Aile Hekimliği iş sözleşmesi feshedilen TTB’li Dr. Selma Güngör, idare mahkemesinde görülen davada savunma yaptı
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör’ün Aile Hekimliği Sözleşmesinin, 24 Ocak 2018 tarihinde yapılan “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” açıklaması gerekçe gösterilerek Sağlık Bakanlığı’nca açılan soruşturma sonucunda Ankara Valiliği tarafından feshedilmesine karşın açılan davanın duruşması görüldü. Ankara 3’üncü İdare Mahkemesi’nde görülen duruşmada Dr. Selma Güngör ve avukatı Leyla Verda Ersoy hazır bulundu.
TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör’e destek vermek için duruşmaya TTB Merkez Konsey Başkanı Sinan Adıyaman ve üyeleri, Ankara Tabip Odası (ATO) üyeleri, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Sosyal İş Genel Başkanı Metin Ebetürk, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy ve Sağlık ve Sosyal Hizmetler Emekçileri (SES) Kadın Sekreteri ve Merkez Yürütme Kurulu üyesi Selma Atabey katıldı.
Neden sözleşme fesih edildi belli değil
Duruşma kimlik tespiti ardından başladı. İlk sözü alan TTB avukatlarından Leyla Verda Ersoy, Güngör’ün Aile Hekimliği’nde iş akdi feshedilmesi ardından Yıldırım Beyazıt Dış Kapı Hastanesi’nde görevini yürüttüğünü bunun bile kararın kanunsuzluğunu ortaya koyduğunu söyledi. İş akdi feshinde gerekçeli bir açıklama bulunmadığını aktaran Ersoy, “TTB’nin ‘Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur’ açıklaması ardından müvekkilim hakkında soruşturma başlatılmış. Aile Hekimliği yönetmenliğinde yer almamasına rağmen müvekkilim Devlet Memurları Kanunu olan 657’e atıfla iş akdi feshedildi. Fesih gerekçesinde kanunda yer alan 125/e bendi denmesine rağmen hangi maddeden iş akdi feshi yapıldığı belli değil. O yüzden müvekkilimizin hangi bentten ceza aldığını ve işinin feshedildiğini bilmiyoruz” dedi.
Niyet okunarak açılmış
TTB Merkez Konseyi üyesi olarak açıklama yapmasının fesih gerekçesi olarak gösterilmesinin anayasaya aykırı olduğunu ifade eden Ersoy, “Soruşturmada açıklamanın Zeytindalı hareketine yönelik olduğu, devletin savaş yanlısı olduğu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik açıklama yapıldığı denilmiş. Müvekkilimin TTB içinde huzur ve sükunu bozduğu öne sürülmüş. Ancak tüm TTB Merkez Konsey üyeleri aynı açıklamaya imza atarken, yapılan açıklama sağlığı tehdit eden ve savaşa karşı yapılan bir açıklamadır. Ayrıca metin bir düşünce açıklamadan ziyade bir akademik bildiridir. Soruşturma raporunda kendine göre değerlendirme, niyet okuma değerlendirmeleri vardır” diye konuştu.
‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’
“Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” açıklamasına birçok Tabip Odası ve hekimin de imza attığına dikkat çeken Ersoy, şöyle devam etti: “Dünya Tabipleri Birliği’nin de savaş ve çatışmalı ortamlara dair hekimlerden çalışma ve uyarma noktasında tutum belirlemiştir. Müvekkilimiz de bu noktada bir tutum belirlemiştir. Açıklama sonrasında TTB Merkez Konsey üyelerine yönelik yapılan gözaltı işlemleri sırasında Dünya Tabipleri Birliği bundan duydukları kaygı ve aynı açıklamaya imza atacaklarını açıklamıştır. Bu ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir, ölçülük ilkesine aykırıdır. AİHM bu tür kuruluşlara yönelik kararda bu tür kurumların düşüncesinin değerli olduğunu söyledi. Amaç, neden ve yapılan işlem yönünden hukuka aykırıdır.”
Örgütlenme ögürlüğü
Avukat Mustafa Güler, yapılan idari işlemin örgütlenme özgürlüğüne aykırı olduğunu savundu. TTB’nin 90 yıllık bir kuruluş ve kanuni düzenlemeye sahip bir kuruluş olduğunu dile getiren Güler, “Bu yapı içerisinde yer alan, yürütme görevi yapanlara dair devlet memuru olamaz denmemiş. Kanuni düzenleme var. Devletin kolaylaştırıcılık göstermesine dair de hükümler var. Sorgulanabilir dersek o zaman özerk yapısına müdahale ederiz. TTB’nin yaptığı açıklamanın devlet memurluğu ile alakası yoktur. 1980 yılında meslek kuruluşları siyaset ile uğraşamaz diye bir kanun vardı ancak bu 1995 yılında kaldırılmıştır. 1995 yılındaki değişikliği değiştirmeden hükümetin siyasetine aykırı konuşursan olmaz derseniz burada devletin tuzak kurduğu anlaşılıyor. Bunu düzeltecek olan de idare mahkemeleridir” diye belirtti.
