İkiyüzlülük kişinin sahip olmadığı duygu, düşünce, erdem, değer veya özellikleri, sanki sahipmiş gibi davranması veya sahip olduğunu iddia etmesi olarak tanımlanır. İkiyüzlülük günümüzde insan ilişkileri, siyaset, din ve ticaret de dahil olmak üzere hemen hemen her alanda görülür. Bazı dillerde ikiyüzlü kelimesi Yunanca hypokrites kelimesinden geliyor. Bu ifade genellikle yüzüne maske takan bir oyuncuya ya da anlatıcıya atfedilir. Zamanla bu kelime bencil amaçlarına ulaşmak ya da başkalarının duygu ve düşünlerini kandırmak için rol yapan kişileri tarif ederken kullanılmaya başlandı. Günümüzde de karşılık bulduğunu söylemek yanlış olmaz. İkiyüzlülüğe dair binlerce örnek verilebilir. Ancak ben sıcak olan örneklerden gitmek istiyorum.
Anneliğe neredeyse tüm toplumlarda kutsallık atfedilir ancak birçok toplumda pratikte karşılığını görmek pek mümkün değil. İçinde bulunduğumuz süreçte de iktidar, anneleri ikiyüzlü siyasetine alet etmeye çalışıyor. Nasıl mı?
Mesela her fırsatta annelere saldıran, oturma eylemi yapmak istedikleri alanı çembere alan ve şiddet uygulayan devlet güçleri, nedense şimdilerde HDP önünde oturan anneleri çembere almış ‘hadi eylem yapın’ diyor. Peki değişen neydi?
Gebze’deki anneleri, hafızasını biraz yoklayan herkes hatırlar. Hiç de hafızadan silinecek bir kayıt değildi çünkü. Üç beyaz tülbentli anne, bedenini yapılan hukuksuzluğa karşı açlığa yatırmış çocuklarının sesini duyurmak için Gebze’de bir araya gelmişti. Beyaz Tülbentli Anneleri devletin kolluk gücü, polisi, sokak ortasında yürüdükleri halde elindeki cop ile ittirmesini, darp etmesini unutabilir miyiz? Unutamayız.
Peki devletin gözaltında kaybettiği çocuğunun akıbetini soran Cumartesi Anneleri’nin sessiz oturma eylemine yapılan saldırıyı. Galatasaray Meydanı’nı zırhlı araçlar ve yüzlerce polis eşliğinde çembere alması dün kadar aklımızda değil mi? 700. haftada ve sonrasında annelere yaşatılanları unutabilir miyiz? Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak’ın iki polisin arasında götürülüşünü unutabilir miyiz? Unutamayız.
Peki daha çok kısa süre önce Diyarbakır’da fatura ödemek için evden çıkan annenin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni polis tarafından çembere alındığını gördüğünde ve iradesine yapılan gaspı öğrenince oracıkta oturup yapılan hukuksuzluğa tek başına tepki gösterdiği sırada yaşadıklarını hatırlayalım. İradesinin yerine kayyumun geldiğini öğrenince, hakkını zehir zıkkım eden annenin devletin kolluk gücü, polisi tarafından ite kaka oturduğu yerden uzaklaştırılmasını unutabilir miyiz? Unutamayız.
Tarih daha çok sıcak
Bu örnekler en sıcak ve yakın tarihten. Daha geriye gidecek olursak örnekler bitmez. Hepimiz o yükün ağırlığını hissederiz. Peki daha dün direnen hak arayan anneler böyle zulme maruz kalırken ne oldu da bugün devletin kolluk gücü, polisi Diyarbakır’da HDP önünde oturan anneleri kolluyor, koruyor. Ne oldu da Beyaz Tülbentli Anneleri, Cumartesi Anneleri’ni görmeyen yandaş medya şimdi HDP önünde oturanları görür ve aralıksız yayın yapar oldu?
Din bitti sıra annelerde
Bu soruların cevabını vermek zor mu? Değil elbette. Tam da burada yaşanan ikiyüzlülüğe herkes gibi biz de şahit oluyoruz. AKP son deminde mi veya son kozunu mu oynuyor bilinmez ama bilenen bir gerçeklik var ki o da din üzerinden artık tutunamayan iktidar, annelik onuruyla oynayarak onu düşürmek için kolları sıvamış ve kirli siyasetine alet etmek istiyor.
Kirli siyaset
HDP önünde oturanların asıl amacı gerçekten evlatları ise asıl oturması gereken yer de Meclis ve AKP önüdür. Evlatlarının akıbetini HDP değil, AKP açıklamakla yükümlüdür. Burada anneliğe atfedilen saygıdan dolayı oturanlara sessiz kalınıyorsa, oturanlar da evlatlarını böyle bir onursuzluğa çekmemeli. Annesinin HDP önünde oturduğunu öğrenen yurttaşın cezaevinde intihara kalkışması ve annesinin böyle kirli bir siyasetin oyununa gelmesini istememesi aslında tüm annelere mesaj olabilir mi?
Anne karşılıksız seven değil mi?
Mesela anneliğin evladının onuru koruma görevi yok mudur? Bir anne, kapitalist düzene karşı çıkan çocuğuna onursuz yaşamayı dayatabilir mi? Böyle bir hakkı var mı? Bir anne evladına köleliği kabul et yeter ki yaşa diyebilir mi? Şimdilerde işte tam da bunlara şahit oluyoruz. Annelik onurunun AKP eliyle nasıl düşürüldüğüne ve çocukların nasıl bir onursuzluğa çağrıldığına şahit oluyoruz. Bu kabul edilebilir mi? Oysa annelik karşılıksız seven, emek veren tek gerçeğimiz değil midir?