HDP Grup Başkanvekili Oluç, kayyumlara karşı eylemlerin süreceğini vurgulayarak demokrasi için yeni bir toplumsal uzlaşıya ihtiyaç olduğunun altını çizdi
Güçler ayrılığı ilkesinin fiiliyatta ortadan kaldırılmasıyla “tek adam” yönetimine evrilen Türkiye’de süregiden antidemokratik ortamın sorumlularından biri olarak yargı, toplumun hemen her kesimden gelen eleştirilerin odağında. Bu yıl ki Adli Yıl açılışının Saray’da yapılması ve 52 baronun bu duruma itiraz ederek törene katılmaması yargının içerisinde bulunduğu halin yansıması oldu. Yargıyı kontrol altına almakla suçlanan AKP Hükümeti ise, Avrupa müktesebatı doğrultusunda ifade özgürlüğünü genişletme iddiasıyla ‘Yargı Reformu Strateji Belgesi’ hazırladı. İçeriği konusunda kısmi bilgilerin paylaşıldığı bu belgenin, 1 Ekim’de açılacak Meclis’in gündemine gelmesi bekleniyor.
Hükümet bu içerisinde iken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) de başlattığı “Demokratik Anayasa”, “Yargı Paketi” ve “Demokrasi İttifakı” çalışmaları kapsamında bir süredir siyasi partiler ve sivil toplum kurumları ile temas halinde.
Yürütülen bu çalışmalarda yer alan HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Mezopotamya Ajansı’ndan Erdoğan Alayumat’a kayyum atamalarından PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın son İmralı görüşmelerinde verdiğinde barış mesajına kadar gündemdeki birçok gelişmeye dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Yargıda reform şart’
Türkiye’de yargı alanının son derece sorunlu olduğunu belirten Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, yargı için “Tam da tuzun koktuğu yer diye bileceğimiz bir kurum haline geldi” nitelemesinde bulundu.
Hem siyasi yargılamalar açısından hem de bütün yargı sistemi açısından bakıldığında çok vahim bir durumla karşı karşıya bulunduklarını söyleyen Saruhan Oluç, “Yargı eskiden de tam olarak tarafsız ve bağımsız değildi ama kısmen farklı bir durumdaydı. Şimdi ise, tamamen Saray’ın ve iktidarın direktifleri ve talimatları ile hareket eder hale gelmiş vaziyette. Adli yıl açılışının bile Saray’da yapılıyor olması başlı başına sıkıntılı bir durum. Dolayısıyla yargıda büyük reformun yapılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Reformları AKP yapamaz
Oluç, AKP iktidarının ise yargıda köklü bir reform yapmayacağı inancında olduklarını ifade etti. Nitekim böyle bir reformun iktidarın işine gelmeyeceğini söyleyen Oluç, mahkemelerin AKP’nin hukuk komisyonu gibi çalıştığının hem siyasi hem de diğer davalarda net bir şekilde göründüğünü kaydetti. Türkiye’de hemen herkesin yargıdan artık illallah ettiğini sözlerine ekleyen Oluç, “Son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamaları da gösteriyor ki ‘yargı alanına güven duyuluyor mu, adaleti sağlıyor mu’ gibi sorulara verilen cevap kesinlikle güven duyulmuyor olduğudur” diye belirtti.
Bu nedenle toplumun beklentilerini ve taleplerini baz alarak bir dizi hazırlık yaptıklarını ve acil olarak yargı alanında nasıl değişiklikler yapılması gerektiğine ilişkin çalışmalara başladıklarını ifade eden Oluç, bu çalışmaları iktidar partisi, MHP, CHP, İYİ Parti’nin yanı sıra Meclis’te grubu olmayan partilerle de paylaştıklarını aktardı.
Yeni bir toplumsal sözleşme
Türkiye’nin her şeyden önce yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı olduğunun altını çizen Oluç, nedenini şöyle açıkladı: “Türkiye hala 12 Eylül askeri darbesinin hazırlamış olduğu anayasa ile yönetiliyor. Bu büyük bir ayıp. Ancak bu anayasa yamalı bohçaya dönmüştür. Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi denilen ucube bir sistem kurdular ve bir yılı aşkın süredir bu sistem işliyor. Hem siyasal hem de ekonomik ve sosyal alanlarda krizler yaşanıyor. Bu sistemi Türkiye kabul etmiyor. Toplumsal ve siyasal muhalefetin nasıl bir anayasa istediğine dair temel bir anlaşma sağlaması gelecek açısından önemli bir durumdur.”
Yeni anayasa çalışmaları
Bu yönlü yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi veren Oluç, Eş Genel Başkanı, Grup Başkanvekili ve Kadın Meclis Grubu Sözcülerinden oluşan üç ayrı heyetle birkaç haftadır siyasi partiler, sendikalar, STK’ler ve onlarca derneği ziyaret ettiklerini ve bu ziyaretlerin birkaç hafta daha devam edeceğini kaydetti.
Oluç, “Türkiye’de ‘hem anayasa hem de yargı reformu ihtiyaçtır’ diyen herkesle görüştük ve görüşmeye devam ediyoruz. Görüşmelerde herkes yargıda çok ağır sorunların yaşandığını görüyor. Dolayısıyla bu konuda acil bir düzenlenmenin yapılmasını istiyorlar. Anayasa tartışmalarını herkes çok önemli buluyor. Türkiye’de bir anayasaya ihtiyaç olduğuna ilişkin yapılan tartışmalara hiç kimsenin itiraz ettiğini duymadık ama iktidar ittifakının da böyle bir şeye yanaşmayacağı konusunda fikir ortaklığı oluştu” diye belirtti.
