İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ı telefonla tehdidine ve sonrasında yaptığı açıklamada CHP’ye yönelik ifadelerine tepkiler büyüyerek sürüyor.
‘Mafya yöntemi’
HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Soylu’nun tehdidini ve sonrasında yaptığı açıklamaları “mafya yöntemi” olarak nitelendirdi. “Bu tehditlere pabuç bırakmayız” diyen Beştaş şunları söyledi: “Kendisi bulunduğu makamda olayları önlemekle sorumlu ve görevli bir kişidir. Kendi görevini bizim üzerimizden, bizi tehdit ederek aklayamaz. Buna güçlü cevap vermemizin sebebi ona bizim üzerimizden mevki, makam devşirilmesini kabul etmediğimizden. İçişleri Bakanı, AKP’de devam eden bakanlık yarışı için kendini gündemleştirerek, o yolu açmaya çalışmaktadır. Ama buradan ona ekmek çıkmaz.”
‘Yeni sistemin habercisi’
Soylu’nun açıklamalarına bir tepki de Demokratik Toplum Kongresi’nden (DTK) geldi. DTK Diyarbakır Eşsözcüsü Zelal Bilgin ise Soylu’nun, bu açıklamalarıyla yeni sistemin mesajını verdiğini söyledi. Bilgin “Soylu, Türkiye’nin 3. partisi olan HDP’nin Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ı tehdit ederek nasıl bir sistem inşa etmek istedikleri, muhalif kesimleri nasıl susturmaya çalıştıklarının mesajını verdi. Özelde Kürt kadınına karşı genelde tüm muhaliflere karşı bir yönelim söz konusu olacağını biliyoruz. Bunun önüne geçecek tek çözüm de muhalif bütün kesimlerin, demokratik kadın örgütleriyle birlikte aynı zeminde mücadele yürütmesidir” dedi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Bölge Temsilcisi Coşkun Üsterci ise, Soylu’nun sözlerinin partili cumhurbaşkanlığı siteminin ürünü olduğunu belirterek, “Soylu suç işlemiştir ve Cumhuriyet Savcıları gerekeni yapmalıdır. Biz İnsan Hakları Derneği olarak bu sürecin de yakından takipçisi olacağız” dedi.
‘Suç örgütü lideri gibi’
İHD Genel Merkezi de konuya ilişkin açıklama yayımladı. Açıklamada “Türkiye’de bir İçişleri Bakanı bir suç örgütü lideri gibi sürekli konuşup tehditler yapıp suç işliyorsa ve bu kişiye karşı yapılan suç duyuruları sonuç vermiyorsa, bu ülkede hiç kimsenin can ve mal güvenliği ile hukuk güvenliği hakkı kalmamıştır. Türkiye’de, savcılıklar doğrudan doğruya bu tip kişilerin koruyucusu durumuna gelmişse orada adaletten bahsetmek mümkün değildir. Cumhurbaşkanı’nın halen bu konuda bir açıklama yapmayarak olaya seyirci kalması durumu daha da vahim hale getirmektedir” denildi.
HABER MERKEZİ