Diyarbakır’da konuşan Ekrem İmamoğlu, “Nefesimizin ne kadar daraldığını İstanbul’da hissettik” sözleriyle kayyum atamalarına tepki göstererek, “Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanması ne yazık ki gaflet ve delalettir” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte Diyarbakır’a geldi. Diyarbakır Havaalanı’nda yoğunluk nedeniyle aracına binerken güçlük çeken İmamoğlu’nu karşılayanlar arasında Amedspor taraftarları da vardı. Daha sonra partisinin Diyarbakır İl Başkanlığı’na geçen İmamoğlu, burada İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınan ve yerlerine kayyum atanan belediye eşbaşkanlarına ilişkin açıklama yaptı.
CHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın’la birlikte basın toplantısı düzenleyen İmamoğlu, “Diyarbakır’ın sıcak karşılaması, havalimanında bütün sıcaklığını hissettirdi. Onure oldum. Seçim öncesi bir gencimiz sosyal medyada, ‘Gelip kampanyanda çalışacağım, bunun için düğünümü erteliyorum. Seçimden sonra düğün sizinle birlikte yapmak istiyorum’ demişti. Akabinde, ben kendisine söz verdim. Mutlaka düğününe katılacağım demiştim. Böyle bir seyahat planlandı. Diyarbakır üzerinden geçerek, selamlamayı arzu ettik. Bu seyahat bir düğünün yanı sıra farklı anlamlar da kazandı” dedi.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü vurgusu
31 Mart ve 23 Haziran İstanbul seçim sürecini hatırlatan İmamoğlu, “Bir seçim süreci yaşadık. Türkiye’nin demokrasisi adına, çok önemli bir seçim yaşandı İstanbul’da. İki turlu olması farklı bir anlam yüklemiştir. Vatandaşımızın, toplumun tamamı demokrasiye sahip çıkma duygusu ispat oldu İstanbul’da. Oy versin vermesin, herkes demokrasi için mücadele etmiştir. Günün sonunda Türkiye’de demokrasi kazanmıştır. Devletimizin, milli birliğimizin, üzerine inşa ettiğimiz çok temel kavramlar var. Cumhuriyet, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve milli irade. Bu kavramların içini boşaltmak, devletimize, milli birliğimize, demokrasimize yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Yüz yıl önce işgal altında Anadolu’da bir tarih var” dedi.
‘Tehlikeli ve ayrımcılıktır’
Hükümetin kendisini millet iradesinden üstün gördüğünü ifade eden İmamoğlu, “Bir ailenin, grubun, kesimin değil, milli iradeye göre yönetilmesi için bedeller ödemiş bir ülkenin vatandaşlarıyız. Kendisini milletin iradesinden üstün görenler, bunun bedelini sandıkta en ağır şekilde öderler. Seçilmiş belediye başkanlarının, kamu vicdanının yerine kayyum atanması ne yazık ki gaflet ve delalettir. Seçimle gelenin seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur ne de hukukun üstünlüğü kalır. Vatandaşın sandıktan çıkan iradesi, geçersiz sayılacak bir irade değildir. Vatandaşın seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanmasının önünde engeller çıkarmak, bu kesimlere karşı demokrasi dışı kesimlere karşı hep birlikte mücadele etmek gerekiyorsa, demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkmak zorundayız. Bu ülkeyi yönetenler, bu ülkede 82 milyon vatandaşın yaşamasını kabul etmesi, bu anlayışla ülkeyi yönetmesi şarttır. Sandığa atılan bütün oylar, kime verilirse verilsin, eşit ölçüde geçerlidir” ifadelerini kullandı.
Siyasi partiler ve sendika kuruluşlarının ayırt edilemeyeceğinin altını çizen İmamoğlu, “Sandıktan yetki almış bütün seçilmişler, eşit hak ve yetkilere sahiptir. Bazı seçilmişleri ayrı tutmak, farklı kurallar uygulamaya kalkmak kabul edilemez. Bu tehlikeli bir ayrımcılıktır. Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediye başkanlarına ve seçmenlerine yönelik tavır, böyle bir ayrımcılık ortaya koymaktadır” diye konuştu.
