Garzan Mezarlığı’ndan çıkarılan cenazelerin ailelerine verilmemesi üzerine, avukat Serhat Çakmak insanlık suçu işlendiğini belirterek BM İnsan Hakları Komiserliğine başvurmaya hazırlandıklarını söyledi
Bitlis’in Yukarı Ölek (Oleka Jor) kırsalında bulunan Garzan Mezarlığı’ndan 19 Aralık 2017 tarihinde 267 cenaze çıkarıldı. İstanbul Adli Tıp Kurumuna (ATK) götürülen cenazelerin sadece iki tanesi ailelerine teslim edildi. Geriye kalan 265 cenaze aile ve avukatların bütün girişimlerine rağmen hala teslim edilmiş değil. Cenazelerini teslim edilmesini isteyen aileler, devletin kendilerine yapılan bu zulme son vermesini isterken aile avukatları ise Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komiserliğine başvurmaya hazırlanıyor.
‘Çocuklarımızın kemiklerini vermiyorlar’
Garzan Mezarlığında çıkarılan cenazelerden biri Behzat Yıldırım’ın cenazesi. 1992 yılında Bitlis’in Hizan İlçesine bağlı Geliyê Axkiz köyü yakıldıktan sonra İstanbul’a göç etmek zorunda kaldıklarını söyleyen Yıldırım’ın annesi Belkize Yıldırım, oğlunun PKK’ye katıldığını DAİŞ’le savaşırken Kobane’de hayatını kaybettiğini. Sonra da Garzan Mezarlığı’nda defnedildiğini belirtti. Yıldırım ‘2017 yılında ise mezarlık yıkılarak çocuklarımızın kemiklerini çıkararak İstanbul ATK’ye getirdiler. İki yıldır çocuklarımızın kemiklerini vermiyorlar. Biz çocuklarımızın kemiklerini istiyoruz’ dedi.
‘ATK’ye getirdiklerini bile bilmiyoruz’
Garzan Mezarlığından cenazesi çıkarılan Nazım Tok’un babası Kazım Tok da, 25 yıl boyunca oğlunun cenazesini aradığını ve cenazeyi bulduktan sonra Garzan Mezarlığına defnettiğini söyledi. Bölgede yaşanan çatışmalardan dolayı birçok insanın yaşamını yitirdiğini ve yaşamını yitirenlerin çoğunun mezarının olmadığını aktaran Tok, “Tatvan’ın civar köyleri başta olmak üzere Bitlis’in il ve ilçelerinde toplu olarak çıkardığımız cenazeleri Garzan Mezarlığına defnettik. Ama ne yazık ki 2017 yılında kepçelerle mezarlıkları tahrip edilerek çocuklarımızın kemiklerini çıkardılar. Aldığımız bilgilere göre İstanbul ATK’ye getirdiler ama doğruluk payı nedir bunu bile bilmiyoruz” diye belirtti.
iki yıldır haber yok
Geçen sene DNA testi için Bitlis Devlet Hastanesi’ne gidip kan örneği verdiğini kaydeden Tok, o günden bugüne kendilerine bir haber verilmediğini söyledi. Aileler olarak cenazelerini almak için birçok girişimde bulunduklarını vurgulayan Tok, “Savcılığa gittiğimizde bize ‘Ne istiyorsunuz?’ denildi. Bizler de; ‘Mezardan çıkardığınız çocuklarımızın kemiklerini istiyoruz. Kan örneği vermemize rağmen bizlere herhangi bir geri dönüş yapılmadı’ dedik. Kürt halkını artık düşman olarak görmesinler. Artık barışma zamanıdır. Ölümle bu iş bitmez. Çocuklarımızın kemiklerini verin. En azından bayram günü gidip mezarı başında acımızı yaşayalım” ifadelerini kullandı.