Yargı reformu için rapor
Hükümetin hazırladığı yeni Yargı Reformu paketininin ise, geçtiğimiz Temmuz ayında Meclis Genel Kurulu’na gelmesinin beklendiğini dile getiren Oluç, ancak AKP ve MHP’nin kendi aralarında anlaşamaması dolayısıyla paketin Genel Kurula gelmediğini söyledi. Bu paketin şimdi Ekim ayında Meclis Genel Kurulu’na gelme ihtimali olduğunu belirten Oluç, “Paket Meclis’e gelmeden temaslarımızı noktalayıp, herkesin önerilerini alıp değerlendireceğiz. Bu değerlendirmeler sonucunda bir rapor çıkartıp kamuoyu ile paylaşacağız. Ondan sonra topladığımız öneriler ile kendi önerilerimizi ortaklaştıracağız. Türkiye’de bir demokrasi ittifakının elzem olduğunu görebiliyoruz” ifadelerini kullandı
Kayyumlar ve süren eylemler
HDP Grup Başkanvekili, bir irade gaspı olarak üç büyükşehir belediyelerine kayyum atanması ile imza atılan hukuksuzluğa karşı başlattıkları sivil itaatsizlik eylemlerinin ise devam edeceğini vurguladı. Oluç, halkın tepkisini ortaya koyan, bu tepkinin kolay kolay dinmeyeceğini gösteren ve halkın iradesinin tekrar ortaya çıkmasını sağlayacak bir durumu yaratabilmek için çalışmalarına devam edeceklerini ifade etti. Eylemlerin sonuna kadar hukuki zeminde devam edeceğini belirten Oluç, “Hukuki anlamda tüm başvurularımızı yaptık ve takipçisi olacağız. Buradan bir sonuç alınamazsa uluslararası alana mutlaka taşıyacağız. Kayyum atamaları, gayrı meşru bir iştir. İktidar hukuku, demokrasiyi açıkça çiğnedi ve halkın iradesini gasp etti. Kürt halkının iradesinin gasp edilmesi karşısında mücadele sürecektir” diye konuştu.
‘AKP seçmeni kayyuma soğuk bakıyor’
Kayyum atamalarının ne kadar hukuk dışı ve gayrimeşru olduğunu tüm topluma gösterdiklerini söyleyen Saruhan Oluç, önümüzdeki günlerde bu konuda kamuoyu yoklamaları yaptıracaklarını da paylaştı. Oluç “Türkiye’de toplumun bir çok kesimi hatta AKP seçmenleri dâhil kayyum atamalarına tepki gösteriyor. Bu uygulamanın çok hukuksuz bir iş olduğunu düşünüyorlar. AKP seçmenlerinin bir kısmı nasıl ki 31 Mart seçimlerinin İstanbul’da iptal edilmesine soğuk baktıysa, kayyum atamalarına da aynı soğuklukta bakıyor” dedi.
Kayyum atmalarının bölgede devam eden çatışmalardan bağımsız ele alınmayacağının altını çizen Oluç, bu konuda şunları belirtti: “2014 yılında hazırlanan Çöktürme Planı’nın iki ayağı vardı. Biri HDP’yi demokratik siyaset alanından tasfiye etmekti. Bunun cevabı 1 yıl önceki Haziran seçimlerinde verildi. İkici önemli ayağı ise, yerel yönetimlerden HDP ve bütün bileşenlerini tasfiye etmekti. Yani Kürt halkının kendi kendisini yönetmesini engellemekti. Buna da 31 Mart’ta cevap verildi. Şimdi o Çöktürme Planı’nı bir kez daha uygulamak istiyorlar”
İmralı’dan gelen mesajlar
HDP Grup Başkanvekili Oluç, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile ara ara izin verilen avukat ve aile görüşmeleri ile bu görüşmeler akabinde İmralı’dan yansıyan mesajları da değerlendirdi.
“Öcalan’la yapılan her görüşmeden sonra sürecin sabote edilmesi için birilerinin çaba sarf ettiğini” söyleyen Oluç, “Son görüşmede Sayın Öcalan, ‘Ben hazırım. Kendime güveniyorum. Eğer devlet aklı da hazırsa kendi üzerine düşeni yapar’ dedi. Bu görüşmenin ardından kayyum ataması gerçekleştirildi. Tam da barış tartışması yeniden toplumda canlanacakken, Sayın Öcalan barış konusundaki iradesini bir kez daha ortaya koymuşken belediyelere kayyum atayarak süreci bir kez daha provoke ettiler” dedi.
İçişleri Bakanı’nın ‘Herhangi bir belediye başkanı ya da belediye meclis üyesi hakkında soruşturma varsa, ben o kişiyi görevden alırım’ diyerek, aslında bir temayül oluşturmaya çalıştığını söyleyen Oluç, “Yani hakkında bir hüküm, mahkeme kararı var mı, yargılama sonuçlanmış mı, hakikatten suçlu çıkmış mı ‘Buna bakmam’ diyor. Şimdi bu bir kere kabul edilirse sadece Kürdistan coğrafyası açısından değil, Türkiye’nin tamamı açısından baktığımız da İçişleri Bakanı istediği belediye başkanını görevinden alabilir. Bu açıdan bakarak mesele sadece HDP’nin meselesi değildir. Genel olarak demokrasiye ağır bir saldırıdır diye düşünüyoruz. Dolayısıyla herkesin bu konuda duyarlı olması gerekir” dedi.