Yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk, kayyum dönemindeki usulsüzlükleri tek tek açıklayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kandil” iddiası hakkında, “Ne yaparsanız yapın ama iftira atmayın” dedi.
İçişleri Bakanlığı, 19 Ağustos tarihinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetiminde bulunan Diyarbakır ve Van Büyükşehir Belediye eşbaşkanlarının yanı sıra Mardin Büyükşehir Belediye eşbaşkanlarını da görevden alarak, yerlerine Vali Mustafa Yaman’ı kayyum olarak atadı. Kamuoyunda tepkiyle karşılanan atamalarla birlikte adı kuruyemiş harcamalarından kaynaklı gündemden düşmeyen Yaman, ikinci kez Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin kayyumu oldu.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, söz konusu atamaları “Vergilerle gelen parayı halka değil Kandil’e gönderenlere seyirci kalamayız” sözleriyle savundu.
Atamalarla birlikte ikinci kez Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlığı görevi elinden alınan Ahmet Türk, kayyum dönemini değerlendirerek, Erdoğan’ın sözlerine ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Gökhan Altay’a konuştu.
Kayyumun atadıkları da yolsuzluklara tepki göstermiş
31 Mart yerel seçimlerinde belediyeyi devraldıklarında işçi ve memur maaşlarını ödeyemeyecek durumda olduklarını belirten Türk, kayyumun giderken Mardin Su ve Kanalizasyon İdaresi (MARSU) çalışanlarının parasını ödemeden gittiğini kaydetti. Belediyenin kayyum döneminde toplamda 1 milyar TL’nin üzerinde borç altına sokulduğunu hatırlatan Türk, kayyum döneminde birçok yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığını bir kez daha yineledi. Söz konusu usulsüzlük dosyalarını kayyum döneminde işe alınan bir kişi tarafından kendisine sunulduğunu aktaran Ahmet Türk, “Mali Hizmetlerden sorumlu olan kişi yolsuzlukları önüme koyan adam. Milliyetçi bir adam ama dürüst. ‘Benim vicdanım sızlıyor’ dedi. Yine MARSU’da müfettiş olan birisi bu bilgileri bana getirdi. Bu da Kürt değil. Kendilerinin getirdiği insanlar bile bu yolsuzluklara tepki göstermiş” bilgilerini paylaştı.
‘KAYYUM DÖNEMİNDE BORCA RAĞMEN ELEKTRİK KESİLMEDİ’
MARSU’nun kayyum döneminde “gereksiz” ihalelerle borç altına sokulduğunu dile getiren Türk, göreve geldikleri gibi DEDAŞ tarafından MARSU’nun elektriklerinin kesilmesine değindi. 14 Nisan’da göreve başladıklarını, 19 Nisan’da ise MARSU’nun elektriğinin kesildiğini aktaran Türk, “600 bin insanı susuz bıraktılar. 2 yıl boyunca bu borca rağmen elektrik kesilmedi. Nereden baksanız tutarsızlık. Şimdi de hiçbir değeri olmayan söylemlerle toplumu bize karşı kışkırtmaya çalışıyorlar” dedi.
‘Hırsızlık yaptıkları için işten çıkarıldılar’
Göreve geldikleri vakit bir takım karalamalarla karşı karşıya bırakıldıklarını belirten Türk, “Şehit ailelerini çıkardılar diye yaygara kopardılar. Burada 3 kişi var. Birisi 30 Mart Cumartesi günü, yani belediye kapalıyken işe alınmış. Birisi 5 Nisan’da, diğeri 8 Nisan’da işe alınmış. Şehit ailesi dedikleri bir şahıs fakir fukaraya dağıtılan gıda maddelerini kimseye haber vermeden götürüyor. Yani hırsızlık yapıyor. Bunların kimin akrabası olduklarını bilme imkanım da yok. Bu kişilerin usulsüzlüklerinden dolayı işlerine son verilmiş. Ayrıca işçi ve memurların maaşları belediye bütçesinin yüzde 30’unu aşmamalı. Aştığı zaman belediye başkanı kendi cebinden verir. Kayyum döneminde bu maaşlar yüzde 40’ı bulmuş” diye konuştu.
‘Halkın parası çarçur edildi’
Kayyum döneminde kurulan bir spor kulübünün de toplamda bulunan 77 çalışanın belediyeden maaşa bağlandığını aktaran Türk, bunu feshettiğini dile getirdi. Türk, fesih gerekçesini ise şöyle açıkladı: “Belediyeler spora destek verir. Bu doğaldır. Ama spor kulübünde çalışan herkes belediyeden maaşa bağlanmış. Bu halkın parasını çarçur etmektir.”
Türk, sürekli kayyum propagandası yapan ve birçoğu AKP Gençlik Kolları üyesi olan kişilerden oluşan “Mardinmasa”nın da halkın parasını çarçur etmek amacıyla kurulduğunu ifade ederek, “Altlarına araba verilmiş her birinin. Kayyumun propagandasını yapıyorlar sadece. Yaptıkları iş bu. Hizmete dönük alamayan bu alımlar karşısında benim susmam bu halka ihanet etmek anlamına gelir. İşte yaptıklarımız budur” dedi.
