Ceylanpınar’da 2 polisin öldürülmesiyle ilgili dönemin Urfa Valisi ile yaptığı görüşmeyi anlatan Leyla Güven, Valinin kendisine, “O polisler aslında 3 arkadaşlardı. polislerden biri diğer ikisiyle bir husumet yaşamış ve 2 polisi öldürüp gitmiş. Dolayısıyla bu olay siyasi bir olay değil” dediğini aktardı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet arasında 2013 yılında başlayan görüşmelerin 5 Nisan 2015’te sonlandırılması ardından hükümetin devreye koyduğu savaş süreci devam ediyor. Görüşmelerin sonlandırılması ardından 5 Haziran 2015’te Diyarbakır’da meydana gelen bombalı saldırı ardından 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta ikinci bombalı saldırı meydana geldi. Ülkenin adım adım savaşa sürüklendiği bir dönemde Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 22 Temmuz 2015’te polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar’ın evlerinde öldürülmesi, Öcalan ile devlet arasında sürdürülen “Çözüm süreci”nin sona erdirilmesine gerekçe gösterildi. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, 24 Temmuz 2015’te resmen savaş sürecinin başlatıldığını açıkladı.
1 Eylül Dünya Barış Günü bir kez daha savaş ortamında karşılanırken, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, iki polisin öldürülmesiyle ilgili önemli bilgiler paylaştı. Mezopotamya Ajansı’ndan Özgür Paksoy’un haberine göre, O dönem HDP Urfa Milletvekili olan Güven, 2 polisin öldürülmesi ardından Ceylanpınar’da ev baskınları sonucu gözaltına alınanların işkenceye maruz kalmaları üzerine Urfa Emniyet Müdürü’nü aradığını ve işkence iddiaları üzerine tartışma yaşadıklarını söyledi. Emniyet müdürünün işkence iddialarına, “Ne bekliyordunuz, iki polisimizi öldürenlere çiçek mi vereceğiz?” şeklinde karşılık verdiğini ve bunun üzerine kendisinin “Haddinizi bilin işkence yaptığınızı kabul ediyorsunuz” diyerek telefonu kapattığını aktardı.
‘Bu olay siyasi bir olay değil. Bu adli bir vakadır’
Güven, ardından konuyla ilgili aradığı Urfa Valisi İzzettin Küçük ile aralarındaki diyalogu şöyle aktardı: “Urfa Valisine emniyet müdürünün yaklaşımını, işkenceyi aslında kabul ettiğini, bunun da bir suç olduğunu ve kendisinin bu konuya müdahale etmesini istedim. Vali, ‘Vekil hanım olay öyle değil. İşkence varsa ben ararım o emniyet müdürüne de haddini bildiririm. Tabi ki işkence olmaz olmamalıdır, ben takip edeceğim’ dedi. Ve Ceylanpınar olayıyla ilgili de, ‘Bir de şunu bilmenizi isterim, o polisler aslında 3 arkadaşlardı. Onlardan bir tanesinin diğer ikisiyle aralarında bir husumet yaşanmış ve oradan ayrılmış. Hepsinde ayrı ayrı o binanın anahtarı varmış. Dolayısıyla bu olay siyasi bir olay değil. Bu adli bir vakadır. O polis öfkelendiği için 2 polisi bir gece kendi anahtarıyla kapıyı açarak öldürüp gidiyor. Biz olayın bu şekilde gerçekleştiğine dair duyum aldık. Dolayısıyla bu diğer söylenen şeyler doğru değil’ şeklinde itiraflarda bulundu.”
‘AKP iktidarı bir çatışma süreci başlatmak istiyordu’
Başlatılan savaş sürecinin gerekçesi yapılan 2 polisin öldürülmesinin siyasi bir jargona büründürüldüğünü ve olayın PKK’ye mal edildiğini belirten Güven, “AKP iktidarı bir çatışma süreci başlatmak istiyordu. 7 Haziran’da çok büyük bir yenilgi almıştılar. 7 Haziran ile 1 Kasım arasında bir savaş başlatarak, aslında ‘her gün cenazeler gelsin ki biz bunun propagandasını yaparak milliyetçi cepheden tekrar oy devşirelim’ anlayışı ile yapıldığını düşünüyorum” dedi.
‘Provokatif bir eylem’
Ceylanpınar olayının çözüm sürecine yönelik provokatif bir eylem olduğunu dile getiren Güven, “Ne zaman barışa dair güçlü bir irade gelişse, hemen anında savaşın devam etmesini isteyen ve savaştan beslenen güçler, çeşitli provokatif eylemlerle bu süreci durdurmaya çalışırlar. Aslında Ceylanpınar olayı da aynı böyle bir süreçti. Tam insanlarda umut gelişmişken, Sayın Öcalan 2013 Newrozu’nda çok güçlü bir irade ile ortaya bir barış projesi sunmuşken, olayın yaşanmış olması, Türkiye tarihinde Özal’dan bu yana birçok gelişmenin farklı şekillerde üzerinde durmamızı gerektiren bir durum ortaya koyuyor” diye konuştu.
‘Barış için çalışmaya devam edeceğiz’
Ceylanpınar olayıyla ilgili hakikatin araştırılması gerektiğini altını çizen Güven, “1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle; her ne kadar savaşlar yaşanmış olsa da, nihayetinde barış gelmiştir. Bizim Ortadoğu coğrafyası barışa susamış bir coğrafyadır. 1 Eylül’ün bütün dünyada kalıcı bir barışa vesile olmasını yürekten diliyorum. Bunun gerçekleşmesi için de elimizden geldiği kadar barışı haykırmaya ve barış için çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘Savaş yıkımdır’
Öcalan’ın “Gandi” örneğini anımsatan Güven, şunları söyledi: “Sayın Öcalan’ın da belirttiği gibi Gandivari çalışma ve sivil itaatsizlik ile herkesi bu konuya kanalize edecek, herkesin barışa dair söz söyleyebileceği bir ortamı yaratmak için elimizden geleni yapacağız. Savaş gerçekten yıkımdır, gözyaşıdır, fakirliktir, sefalettir, işsizliktir ve katliamdır. Ama barış güzelliktir, özgürlüktür, huzurlu bir yaşamdır. Dolayısıyla halklar barışı çoktan hak etmişler. Barışın kalıcı olması için de bizler elimizden geleni yapacağız. Herkesin bu konuda duyarları olması için daha yoğun bir çaba içinde olacağız.”