“Benim çocuğum yaşamı seven bir çocuktu”, “Bir gün polisler geldi eve. Sadece el izi alacağız diyerek çocuğumu götürdüler. İki gün boyunca haber alamayınca polisleri aradım. Çocuğumun tutuklandığını söylediler. Düşünebiliyor musunuz çocuğumun tutuklandığını bile böyle öğrendim”.
“Bu yıl üst üste oğlum hakkında peş peşe davalar açıldı. Oğlumun psikolojisi alt-üst oldu. Kendi imkânlarımla hastanelere götürmeye çalıştım. Ama benim gücüm yetmedi. Kimse de hiçbir yetkili de bizimle yeterli şekilde ilgilenmedi”.
“Oğlum çok zayıflamıştı. Bir görüş gününde neden böyle zayıfladığını sordum: ‘Burada bize 1 dilim ekmek veriyorlar, kantinden bir şey alırsam da diğer büyük çocuklar elimden alıyor. Tuvaleti temizletiyorlar, çamaşırlarımızı kendimiz yıkayıp asıyoruz, bardak-tabakları yıkıyoruz’ dedi. Günde 3 paket sigara içiyordu. Cezaevine girdikten sonra sigarasız kalınca dayanamıyorum buna diyordu”.
“Bir gün sabah 9 gibi cezaevinden aradılar. Hemen gittik. Aklıma kötü şeyler geldi, diğer çocuklarla kavga etti, kolu kırıldı diye düşündüm. Sonrası bildiğiniz gibi işte… Çocuğumu önce Numune Hastanesi’ne, orda gerekli makine olmayınca da Kaşüstü Hastanesi’ne götürmüşler. Gece 12 civarı olmuş her şey ama bize sabah haber verdiler. Çocuğumu sağ aldılar ama ölü geri verdiler.”*
Bu sözler; 8 Ekim 2015 tarihinde iki arkadaşıyla birlikte bir çay ocağını soydukları gerekçesiyle gözaltına alınan ve ertesi gün 300 TL civarında bir parayı çaldığını söylemelerinin ardından tutuklanan 15 yaşındaki Emirhan’ın annesinin sözleri…
Emirhan’ın tutuklanma gerekçesi “eylemin niteliği, delillerin toplanmamış olması ve şüphelinin kaçma ihtimali”dir. Karara itiraz edilse de itiraz reddedilir. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede; 250 TL para çalındığı ve çay ocağının kapısına zarar verildiği belirtilerek, Emirhan hakkında “mala zarar verme, hırsızlık, konut dokunulmazlığını ihlal etme” suçlarından ceza istenir.
Trabzon Çocuk Mahkemesi’nde 5 Kasım 2015 tarihinde tensip incelemesi yapılır. Mahkeme bu incelemede Emirhan hakkında; tutuklanmasından 6 ay önce hazırlanan sosyal inceleme raporunu da dosyaya ekler. Raporda ergenlik döneminde bulunan Emirhan’ın ailesiyle olan sorunlarına ve ilaç tedavisi olduğuna yer verilir. Sonuç olarak da Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’nce danışmanlık tedbiri uygulanması tavsiye edilir.
Trabzon Çocuk Mahkemesi bu raporu görmezden gelir ve Emirhan’ın tutukluluğun devamına karar verir. Emirhan’ın yargılanacağı ilk duruşmanın tarihi de 3 Aralık 2015 olarak belirlenir.
Ancak Emirhan belki de özgür bırakılacağı duruşma gününden önce intihar eder ve yaşamını kaybeder. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin 2017 yılında Alper Yalçın ve Hazal Hürman tarafından hazırlanan Çocuk Mahpuslar Raporu’nda** Emirhan’ın tutuklanmadan önce bir intihar girişiminin daha olduğu ve ilaçlı psikolojik tedavi gördüğünün hapishaneye girdiğinde bilindiği ancak buna ilişkin herhangi bir önlemin alınmadığı yer alıyor. Rapora göre, Emirhan’ın ölümünden sonra açılan soruşturmada savcının kanaati de şöyle: “İntihar anının görevlilerce görülmesi imkânsız”. Cezaevi idaresinin tutanağına göre ise vardiya değişiminde intihar eden Emirhan’ın yaşamını kaybettiği akşam görevlendirilmiş herhangi bir personel yok. Oysa Çocuk Mahpuslar Raporu’nda Emirhan, kameraların olduğu yerde önce ip arıyor, ardından da intihar ediyor…
Emirhan’ın ölümünden sonra açılan soruşturma “İntihar etmek suç değil. Ölenin intihara yönlendirildiğine dair herhangi bir delil elde edilemedi” gerekçesi ile takipsizlik kararı ile sonuçlandı. Yukarıdaki sözlerin sahibi anne Semra Omak da bu karar üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Başvuru geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. Mahkeme kararında çok açık şekilde “tutuklama tedbirinin Anayasa’nın ilgili maddeleri kapsamında ölçülü olup olmadığının belirlenmesinde kişinin çocuk olmasının ayrıca göz önünde bulundurulması gerektiği söylenerek “Çocukların tutuklanması 5395 sayılı Kanun’a göre son çare tedbiridir” diyor. Tıpkı yıllardır çocuk hakları hareketinin bıkmadan usanmadan dile getirdiği gibi.
Evet bu karar Emirhan’ı geri getirmeyecek ama şu anda tutuklu olan tüm çocuklar için yapılması gerekenleri netleştiriyor. Bu yüzden biz de tekrar edelim: Kapalı kurum şiddet üretir. Şiddet de insanlık onurunu zedeler. İnsanın yaşamla bağını kopartır. Çocuklarda daha da ağır izler bırakır. İşte bu yüzden çocukları değil çocuk cezaevlerini kapatın!
*Anne Semra Omak’ın sözleri Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi avukatlarından Tülay Bingöl’ün yaptığı görüşmeye ilişkin yazıdan alınmıştır.
** Rapora ulaşmak için: http://www.tcps.org.tr/sites/default/files/kitaplar/cocuk_raporweb-min.pdf