‘Medya usulsüzlükleri görmemezlikten geldi’
Yine, kayyum döneminde yapılan bazı ihalelerdeki usulsüzlüklere değinen Türk, “Fen İşleri’nin parke taşları için yaptığı açık ihalede parke taşı metrekaresi 19 TL olarak belirleniyor. Ama İmar Dairesi doğrudan ihaleyi yapıyor, aynı parke taşı ihalesinin birini 49 TL’den, birisini ise 56 TL’den yapıyor. Aynı taş, aynı metrekare. Ama birisi 19 TL diğeri 49 TL. O kadar şey var ki; Günlerce anlatmamız lazım. Bütün bu hukuksuzlukları ve ihaleleri halkımızın önüne koyduk. Maalesef sistemle bütünleşmiş medya bunları görmemezlikten geliyor. İftira kampanyasına destek veren bir tutum içerisinde” diye konuştu.
1 lira 10 lira olarak gösterilmiş
Kayyum döneminde binlerce kişiye verilen yemek faturalarının şişirildiğini ve belediye bütçesinden her gelen bakana yemekler verilerek, araçlar kiralandığını aktaran Türk, “Sayın Cumhurbaşkanı geldiği zaman bir hafta için korumalarına araç kiralanmış. Tek tek hesapladım. Topladığımda 40 bin TL’yi geçmiyor. Ama 332 bin TL kiralamaya verilmiş. Bunun hesabı verilsin. Halkın parası çarçur edilmiş. Yine hediyeler falan da verilmiş. Davet edilip edilmemeleri önemli değil. Ama bir lirayı 10 lira gösterip naylon fatura kestiğinizde asıl halka ihanet budur” dedi.
”Söylediklerine kendileri de halkımızda inanmıyor’
Erdoğan’ın “Kandil” açıklaması iddialarına da yanıt veren Türk, “Belediyenin imkanları belli. Belediyede bir kuruş para yokken, işçilerin paralarını ödeyemezken ve makinelerimiz tamir beklerken farklı yerlere para aktardığımız noktasındaki söylemlere ne halkımız ne de kendileri inanıyor. Kürtlerde bir söz var; Dikana Beko du qalip sabun (Bekonun dükkanı iki kalıp sabun). İki kalıp sabun belediyede yokken farklı yerlere para aktarma imkanımız yokken, böyle bir yalanla kamuoyunu yanıltmaya dönük açıklamalar ciddiyetten uzak anlayışlardır” değerlendirmesinde bulundu.
‘Vay Türkiye’nin haline’
Geçmişte de benzer durumların yaşandığını hatırlatan Türk, “Belediye bakkal dükkanı değil. İşçilerin ve memurların paraları kuruşuna kadar banka hesaplarına yatırılmış ve bankalardan paralarını almışlar. Kayıtlar ortada. Buna rağmen eğer bir iktidar yalan söyleme ihtiyacı duyuyorsa ‘vay Türkiye’nin haline’ demekten başka söylenecek bir şey yok. Mali Hizmetler ödeme yapacak. Nerden nereye para aktaracağız? Ne yaparsanız yapın ama iftira atmayın. İftiralarla bu işi götürmeyin. Hukuksuzluk yaptınız. Kürtleri sindirmeye çalıştınız. Kürtlerin siyaset yapmasını engellemek için her şeyi yaptınız. Ama iftira atmayın. İftiralarla yönetilen bir siyaset bu ülkeye ne getirir” diye sordu.
‘İftiralarla darbeyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar’
Kayyum döneminde yapılanların üstünü örtbas etmek amacıyla haklarında kimi iddialar ortaya atıldığını savunan Türk, “Gerekçelerini meşrulaştırmak için, bazı yalan ve iftiraları gündeme getirerek faşist ve ırkçıları ikna yetmeye yönelik bir politikadır. Tekçi anlayışlar, demokrasiyi hiçleştiren anlayışlar birilerini düşman gösterir ve yalanlarla ülkeyi yönetmeye çalışırlar. Dünyanın her yerinde böyle olmuştur. Geçmişten beri iftiralar ve yalanlara bu darbeyi meşru göstermek için yapıyorlar. Keşke paramız olsaydı elektrik taksitlerini yatırsaydık. Ama demokratik bir süreç için çaba gösterenler yalanlara kanmıyor. Hukuksuz ve haksız darbeye karşı demokratik tepki gösteriyor. Bu önemli” ifadelerini kullandı.
‘Sorunlara ideolojik bakılmamalı’
Türkiye’ye demokratik bir gelecek kazandırmadan hiçbir sorunun çözülemeyeceğinin altını çizen Türk, “Bu ırkçı söylemlerden kurtulmayız. Demokrasi güçleri demokratik değerler altında ortak mücadeleyi büyütmeli. Bu sürecin demokratik bir sürece evrilmesi konusunda ciddi refleks ve çaba göstermeleri gerekiyor” çağrısında bulundu.
Sorunlara ideolojik bakılmaması gerektiğine dikkat çeken Türk, ideolojik anlayış farklılıkların olabileceğini işaret ederek, “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ‘freni patlamış kamyon’ diyor. Freni patlamış kamyonu hep birlikte durduralım. Şu an Kürtleri yalnızlaştırma politikası yürütülüyor. CHP zaman zaman bu siyasetin etkisi altında kalarak demokratik siyaseti savunamayacak hale geliyor” eleştirisinde bulundu.
Bu durumun çok tehlikeli olduğunu vurgulayan Türk, son olarak demokratik kamuoyu ve muhalefet partilerine şu uyarıda bulundu: “Bu konuda uyarılarımızı da yapıyoruz. Bu sürece müdahale etmek gerekir. Öyle görülüyor ki antidemokratik anlayış halkları artık sindirecek, susturacak bir noktaya götürüyor.”