Alsancak’ta kurulan Tilki Sanat Atölyesi, farklı sanat dalları arasında iletişim kurarak yeni bir bakış açısı geliştirmeyi hedefliyor.
İzmir’in Konak ilçesine bağlı Alsancak semtinde Tilki Sanat Atölyesi açıldı. Atölye odak noktası, sanat alanında disiplinler arası ilişkiler kurarak üretim ve eleştiri süreçlerine çok yönlü bakış açıları geliştirmeyi amaçlıyor. Başlıca çalışma alanları arasında edebiyat, fotoğraf, sinema, resim, heykel, işitsel sanatlar, sanat eleştirisi ve sanat tarihi dalları yer alıyor. Atölyenin kurucularından Çağatay Olgun, amaç ve çalışmalarını anlattı.
‘Bir melodi geliştirmeyi amaçladım’
Atölyenin 15 yıllık hayali olduğunu dile getiren Olgun, tilkilerin dünyanın manyetiğini görerek yönlerini bulduğunu yani dünyanın kalbine kulaklarını dayadıklarını söyleyerek, “Bu bana çok enteresan geldi. Ben de sanat aracılığıyla dünyanın kalbine kulağımı dayamak istiyorum. Sanat alanında öncülerin olmak istedikleri bir modeli geliştirmeyi amaçladım. Sanat atölyelerinde bir odaya kapanıp, üreten yerler ya da sadece bir sergi mekanı olmaktansa bu alanların kavramlar üzerine fikirler üretebileceği yerlerin olması gerektiğine inanıyorum. Bu noktadan yola çıkarak, sergi, atölye alanımızı, sanat danışmanlığını verdiğimiz kurumsal alt yapımızı tanımladık” diye konuştu.
‘Disiplinlerarası bir alan’
‘Günümüz dünyasında sanata geçmişteki gibi yaklaşamayız’ diyen Olgu, malzemeden, kişinin bakış açısına kadar birçok şeyin değiştiğine dikkat çekti. Tüm bu durumların da sanatçıyı daha farklı şeyler üretmeye ittiğini vurgulayan Olgun, ‘Sanat artık disiplinlerarası bir alan haline geldi. Sadece tuval karşısında yaptığımız bir resim ya da bir yontucunun yontusu sanki modern dünyanın kavramlarını karşılamamaya başladı. Sanatçı bunu daha başka bir dilde, daha başka bir biçimde anlatmak için cesaretlendi. Tilki Sanat Atölyesi’nde de dünyaya böyle bakmak istiyoruz” ifadesinde bulundu.
‘Süreklilik kazanıyor’
Atölyede sanatseverlerle buluşan heykeltıraş Ayşe Önel’in “Olduğumu Zannettiğim Şey Değilim” adlı sergisini anlatan Olgun, Önel’in heykellerinde kullandığı organik buluntu malzemelerle insan zihninin öteleme eğiliminde olduğu ölüm fikrini estetize ederek, yaşamsal bir tartışma öznesi haline geldiğini belirtti. Olgun, heykellerinde ölü hayvan bedenleri, vücut atıkları, endüstriyel maddeler gibi pek çok ürün kullanan Önel’in, çalışmalarında bu malzemelerin dilinden ve kendi şiddetinden yararlandığını aktardı. Sanatçının bireyin varoluşsal sorunlarını ele aldığını vurgulayan Olgun, sergideki eserlerin, izleyiciyi estetik düzlemde güvenli alanından çıkartarak olağandışı bir deyimle baş başa bıraktığını dile getirdi. Olgun, “Sanatçı tarafından seçilen organik maddelerin izleyici üzerinde yaratacağı etki de kompozisyonun bir parçası haline gelirken, organik maddenin canlılığı ile kuşatılmış heykellerin oluş hali süreklilik kazanıyor. Böylece nesnenin kendiliğindenliği imkansız hale getirilerek, modern sonrası bireyin duyu dünyasına temas edilmiş oluyor”