Geçen haftanın en önemli siyasi olayı kuşkusuz, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Diyarbakır ve Batman ziyareti ve yerlerine kayyım atanan Diyarbakır, Mardin ve Van’ın HDP’li eşbaşkanlarla görüşmesiydi.
Bir o kadar önemli gelişme ise 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesi ile muhalefetin birlikte alanları doldurmasıydı. Her iki gelişme de bir bakıma geçtiğimiz yerel seçimlerde ortaya çıkan tablonun devamı sayılır.
Yerel seçimler bize eğer muhalif ve demokratik güçler birlikte hareket ederse, demokratik mevzileri koruyabileceğini ve geliştirebileceğini gösterdi. İktidar bloku ülkedeki mevcut yasaları bile hiç sayarak, seçme ve seçilme hakkını bir tarafa iterek yönetmek istemektedir. Ortaya çıktı ki daha seçimin ertesi günü belediyelerin yönetimine el koymayı planlamışlar. İstanbul’da aldıkları yenilgi bunu biraz erteledi. Önce Diyarbakır, Mardin ve Van’a el koyarak, Kürtleri tecrit ederek bir parçayı yutmak istediler. Sonra sıra İstanbul ve Ankara’ya ve belki Adana’ya gelecekti. Bu iller iktidar için her bakımından önemli. Bir kere ortaya çıkan rant Kürt kentleri ile kıyaslanmayacak kadar büyük. İstanbul tek başına bütün Türkiye’nin ürettiği kadar rant üretiyor. Köprülerde, tünellerde ne kadar rant ortaya çıktığını, bunun iktidar birleşenleri arasında nasıl pay edildiğini bütün Türkiye çıplak gözle seyretti. Bu belediyeler olmadan AKP’nin iktidarı sürdürmesi mümkün değil. Ne dağıtılacak rant, ne de paylaşılacak kamu malı kalır. Vakıflara akıtılan paralar, medyaya verilen ilanlar birer birer kesiliyor. Ve AKP cephesinde sinirler bozuldukça bozuluyor. Planları önce belediyelerin Kürt parçasını tecrit ederek yutmak, muhalefetin diğer kesimini tarafsızlaştırmak, Kürt belediyeleri etkisiz hale getirdikten sonra büyük parçaya yönelmekti.
Büyük resim
AKP trollerinin sevdiği bir terim var. “Büyük resmi görmek gerek.” Biz de bu noktada Erdoğan’ın planladığı büyük resmi görmeye çalışalım. Belediyelere el koymanın yanı sıra tahminen iki şey daha planlıyor. İlki sınır güvenliği gerekçesiyle Kuzey Suriye’ye yönelik bir harekata girişmek, tam bu harekat sürerken erken seçime gitmek. Savaş koşullarında yapılacak seçimin demokratik olması bir yana muhalefet seçmenin sandığa gitmesi önüne binlerce engel çıkarmak mümkün olacak. Üstelik beka söylemi ile algı operasyonu yaratmak savaş koşullarında daha kolay. AKP kongre sürecini başlattı. Bu aynı zamanda seçim sürecinin başlaması demektir. AKP ve MHP kendileri için uygun gördükleri anda erken seçim için start vereceklerdir.
Ancak koşullar Erdoğan ve küçük ortağı için hiç de elverişli değil. Bütün büyük belediyeleri kaybettiler. Hem her gün eski belediye başkanlarının yolsuzlukları ortaya dökülüyor. Rant kapıları kapandı. Adeta topal ördeğe döndüler. Ekonomide küçülme, işsizlikte ve enflasyonda büyüme sürüyor. Suriye politikası çöktü. Rusya ziyaretleri artık ülke basınında alay konusu oluyor. Rusya ateşkes ilan etse ABD vuruyor, ABD ateşkes ilan etse Rusya vuruyor. Erdoğan’ın artık kabadayılık yapabileceği tek yer yandaş basının mikrofonlarıdır.
Buna bir de muhalefetin birlikte hareket edebileceğine dair göstergelerin ortaya çıkmasını ekleyin. Durumun ne kadar kritik olduğu ortaya çıkar.
İmamoğlu’nun yaptığı Diyarbakır ziyareti muhalefetin ortak hareketi için önemli bir adımdır. Elbette ki İmamoğlu bu adımı tek başına planlayıp atmadı. CHP üst yönetimi iktidarın attığı anti-demokratik adımların nereye varacağının farkında. CHP-HDP arasında yapılan görüşmeler bunun göstergesidir. Birçok kentte düzenlenen dünya barış günü etkinliklerinde CHP ve HDP tabanının birlikte yer alması, aynı sloganları haykırması önemli gelişmeler. Ancak bunlar iktidarı durdurmaya yetmeyecektir. Muhalefetin bu planlara karşı ortak ve daha güçlü bir mücadele örgütlemesi gerekiyor.
Özellikle muhalefetin büyük partisi CHP’nin atacağı adımlar önemli. Yeni bir açılım ve demokratik bir program CHP’nin omuzlarında. Ekrem İmamoğlu’nun Diyarbakır ziyaretinin yanı sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt öğretmenlerle bir toplantı yapması ve Kürtçe okullardan söz etmesi umut verici adımlar. Ayrıca bir süreden beri CHP’nin yeni bir Kürt raporu hazırladığına dair ortalıkta dolaşan haberler önemli. Kürt sorunda yeni bir açılım ve bunun CHP’den gelmesi hem muhalefetin, hem de ülkenin önünü açacaktır. Son bir haftaya sığan gelişmeler AKP cenahında paniğe yol açmış, karşı tedbirler için adımlar planlamaya başlamıştır.