23 Haziran’ı hatırlattı
İmamoğlu, HDP’li belediye eşbaşkanlarının görevden alınarak, yerine kayyum atanmasına ilişkin değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Siyasi partiler ve yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları hukukun içindedirler ya da dışında. Buna dair nihai karar verecek makam yargıdır. Kimi partileri, bazen hukukun içinde kabul edip, bazen hukuk dışı yapılar olarak damgalama siyaseti adet haline getirdiler. Onlarda bunu iyi bilsinler, günü kurtarmak için yapılan siyasetten ne bir fayda gelir ne de ülkemize fayda gelir. Mili iradeye dayanarak, sandıktan çıkanların hukuku üstünde olmaları kabul edilemez. Seçilmişler birer vatandaştır. Hukuka tabi olmak mecburiyetindedirler. Milletvekillerin, başkanların hukuk dışında çıktıkları iddialarını yargı organlarına ve topluma kabul ettirmek zorundadırlar. Bu kararı yargı verecektir. Toplum vicdanı izin vermedikçe görevden almalar, karşısında ne cevap verildiğini, 23 Haziran günlerini bir kez daha hatırlatmak isterim. 31 Mart’a ortaya konulan yalanların, iftiraların sahipleri bugün sözlerinin utancı içindedirler. Kendileri utanmıyorsa, partilileri eşleri onlar adına mahcup oluyorlar.”
‘İsraf düzeninin sürdürülmesidir’
Kayyum uygulamasının israf düzeninin sürdürülmesi olduğunu kaydeden İmamoğlu, şunları söyledi: “İstanbul veya Diyarbakır, bu ülkenin hangi yasal partisi olursa olsun, bu milletin görev verdiği hangi kişi olursa olsun tavrımızı hiç bir şekilde değiştiremeyiz. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı açıkça hep birlikte hayır demek mecburiyetindeyiz. Aksi taktirde adil bir toplum oluşturamayız. Bu adalet ve demokrasi mücadelesidir. Bu millet iradesini koruma mücadelesidir. İrade ortadan kalktığında, tolumun buna nasıl tepki gösterdiğini hep birlikte yaşadık. Bu cumhuriyete ve demokrasiye hep birlikte sahip çıkma mücadelesidir. Bu devletin yegane sahipleri Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit ve özgür 82 milyon vatandaşıdır. Asıl olan, vatandaşın, onuru, saygınlığı ve mutluluğudur. Siyasi partiler bunu sağlamak için araçtırlar.”
‘Korkmadan yılmadan’
Barış ve özgürlük mücadelesinden vazgeçmeyeceklerinin altını çizen İmamoğlu, “Hiçbir fanatizme kapılmadan, korkmadan, yılmadan, cumhuriyetin ve demokrasinin değerlerini her zeminde savunmaya devam edeceğiz. Cumhuriyetimizin olgunlaşma döneminde ülkemizin birlik ve beraberliğine sıkıntı gelmesine müsaade etmeyeceğiz. Barış ve özgürlüğü aramaktan hiç bir zaman vazgeçmeyeceğiz. Ülke insanlarının sağduyusu, birlikte ve huzur içerisinde yaşam arzusu, baskı ve ayrımcılığı yenecek güçtedir. Bunu en iyi ben yaşadım. Gönül zenginliği her zenginliğin üstündedir. Ayrı bir umutla dünyaya bakıyorum” diye belirtti.
‘Herkes mücadele etmeli’
Kayyum atamalarına karşı tutumlarına ilişkin yöneltilen soruyu yanıtlayan İmamoğlu, “Hukuk çerçevesinde her türlü mücadeleyi herkesin vermesi gerekiyor. Bu vatandaşlık sorumluluğudur. Bu kişilerin, partilerin veya başkanların tek başına vereceği mücadele değildir. Karşı duruşu ve yapılan yanlışa karşı mücadele veriliyor. Buna dair tüm hukuki yolları devam ettirmeliyiz. Bunu her ortamda söylemeye devam etmeliyiz. Özgürlük, barış, demokrasi, cumhuriyet hepimiz için bir nefes gibi. Nefesimizin ne kadar daraldığını İstanbul’da hissettik. Sadece demokrasiyi bir şehirde var etmek, ülkede var etmek anlamına gelmiyor, bütünlüklü şekilde var olacaksa, Mardin’de, Van’da, Diyarbakır’da, İstanbul’da, İzmir’de var olmalı” dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kayyum” tehditlerine ilişkin soruya İmamoğlu, şöyle cevap verdi: “Duyacağım tek endişe demokrasi adına olur. Şahsım adına endişe duyan biri değilim. Bunun adı Diyarbakır veya başka yer önemli değil. Milletin iradesinin arkasında hissini elde etmiş biri olarak görevimizi en iyi şekilde, şehre huzur getirmek adına mücadelemize devam ediyoruz. Şahsım adına sıfır endişe var. Demokrasi adına endişe duyuyorum.”
İmamoğlu, basın toplantısından sonra Tahir Elçi’nin mezarını ziyaret etti. Oradan da Kayapınar Belediyesi’ne geçerek, görevden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı ve Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk ile görüştü.