir Çayan’ın Maçka İTÜ’deki bir konferansını dinledim, orada Kürt sorununu açık ve cesaretli biçimde dillendirince etkilendim ve sempatizan oldum, demektedir.
Şimdi CHP AKP’nin ve İçişleri Bakanı’nın HDP ve Selahattin Demirtaş üzerinden yürüttükleri baskılara karşı direnecekler midir, yoksa AKP’nin psikolojik savaşına teslim mi olacaktır? Önümüzdeki dönemin merak edilen temel sorusu ve cevabı bu olacaktır.
CHP ya AKP-MHP ittifakının iç ve dış politikalarına direnerek alternatif muhalif güç olma iddiasını sürdürecektir, ya da iktidar politikalarının koltuk değneği olarak Türkiye’nin tarihi bir çıkmaz içinde kalmasına kendi cephesinden katkı sunacaktır.
Öyle söylenildiği gibi OHAL kaldırılmayacaktır. Özellikle Kürt şehirlerinde OHAL sürdürülecektir. Nitekim terör ile mücadelede boşluk olmaması için bazı yasal düzenlemeler yapılarak OHAL kaldırılacak, denilmesi Kürdistan’da OHAL’in eskisi gibi süreceğinin ifadesi olmaktadır.