Gazetecilerin hapse atılması ama durumun halka izah edilememesi çok eski bir sorun aslında. Cumhuriyetin ilk döneminde muhalif aydınlar, ilgisiz davalara bir şekilde dahil edilip, tasfiye edilirlerdir. Hakkında dava açılarak gözden düşürmeye kıyılamayacak denli sevilen değerli aydınlar ise uzak ülkelere elçi olarak atanır ve böylece sürgüne gönderilmiş olurdu.
Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP’nin içinden çıkıp, onun otoriter yöntemlerinin reddiyesi olarak oy alan Demokrat Parti’nin iktidara geldikten sonra CHP’ye benzemesi için çok vakit geçmesi gerekmedi. Demokrat Parti muhalefette birkaç defa “kuvvetler ayrılığı” talebinde bulundu; ama iktidara geldiğinde bunu unuttu. Kuvvetler birliğine dayalı, 1924 Anayasası’nı devam ettirmekte hiç beis görmedi.
Demokrat Partinin son döneminde ne denli otoriter hale geldiğine somut bir örnek vermek gerekirse, “Demokrat Partinin Adalet Bakanı Esat Budakoğlu 15 Aralık 1958 günü yaptığı açıklamasında, 4 yılda 238 gazetecinin mahkum olduğunu söylüyordu” (Aktaran Taha Akyol, Karar gazetesi, 16 Ağustos 2019)
Cezaevlerindeki gazeteci sayısını daha az gösterme konusunda, 1990’lı yılların başlarında, iktidar ve muhalefet genel olarak aynı fikirdeydi. Öldürülen, hapse atılan ya da sürgüne gitmek zorunda kalan Özgür Basın Geleneğinden gazeteciler ile devrimci-demokrat yayın organlarının davaya boğulan yazı işleri müdürleri, cezaevindeki gazeteciler listesine alınmıyordu.
Ancak Doğan Medyanın Basın Konseyi ile o zamanlar kendini adeta bir devlet kurumu gibi gören Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ni ikna çabalarımızla ve bizim Avrupa ülkelerinin kurumlar nezdinde tanınır hale gelmemizle “gazeteci” olarak görülmeye başlandık ve cezaevlerindeki gazeteci listesini kabarttık!
Daha önceki iktidarlar gibi, şimdiki hükümet te, cezaevindeki nüfusu, 150’den aşağı düşmeyen gazetecileri, “aslında onlar, gazeteci değil” argümanı, yetersiz kaldığı için “o gazeteciler içeride ama gazetecilikten değil” demeye başladı.
Bizler gazetecilikten içeride değilsek, peki ama iddianamelerimizde niçin sadece yaptığımız ya da yayınladığımız haberler var? İddianamelerimizde herhangi bir eylem planı ya da benzeri bir şey yok ki! Evimizde bulunan şeyler silah, bomba değil, kitap, gazete ve dergi…
İddianamelerimiz, yaptığımız haberleri sakıncalı (şoke edici, incitici) bulup, yargılarken, biz nasıl başka nedenle hapse atılmış oluyoruz acaba?
Modern devletlerde gazetecilerin hapse atılmasını hiçbir iktidar savunamaz-savunamıyor.
Böylesi bir ayıpla yaşamak istemeyen bir iktidar, düşünce ve ifade özgürlüğünden korkmamalı ve biz gazetecileri hapse atmaktan vazgeçmelidir.
Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi Sincan/Ankara