Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, 2019-2020 Eğitim-Öğretim Yılı’na girerken de eğitimdeki temel sorunların devam ettiğini belirtti. Aydoğan, eğitim–öğretim de özelleştirilmenin de ciddi oranda arttığına dikkat çekti.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) “2019-2020 Eğitim Öğretim Yılı Başında Eğitimin Durumu” raporunu Genel Merkez binasında düzenledikleri basın toplantısı ile açıkladı. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan’ın açıkladığı raporda, eğitimdeki sorunlara tek tek yer verildi.
Aydoğan, resmi ve özel öğretim kurumlarında görev yapan 1 milyonu aşkın öğretmenin ve 18 milyona yakın öğrencinin bu yıl da çok sayıda sorun eşliğinde yeni eğitim-öğretim yılına 9 Eylül’de adım atacaklarını belirtti.
‘Temel sorunlar için adım atılmadı’
Aydoğan, bölgesel, cinsel, sınıfsal eşitsizlikler, anadilde eğitim gibi en temel sorunların yeni eğitim öğretim yılına girilirken de iktidarın ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) çözmek için hiçbir somut adım atmadığı konular olduğunu hatırlattı.
Cinsiyetçi uygulamalar
Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında eğitimin geldiğini vurgulayan Aydoğan, “Cinsiyetçi ve cins ayrımcı uygulamalar okullarda etkili şekilde üretilmeye devam etmekte, geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde çocuklara aktarılmaya çalışılmaktadır. Bu durum ülkemizde giderek artan ‘kadına yönelik şiddetin’ en temel nedenlerinden birisidir” dedi.
‘Zorunlu okul gereçleri daha pahalı oldu’
Türkiye’de son bir yıl içerisinde belirginleşen ekonomik kriz ve yüksek enflasyon nedeniyle halkın satın alım gücünün düşmesiyle 2019-2020 eğitim-öğretim yılında eğitim harcamalarının belirgin bir şekilde arttığını ifade eden Aydoğan, “Zorunlu okul ihtiyaçlarında son bir yıl içinde yüzde 15 ile yüzde 35 arasında artış meydana gelmiş, bu durum velilerin ekonomisini olumsuz etkilemeye başlamıştır ” diye belirtti.
Aydoğan’ın açıkladığı raporun devamında şunlar yer aldı: “Türkiye’de eğitime yapılan harcama oranı OECD ortalamasının yarısından az olup, Türkiye OECD ülkeleri arasında Meksika’dan sonra eğitime en az harcamanın yapıldığı ülke olmayı sürdürmektedir. OECD ortalamasında ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde kamu kaynaklarından yapılan harcama eğitim harcamalarının yüzde 90’ını, hane halkı ve özel kaynaklardan yapılan harcamalar ise yüzde 9’unu oluşturmaktadır. Türkiye’de ise eğitimde yaşanan ticarileşmenin sonucu olarak kamusal eğitim harcamalarının oranı yüzde 75, hane halkı ve özel kaynaklardan yapılan eğitim harcamalarının oranı yüzde 25’tir.
Özel öğretim teşvik ediliyor
4+4+4 ile birlikte özel öğretimin desteklenmesi ve teşvik edilmesinin açık bir devlet politikası haline geldiği görülmektedir. 2012 yılından bu yana özel ilköğretim (ilkokul+ortaokul) sayısı 4+4+4 öncesine göre yüzde 375, öğrenci sayısı yüzde 95, özel lise sayısı yüzde 340, özel liseye giden öğrenci sayısı yüzde 400 ve özel mesleki ve teknik lise sayısı yüzde 850 öğrenci sayısı yüzde 250 artmıştır.
Bütçe kaynakları özel öğretime
Özel okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim okul türlerinde öğrenim gören ve eğitim ve öğretim desteğine hak kazanan öğrencilere 2019’un ilk 6 ayında 682 milyon 835 bin 712 TL bütçe aktarılmış, destek eğitimi kapsamında aynı dönemde 1 milyar 552 milyon 142 bin TL ödeme yapılmıştır. Yine organize sanayi bölgelerinde veya organize sanayi bölgeleri dışında açılan mesleki ve teknik eğitim okullarında öğrenim gören öğrenciler için eğitim ve öğretim desteği ödemeleri kapsamında ilk 6 aylık dönem için toplam 187 milyon 146 TL ödenek gönderilmiştir.
