Geçen defaki yazımda AKP’nin içinde bulunduğu durumun geldiği aşamada kendisine yarar sağlayacağını sanarak yaptığı her eylemin nasıl yine kendi aleyhine döndüğünü anlatmıştım. AKP kendi obez iktidarını sürdürmek, çözülmesini yavaşlatmak için kendisi açısından bile o kadar tutarsız ve günübirlik hareket etmeye başladı ki, artık kendisi de ne yaptığını bilmez durumda ve sıkıştıkça sıkışıyor. Yaptığı her hareket onun inandırıcılığını biraz daha yitirmesine sebep oluyor ve kendi seçmen kitlesi de artık kendisinden uzaklaşıyor. Tutarsız politikaları, sürekli değişen söylemleri ve denetim dışı şiddet uygulamaları onun obezitesinin, nicel gücünün ne kadar niteliksiz ve hantal olduğunu gözler önüne seriyor sadece.
AKP iktidarının her yaptığının kendi aleyhine dönüşüne en iyi örneklerden biri HDP’ye yönelik sürdürdüğü komplo ve kriminalizasyon politikasının sonuçlarıdır. Hepsi iktidarın nicel gücünün ardına saklamaya çalıştığı niteliksel güçsüzlüğünü ortaya koyuyor. HDP, sağlam direnişini ve kamuoyu nezdindeki umut olma halini sürdürürken, HDP’ye yönelik her hedef gösterme ve manipülasyon AKP’deki çözülme ve dağılmaya ivme kazandırıyor, iktidarın birbirinden farklı güç odakları tarafından kuşatılmasına sebep oluyor.
Şu sıralar AKP, art arda gelen seçim yenilgilerinin müsebbibi olarak gördüğü HDP’yi güçten düşürme hedefine tümüyle kilitlenmiş durumda. HDP’nin şu andaki gücü ve seçimlerde uyguladığı politika sürdüğü sürece, bir dönem daha en azından bir koalisyon şansı ile çıkma umudu içinde bel bağladığı erken seçim kartına uzanamıyor AKP de haliyle. Ve panik halinde HDP’ye saldırıyor. Komplolar, manipülasyonlar gırla gidiyor.
Şimdi AKP iktidarının ya da AKP/MHP bloğunun bu eylemlerinin uzun vadede HDP’ye nasıl yarayacağına ya da şimdiden yaramaya başladığına bakalım.
HDP, kuruluşundan bu yana sinirleri ne kadar sağlam bir parti olduğunu ortaya koyuyor. Bu gücü haklılığından alıyor olmalı. Programı göstermelik değil, bütün kadro ve seçmenleri tarafından içselleştirilmiş bir ilkeler dizisi. Pratiğini ise pragmatizm ve rant değil, ideolojisi ve gelecek vizyonu belirliyor. HDP, akılcı ve ahlâklı bir parti. Dün söylediğini bugün reddetmiyor, uygulamalarını yurttaşların etnik, sınıfsal, dinsel, mezhepsel, cinsel kimliklerine göre farklılaştırmıyor, herkesin kendi kimliğini özgürce ifade etmesini savunuyor. Demokrasi, HDP için bir sonraki istasyonda inilecek bir tren değil, barış ise oy avcılığında bir yem hiç değil. Demokrat ve barışçıl bir parti o. Tutarlı, ilkeli ve akılcı. Bu yüzden de iktidar ne yaparsa yapsın HDP’yi ne yıldırabiliyor ne zayıflatabiliyor.
HDP durduğu yerde öyle sağlam duruyor ki, diğer partilerin, özellikle de iktidardaki partinin demokratlığı ve barış fikrine mesafesi için bir turnusol olmuş durumda. Herhangi bir siyasetin bu ülkede demokrasi ve barışı samimi olarak isteyip istemediğini görmek için HDP’ye karşı tavrına bakmak yeter. HDP, bu ülke siyasetinde çıkış arayanlar için bir pusuladır.
HDP’nin sinirleri sağlam bir parti olduğunu söyledim yukarıda. Onun sinirleri sağlam ama tam da bu nedenle iktidarın sinirlerini önce bozuyor, sonra zayıflatıyor bu her şeye rağmen sağlam duruşuyla. AKP’nin şirazesi tam da bu sebeple iyice kaydı.
Bu şiraze kaymasını epeydir AKP medyasında gözlemliyorduk. Orada artık bu durum okurlarına hakaret seviyesine gelmiştir. Hiç kimsenin inanmayacağı, ciddiye almayacağı manşetleri okurlarının gözünün içine baka baka atıyorlar. Sırf HDP’ye zarar verme, itibarını sarsma umuduyla. Böyle böyle mantık elden gitti yandaş medyada. Eh, tirajları da ortada zaten. “Bu medyayla olmaz” diye söylenip durdular yine son yerel seçimlerin ardından AKP’liler kulislerde.
İktidar, medyadan daha büyük oynuyor bu arada tabii. Seçim kampanyaları sırasındaki tutarsız taktikler gelmekte olanın habercisiydi aslında. Seçimlerin ardından gelen kayyum operasyonları ise sadece hukuk dışı değil, akıl dışıydı da. AKP’nin Diyarbakır, Van ve Mardin’de salt rant peşinde olduğunun bu vesileyle ortaya çıkması onun kendi kalesine gol atması oldu. Kürt illerinde yaptıklarını gerekçelendirmeye çalışırken söyledikleri her şey, İstanbul seçimlerinin tekrarına meşruiyet kazandırmaya çalışırken söyledikleri kadar absürd ve mantıksızdı. “Bir şey olmasa bile bir şey olmuştu” yani.
Şimdi HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binasının önünde de aynısını yapıyorlar. Her Kürt yurttaş oradaki anaların acısını ve çocuklarına duydukları özlemi anlıyor, onlarla empati kuruyor. Evlat acısını Kürt analar, babalar iyi bilir. Fakat iktidar bu duyguyu da kirletmeye çalışıyor. Bina önünü bir sahneye dönüştürdü, ihalecilikleri deşifre olmuş eğlence sektörü ünlülerini anaların samimiyetini istismar için oraya taşıyor. Gazetelere, televizyonlara şehir efsaneleri dikte ediyor. Sorunun parçası olan partili bakanlar, çözüm masası kurmak yerine, HDP kapısında olası bir seçimin aceleci ve mantık dışı nutuklarını atıyor.
Bu ülkede her hükümet Kürt sorunu karşısında bocaladı, yeri geldi koltuğunu kaybetti ama hiçbiri bu hükümet kadar akıl ve mantık dışına çıkmadı, siyaseten bu kadar absürd yollara sapmadı. Kamuoyu bunları görüyor. Hadi hayırlısı.