10 Ağustos 2014’de halk oylamasıyla seçilen ilk Cumhurbaşkanı olan Erdoğan, bir yandan fiili başkanlık sistemine geçiş süreci başlatırken bir yandan da AKP’yi yeni bir rotaya soktu. Yeni sürece ayak uyduramayan veya ayak direyen en yakın yol arkadaşlarını tasfiye ederek, parti kadrolarını ve milletvekillerini kendine yakın unsurlardan oluşturdu. Başbakanlığı bırakmasından sonra güçlü başkan ve zayıf başbakan modelini uygulayacak kişi olarak Davutoğlu’nu parti Genel Başkanı ve Başbakan yaptı.
Bu süreçte AKP eski AKP olmaktan çıktı. Parti tüzüğü ve programında yazılı temel ilkeler unutuldu. Tek kişinin emir ve talimatlarıyla siyaset yapan bir parti haline geldi. Muhafazakâr demokratlıktan radikal İslamcılığa terfi etti. Partide artık ekonomiden, siyasetten, kültürden, sanattan vb. söz edilmedi. Parti, sadece, “ezan, bayrak, kuran, şehit ve ecdat” üzerinden Türk-İslam milliyetçiliğine dayalı ajitasyon ve propaganda yapılan araç haline getirildi. Milli güvenlik ve savaş konsepti iktidarın bütün politikalarını belirledi.
Başkanlık sistemine geçiş yolunda engeller çıkarmaya başlayınca, Erdoğan siyasal etik değerlerine, parti hukukuna ve protokole uygun olmayan bir tarzda Davutoğlu’nu azletti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Başbakan ve parti Genel Başkanı, askeri darbe, gensoru ve seçim mağlubiyeti gibi sebepler dışında, istifa usulüyle Cumhurbaşkanı tarafından azledildi. Yerine, AKP yönetiminin deyimiyle düşük profili ile kendisine biat da sınır tanımayan bir kişilik olan Binali Yıldırım’ı getirildi. Erdoğan’a koşulsuz biat etmeyi, sarayla uyum içinde olmayı, başbakan gibi davranmamayı, bir müsteşar veya başkanlık sekretaryası gibi çalışmayı; TBMM’de istenilen kanunları çıkarmayı, muhalefeti alt etmeyi, her işe koşulan joker olmayı ve son olarak Başkanlık sistemine geçişte rol almayı layıkıyla yapacak olan Binali Yıldırım bu işe en uygun kişilikti.
Azledilmesini içine sindirmeye çalışarak 3 yıl boyunca bir köşede bekleyen Davutoğlu, bugünlerde bir parti kurmaya çalışırken kendisini hainlikle suçlayan Erdoğan’ı eski defterleri karıştırmakla tehdit etti. Sakarya’da bir toplantıda, “Terörle mücadele konusunda defter açılırsa, birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Bizi bugün eleştirenler insan yüzüne çıkamazlar! Neden mi? İleride bir gün Cumhuriyet tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden biri 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır” dedi. Hemen o akşam Rize’de, “Böyle bir dönemde kimse kendi çıkarlarını önde tutamaz. Kimse kendi hırsı için memleketin geleceğini tehlikeye atamaz” diyerek Davutoğlu’na yanıt veren Erdoğan, AKP ve MHP cephesini hareketlendirdi. Yandaş medya bu konuyu es geçerken, muhalefet konunun üzerine giderek 7 Haziran-1 Kasım 2015 arasındaki olayları irdelemeye başladı.
“Cumhurbaşkanı ile en başından beri koordineli çalıştık” diyen Davutoğlu, söz konusu dönemde bir Başbakan olarak durumdan vazife çıkarmaktan geri durmamıştı. 10 Ekim’deki Ankara Gar katliamından sonra “Şimdi anketler geliyor, kamuoyunun nabzını tutuyoruz, oylarımızda yükseliş trendi var” diyerek bu katliamın hangi amaçla yapıldığı gerçeğini azgından kaçırmıştı. Ayrıca IŞİD’i “Öfkeli çocuklar” olarak nitelemiş ve Van’daki bir konuşmasında, “AKP iktidarı indirilirse buralarda beyaz Toroslar dolaştırılacak” diyerek Kürt seçmeni tehdit etmişti.
Yoğun baskı ve terör ortamında yapılan 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP, yüzde 49.5 ile tarihinin en yüksek oyunu aldı. TBMM’de çoğunluğu sağlayarak yeniden tek başına iktidar oldu. Erdoğan, 64. hükümeti kurması için yine Davutoğlu’nu görevlendirdi. Gülen Cemaatinin rahle-i tedrisatından geçen Davutoğlu, Cemaat tarafından Malezya’da profesör yapılmış, sonra da özel üniversitelerde görev yaptıktan sonra AKP’de Başbakan danışmanlığı ile siyaset atılmıştı. Sırasıyla Bakan ve başbakan ve AKP Genel Başkanı oldu. 27 Ağustos 2014-22 Mayıs 2016 döneminde başbakan olarak AKP politikalarını belirledi.
Davutoğlu görev aldığı dönemler boyunca AKP politikalarının başmühendisi oldu. Şimdi AKP çizgisinde bir parti (adı bile AKP’yi çağrıştırıyor) kurmaya çalışıyor. AKP’yi aşan ne bir özeleştiri ne de yeni bir siyasal programı var. AKP’den bile istifa etmiyor. Hangi yüzle halkın karşısına çıkacak ve neyin siyasetini yapacaksın Davutoğlu? Halk, aslı varken suretine itibar eder mi?