Kolombiya’da FARC mücadeleye devam ediyor ama iki farklı şekilde. Barış anlaşması ortadan kalkmadı ve FARC’ın ana gövdesi barış anlaşmasının koşullarına uyuyor ama FARC’ın solu silahlı silahlı mücadeleye geri döndü.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki kuşkusuz barış anlaşmasının koşullarına uymayan taraf Kolombiya devleti. Özellikle de aşırı sağcı İvan Duque hükümetiyle birlikte, anlaşmanın, batmış aysbergin suyun üstündeki tek kısmı, anlaşma kotasıyla mecliste bulunan yasal parti ‘FARC’ın 10 parlementerinden başka bir şey değil. Hatta çekilenlerle birlikte bu sayı da daha az. Bu yüzden FARC’ın bir kanadının, sol kanadının, birçok olumsuz koşula rağmen yeniden silaha sarılması pek şaşırtıcı gelmiyor.
Peki neden FARC’ın sol kanadı tekrar silaha sarıldı?
Uyulmayanlar arasında en öne çıkan şey paramiliterlerin durmak bilmeyen cinayetleri. Anlaşmaya göre içinde FARC delegelerininde bulunacağı bir komisyonun BM denetiminde ‘Paramiliter’ güçleri tasfiyesi hiç gerçekleşmedi. Üç yıldır anlaşmaya göre silahlarını teslim etmiş, en az 150’ye yakın eski FARC gerillası öldürüldü. Anlaşma imzasından sonra 6 ay içersinde silahlarını teslim eden gerillalar, uyum süreci için kendilerinin bulunduğu kamplardan kentlere inmeye başlamalarından itibaren planlı cinayetlerle katledildiler. Uygun bir paraya kiralanan paramiliter çeteler, devletin mahcup ya da açık desteği ile mesela yıllar sonra ailelerini ziyaret eden birçok gerillaya suikast düzenledi, kaçırdı ve öldürdü.
FARC silahlı mücadeleyi bırakmıştı, ama mücadeleyi hiçbir zaman bırakmadı. Bu yüzden özellikle çevre hareketinin, madenlere, barajlara, HES’lere karşı mücadelede, FARC militanları hemen yer aldılar ve buna karşı şirketler tarafından kiralanan cinayet teşkilatı ‘Paramiliterler’ de cinayetlerine devam ettiler. Bu şekilde barış anlaşmasından beri 800’e yakın çevre mücadelecisinin arasında onlar da var. Bu yüzden okuduğunuz sayılar farklı oluyor zaten. Yoksa hangi kategoriye koyarsanız koyun katledilenler aynı.
Bir başka önemli unsur, FARC’ın anlaşmayı imzalamasının temel nedeni sayabileceğimiz ‘Toprak Reformu’ maddesi. Üç milyon hektar toprağın ‘Toprak Reformu’ ile yoksul topraksız köylülere dağıtılmasını öngören bu anlaşma maddesi neredeyse hiç gerçekleşmedi. Barış anlaşması imzalandığında anlaşmanın gerçek bir barışa ulaşmasının tek yolu olarak yazdığım, ‘Toprak Reformu’ bir başka deyişle, ‘toprağın paylaştırılarak demokratikleştirilmesi’, ülkenin de demokratikleştirilmesinin gerçekleşebileceği umuduydu. Ne yazık ki yine tahmin ettiğim gibi bunun hiç gerçekleşmemiş olması yine mücadeleyi, en azından FARC’ın bir kısmını yine silaha sarılmasına neden oldu.
Sadece bu kadar da değil. Fakat şunu da söylemeliyim ki, o zaman neden hepsi değil de bir kısmı silahlı mücadeleye geri dönüyor?
Ve ayrıca bu ihtimaller hiç mi hesaplanmadı?
Bundan sonrasına haftaya artık ‘olgularla’ devam edeceğiz…