Fikir özgürlüğü
Müvekkili Güngör’e yöneltilen iddiaların Türk Ceza Kanunu (TCK) 301’inci madde kapsamına girdiğini ve ancak Adalet Bakanlığı izniyle bu soruşturmanın açılacağını kaydeden avukat Ziynet Özçelik, “Hukuka aykırı fiilin tespit edilmesi ve yine hukuken bir açıklama getirilmesi gerekir” diyerek, hukuki bir süreç yürütülmediğini belirtti. “Gerekçeden yoksun bir karar alınmıştır” diyen Özçelik, “Demokratik bir toplum için yapılan eleştirilerdir. Barışın tesis edilmesi, çatışmadan kaçınılması sözleri nedeniyle müvekkilimizin iş akdi feshedilmiştir. Mahkemeniz tarafından somut olaydan doğru Danıştay ve AYM kararını esas alarak, bu işlemin hukuka aykırı olduğu ve iptali yönünden karar verilmesini isteriz” dedi.
Ben hekimim
Avukatlar ardından söz alan TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör, savunmasında şunları söyledi: “Ben hekimim, görevim insanı yaşatmak, hastalıklarını iyileştirmek, insanın yaşamını tehdit eden ne varsa onları ortadan kaldırmak için mücadele etmektir. İnsanların ölümüne yaralanmasına ve psikolojik travmalara uğramasına yol açan, sağlıklı yaşamanın koşullarını ve sağlık hizmetlerini ortadan kaldıran ve erişimini engelleyen savaşlara karşı olmak ve barış en önemli mesleki değerimizdir.
Tek tek her hekimin hastasına karşı taşıdığı iyileştirme, yaşamı koruma yükümlülüğünü mesleğimizin değerlerine örgütümüz Türk Tabipleri Birliği tüm toplum için yerine getirir, savunur. Bu nedenle tüm dünyada hekim meslek örgütleri savaşa karşıdır ve barıştan yanadır. Bu sorumluluğun ve değerlerimizin gereği olarak 2016-2018 döneminin seçilmiş merkez konsey üyesi olarak bu açıklamayı yaptık. Sağlık Bakanlığı’nın bu açıklama nedeniyle soruşturma açması sonucu Ankara Valiliği’nin sözleşmemi feshetmesi, kendi bünyesinde çalışan hekimleri cezalandırarak, meslek örgütümüzün görev ve sorumluluklarını kısıtlamak ve engellemeye yöneliktir. Mahkemenizin kararı iptal ederek, bu durumun ortadan kaldırılmasını talep ediyorum.”
Karar yazılı olarak bildirilecek
Ankara Valiliği adına duruşmayı takip eden Avukat Arzu Batur, Güngör’ün avukatlarının sözleşmenin gerekçesiz şekilde feshedildiğine dair yaptığı açıklamalara sessiz kalarak, sadece
“Daha önce disiplin soruşturması yapılmıştır. Hukuka uygundur. Yapılan idari işlem hukuka uygundur davanın reddini talep ediyoruz” diye kaydetti.
Beyanların ardından Ankara 3’üncü İdare Mahkemesi kararını yazılı olarak taraflara bildireceğini belirterek, duruşmayı sona erdirdi.
‘Hukuka uygun bir karar bekliyoruz’
Duruşma sonrasında kısa bir açıklama yapıldı. Açıklamada konuşan TTB Merkez Konsey Başkanı Sinan Adıyaman, “TTB’nin Merkez Konseyi üyesinin idare tarafından siyasi baskı sonucu sözleşmesinin feshedilmesi demokrasi ile bağdaşmaz. Demokratik bir hukuk devletinde ‘Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur’ başlıklı bir açıklama suç kapsamında değerlendirilmez. Ülkemiz ne yazık ki demokratik bir hukuk devleti olmaktan çok uzakta. Hukuka, demokrasiye, idari işleyişe ve kamu vicdanına aykırı olan bu haksızlık sona erdirilmeli, işlem iptal edilmelidir. Adalet adına utanç kararların verildiği, yargının siyasallaştırıldığı ve bir baskı aracı haline dönüştürülmeye çalışıldığı bir dönemde sadece hukuka uygun ve adil bir karar verilmesini istiyoruz” ifadelerinde bulundu.