‘Çocuklarımızın kemiklerini verin’
Garzan Mezarlığı’ndan cenazesi çıkarılan Abdulhamit Döner’in ablası Rawşan Döner de, kardeşinin 1993 yıllında Bitlis’in Hizan ilçesinde okurken gözaltına alındığını ve gözaltında ağır işkence gördükten sonra PKK’ye katıldığını kaydetti. Döner, Kardeşinin gözaltında işkence gördükten sonra PKK’ye katıldığını ve orada hayatını kaybettiğini belirtti. Döner ‘2004 yılına kadar cenazesinin nerede olduğunu bilmiyorduk. 2004 yılından sonra Garzan bölgesinde hayatını kaybeden kişilerin cenazelerinin bu mezarlıkta defnedildiğini öğrendik. Kardeşimin Garzan’a defnedildiğinden o zaman haberimiz oldu. 2017 yılında da Garzan Mezarlığı’nın bulunduğu Olek bölgesinde askeri bölge ilan edildi. Sonra mezarlığı yıkıp, cenazelerimizi çıkardılar” diye belirtti.
‘Bu zulme son verin’
Cenazelerini geri almak için devletin bütün kurum ve kuruluşlarına başvuru yaptıklarını söyleyen Döner, devlete çağrıda bulunarak, “Hazreti Muhammed kendi dininden olmayan birinin cenazesi yoldan geçerken saygı göstermek için ayağa kalktı. Biz ailelere yaptığınız bu zulme artık bir son verin. Bayram günleri gidip acımızı yaşayabileceğimiz bir mezar taşını bizlere çok görmeyin” ifadelerini kullandı.
‘Gizlilik kararı hukuka uygun değil’
Davanın avukatlarından Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Serhat Çakmak, durumu öğrenir öğrenmez cenazeleri almak için Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru yaptıklarını belirtti. Savcılık başvurusunda bulunduklarında dosya hakkında gizlilik kararının olduğunu öğrendiklerini ve savcının kendilerine; “Ailelerden başvuru olur ve başvurulardan netice alındığında cenazeleri tekrardan teslim edeceğiz” dediğini kaydetti. Çakmak, “Ama bir dosyada bir gelişme olmadı. Dosyada gizlilik kararının olması hukuki garabettir. Bir dosya da birileri şüpheli yani suç isnadı ile karşı karşıya ise ceza yargılama kanunu bir dosya da gizlilik kararı alınmayı gerekli görür. Gizlilik kararı yasa koyucunun, suçlunun bir şeyleri örtbas etmemesi için ceza hukukunda maddi gerçeği ortadan kaldırması için yaptığı bir önlemdir. Ama burada cenazelerle ilgili bir tasarruf yapılmış. Burada gizlilik kararının alınması savcılık eliyle yapılmış hukuksuzluğun kamuoyuna duyulmasını engellemek ve kamuoyunun burada gerçeklerin öğrenmesini engellemek için yapılmış. Bize göre dosyanın en önemli argümanlarından biri budur” diye ifadelerini kullandı.
Bitlis Valiliği açıklama yaptı
Avukatlar olarak savcılığa veya ATK’ye gittiklerinde bir muhatap bulamadıklarını vurgulayan Çakmak, Bitlis Valiliğinin Garzan Mezarlığı hakkında yaptığı, “Mezarlığın olduğu yer mera alanıdır. Bu nedenle bu mezarları oradan taşıdık” açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını belirtti. Çakmak, “Mezarlık civarındaki yerel halktan aldığımız bir bilgi var. Yöre halkı, buranın daha önce mezarlık olduğunu eski Osmanlı kayıtlarında da buranın mezarlık olarak geçtiğini ve burada sivil insanların da mezarlarının olduğunu belirtti” dedi.
‘Gerekli yerlere başvuracağız’
Cenazeleri alamadıkları takdirde gerekli yerlere başvurular yapacaklarının altını çizen Çakmak, “Yapılanların insanlığa karşı suç olduğuna ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komiserliğine bir başvurumuz olacak. Ayrıca savcılık dosyasının seyrine göre hukuki adımları atmaya devam edeceğiz. Buna uygun yaptığımız bir suç duyurumuz vardı. Suç duyurusunun neticelenmesi ile birlikte önce Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) oradan da sonuç alamazsak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurumuzu yapacağız