OSB öğrencileri birgün okula gidecek
27 Haziran 2019 tarihli torba yasa düzenlemesi ile Organize Saniye Bölgelerine (OSB) mesleki eğitim merkezleri açma hakkı tanınmış, 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda yapılan değişiklikle mesleki eğitim merkezleri özel öğretim kurumu statüsüne alınmıştır. Buna göre yüz binlerce öğrenci 4 gün organize sanayi bölgelerinde çalıştırılıp, yalnızca 1 gün okulda eğitim görebilecektir. Ancak son yayınlanan yönetmelik ile haftada 1 gün okulda görülecek eğitimin akşam veya hafta sonu da olabileceğinin belirtilmesi, öğrencilerin tamamen sermayenin insafına bırakılmak istendiğini göstermektedir.
103 bin 366 sözleşmeli öğretmen
Öğretmen atamalarında mülakat uygulamasında ısrar, liyakatın adım adım terk edilerek, yerine sadakatin gelmesine neden olmuştur. 15 Temmuz 2016 sonrasında tek bir kadrolu öğretmen ataması yapılmazken, Nisan 2019 itibariyle MEB bünyesinde görev yapan sözleşmeli öğretmen sayısı 83 bin 366’dır. 20 bin yeni öğretmen ataması ile bu sayı 103 bine ulaşmıştır. Ülke çapında görev yapan ve tamamına yakını asgari ücretin altında ücret alan ücretli öğretmen sayısı 92 bindir.
Atama bekleyen öğretmen sayısı 700 bin
Eğitimde gerçek ihtiyaç kadar atama yapılmaması, atama bekleyen işsiz öğretmen sayısının 700 binlere ulaşmasına neden olmuştur. Birkaç yıl içinde ataması yapılmayan öğretmen sayısının 1 milyonu aşması şaşırtıcı olmayacaktır. Son 17 yıl içinde atanan öğretmen sayısının toplam öğretmen sayısına oranı yüzde 70’dir. Türkiye çapında görev yapan 940 bin öğretmenin yüzde 69’u (644 bin 995) son 17 yıl içinde öğretmen olarak atanmıştır. Aynı süre içinde KPSS’ye giren her 100 öğretmenden sadece 16’sının ataması yapılmış, geriye kalan 84 işsiz öğretmen ya tekrar sınava girmek ya da başka alanlarda çalışmak zorunda bırakılmıştır.
OHAL KHK’leri ile MEB’den 34 bin 393 kişi, yükseköğretim kurumlarından 7 bin 312 kişi (5 bin 904 akademisyen, bin 408 idari personel) kamu görevinden çıkarılmıştır. OHAL sürecinde ihraç edilen öğretmenler çok ciddi zorluklarla karşı kaşıya kalmış, aralarında eğitimci ve akademisyenlerin de olduğu 53 kişi yaşadıkları haksızlığa dayanamayarak intihar etmiştir.”
MEB’e uyarı
Eğitim ve bilim emekçileri, kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilde eğitim hakkı için mücadelelerinin yeni eğitim öğretim yılında da devam edeceğini açıklayan Aydoğan, Eğitim Sen’in MEB’e olan uyarılarını ise şöyle sıraladı:
“* Tüm öğrencilerimizin eşit, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz eğitimden yararlanmasını sağlayacak bütçe planlaması yapmak MEB ve siyasi iktidarın sorumluluğudur. Sorumluluğun gereği yerine getirilmelidir.
* Yargı kararları uygulanmalı; Diyanet, dini vakıf ve dernekler ile yapılan protokoller sonlandırılmalıdır.
* Proje okulları uygulaması sonlandırılmalıdır.
* Sözleşmeli, ücretli, güvencesiz çalışma biçimlerine; mülakat uygulamalarına son verilmelidir. Öğretmen açığı kadar atama acilen yapılmalıdır.
* Hukuksuzca ihraç edilen arkadaşlarımız hala MEB çalışanıdır. MEB eğitim emekçilerine sahip çıkmalı, yaşanılan mağduriyetlere ilişkin sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir.
* Öğretmenleri başarılı, başarısız olarak ayrıştıran, okul müdürlerini performans denetimine tabi bırakan ‘2019 Yılı Öğretmenler Günü Genelgesi’ geri çekilmelidir.”