İktidar sandıkta kaybettiği seçimi hukuk dışı yollarla geri almak istiyor. Çünkü kaybedilen sadece bir yerel seçim değil. Erdoğan bu seçimde genel çoğunluğu da kaybetti. Şimdi ayakları havada bir iktidar var Türkiye’de. İktidar da bunun farkında. Farkında olduğu için de bir şekilde çoğunluğu geri almak için çabalıyor. Ancak çabalarken hukuk dışı yollara saptığı için de daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyor.
Üç büyük Kürt şehrine kayyum atanması muhalefeti birleştirdi. CHP’li İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçilmiş belediye başkanlarını ziyaret etti. İzmir Belediye Başkanı da yakında ziyaret edecek. Muhalefet bu anti-demokratik girişimi püskürtmek için birlikte hareket ediyor. Bu da karşı tarafın sinirlerini bozuyor.
Temel taktik
İktidarın güncel temel taktiği muhalefeti bölmek ve eğer bölebilirse parçaları tek tek yutmak. İşte bazı aileleri HDP Diyarbakır İl Örgütü’nün önüne göndermek fikri bu sıkışıklıkta doğdu. Yandaş basının bütün organları devreye girdi. HDP’nin önüne kamp kurdular. Öyle ki onları kameraları ve mikrofonları ile görünce bazı ailelerin geleceği anlaşılıyor. İktidara bağlı bazı dernekler seferber edildi. Emniyet çay, çorba taşıdı. Bütün bu seferberliğe rağmen bu eyleme katılan aile sayısı sınırlı kaldı. TV ekranlarında ‘teröristlerin ailesi’ diye niteledikleri ailelere muhtaç oldular.
HDP ve seçmen
Elbette ki isteyen aile HDP’ye gidebilir. Eleştirebilir, hesap sorabilir. Benim gözlemlediğim kadarı ile seçmenin en teklifsiz gidip geldiği parti HDP’dir. HDP seçmeni herhangi bir protokole bağlı kalmadan, parti binalarına rahatça girip çıkabilir. İstediği yönetici veya milletvekili ile her konuda konuşabilir, öneri yapabilir. (Yani HDP’de kimse, “Gelmiş 70 yaşına benden randevu istiyor” diye kimseye kızmaz.) Nihayet HDP, ailelerin il binası önünde oturmasından rahatsız olmadıklarını açıkladı. Annelerin taleplerini yıllardır savunduklarını söyledi. Eğer söz konusu olan ailelerin acısının dinmesi ve savaşın sona ermesi ise Kürt siyaseti sürekli müzakere ve diyalog çağrısı yapmaktadır. Bu yüzden de bütün çabalara rağmen HDP’yi aileler üstünde tecrit etmek mümkün olmamıştır. Yandaş basının her gün yaptığı çığırtkanlık rahatsız edici bir propagandaya dönüştü.
İktidar bu dönemde sadece HDP’yi tehdit etmekle yetinmedi. Hem Recep Tayyip Erdoğan hem Süleyman Soylu CHP’yi, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hedef aldı. ‘Seni pejmürde ederim’ diye acayip bir cümle kuran Soylu, pazar günü yelkenleri suya indirdi. İstanbul ve Ankara’ya kayyum atamanın söz konusu olmadığını söyledi. Soylu bütün imkanlarını kullanarak, muhalefeti bölmek, HDP’yi yalnızlaştırmak peşinde. Ancak bunun için elinde yeterli imkan yok. Buldukları taktikleri ise bir işe yaramıyor. Bir süre sonra bumerang gibi dönüp kendilerini vuruyor. Çünkü haksız bir zemindeler. Halkın sorunları her geçen gün büyürken, iktidar sahipleri bu sorunlara çözüm bulmak yerine, hamasetle günü kurtarmak peşindeler. Üstelik attıkları adımlar halkın sorunlarını daha da derinleştiriyor.
Önce tehdit sonra davet
Geçen hafta yaşananlar iktidarın İstanbul, Ankara ve İzmir’de kayyum atama hazırlığında olduğunu gösterdi. İmamoğlu’nun geri adım atmaması, Yenikapı’da AKP döneminin israfını sergilemesi, Saray ve Soylu’nun geri adım atmasına neden oldu. Geçen hafta tehdit edilen belediye başkanları bu hafta Saray’a davet edildiler. Bunda elbette Avrupa’dan gelen tehdittin etkisi olmuştur. AB temsilcisinin açıklaması sertti ve yeni kayyum atmalarının sonuçlarının olacağını belirtiyordu. Diplomatik kanallarda başka nelerin iletildiğini bilmiyoruz. Ama bu açıklama hemen etkisini gösterdi. Geçen hafta tehdit edilenler bu hafta Saray’a davet edildiler.
Aileler ve HDP
Bazı insanları HDP’nin önüne göndermek sonra onları ziyaret etmek ve bazı kişi ve kurumları ziyarete zorlamak bir siyaset değildir. Bu olsa olsa acıları siyasete alet etmektir ve bütünüyle sırıtmaktadır. Bu çabaların ne Kürt kamuoyu ne de Türk kamuoyu nezdinde bir karşılığı yoktur. Halk, iktidarın zamlar konusunda, ekonomik kriz konusunda bir şey söylemesini bekliyor. Ama onlar bu konuda konuşmaya hiç istekli değiller. Bunun yerine bazı aileleri HDP’nin önüne göndermek ve gece gündüz yandaş kanallarda bunu konuşmaya tercih ediyorlar. Eğer şovenizmle bütün sorunların üzerini kapatabileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Halk bütün bunların altında yatan gerçeği görmektedir. Ve yakaladığı ilk sandık fırsatında bunu gösterecektir.
Wallerstein, sistemler çöküş döneminde küçük girdiler, büyük çıktılar yaratır diyor. Belki bu küçük girdi, iktidarın çöküşünü getirecektir. Özellikle 23 Haziran seçimlerinden sonra AKP-MHP iktidarı havada duruyor. O yüzden çökmesi de o kadar zor olmayacaktır.