Geçtiğimiz hafta bir seçim günü yaşadık ve sonuçları üzerine tartışmalar kesintisiz sürerken, gerçekte neler yaşandığını ise ileriki zamanlarda daha net görüp ayrıntılara vakıf olacağız. Bilinen tek gerçek ise inanılmaz baskı, sandık taşıma vb. uygulamalarla baraj altında bırakılmak istenen HDP’nin barajı geçmiş olma gerçeğidir. Demokratik koşullarda bir seçim süreci yaşanmış olsaydı emin olun HDP’nin oyu yüzde 20’lere dayanacak, Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığındaki oran ise çok daha yüksek olacaktı. Bizlere anlaşılmaz gelen şeyse mevcut iktidara halen teveccüh gösterilmesiydi. Bu teveccühün en temel nedeni savunma sanayi üzerinden sermayeye alan açma hedefiyle ortaya atılan ve inanacak insan kalabalıklarını bulan ‘beka’ sorunu ile dağıtılan sadakalarla yaşamaya alışmış bir halk gerçeğiydi.
Özellikle son yıllarda sermaye yanlısı politikalarla emekçilerin yaşantısı çekilmez hale getirilirken, doğal yaşam ise adeta katliama uğradı. Bu gerçeklerin geniş halk yığınlarına ulaşması noktasında ise yetersizlikler yaşandı. Bu yetersizliğin başlıca nedeni basın üzerine uygulanan baskılar ve havuz medya olarak nitelenen medyanın gerçekleri ters yüz etmekteki başarısıydı. Tüm bunlara karşın halkın ve doğanın yanında politika yapan örgütlenmelerin yetersizliği ise bir başka gerçekti. Bu süreçlerden elbette sonuçlar üzerinden birçok ders çıkarılacaktır. Önümüzdeki günlerin geçmiş günlerimizi aratacak nitelikte olacağı ise şimdiden belli.
Sermayenin çıkarları üzerinden daha ileri ekonomi politikalarının ortaya konacağını söylemek bir kehanet içermiyor. Çünkü yaptıkları yapacaklarının garantisi, ancak bu onlara yetmeyecek. Seçimi öne almalarına neden olarak gösterilen ekonomik çöküşü çözmek adına hem emek üzerindeki sömürü büyüyecek hem de doğal yaşam geri dönülmez biçimde zarar görecek. Dış borç ödemelerini ötelemek adına başvuracakları uluslararası fonların, içinden çıkılmaz bir hal alan ekonomik kriz nedeniyle Türkiye’den neler isteyebileceklerini hayal etmek mümkün. Gelecek günlerde neler yaşanacağını gösteren bir hükümet kararında ise tarımsal üretimlerin tamamen değişime uğrayacağının işaretleri veriliyor.
Tarım Mahsülleri Ofisi’nin (TMO) depoları satılığa çıkarılırken, yerine sermaye eliyle idame ettirilen ‘Lisanslı Depoculuk’ çiftçilerin cenaze marşı niteliğinde. Üretim yapan üretici ürettiği ürünü bu depolara teslim ederek, eline verilen senetlerin bankalarda faiz karşılığı bozdurulabilir olması, üretirken kaybeden çiftçiye bir kez daha kaybettirecek. Bu sürecin hızlanarak devam edeceğini gösteren hükümet kararını Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci açıkladı. Tüfenkçi, lisanslı depoculukta depo kira bedelinin tamamını karşılayacaklarını söyledi. Karşılanacak olan kira bedelini çiftçiye destek gibi sunarlarken, aslında tarımsal ürünlerin belli ellerin elinde toplanmasına hizmet edecek olan depoların desteklenmesi için verildiği ise saklanamıyor.
Tüfenkçi, “Tüm ülke çapında lisanslı depoculuk sisteminde toplamda 2 milyon 48 bin tonluk kapasiteye ulaştık. Kuruluş izni almış 129 şirketin tamamına lisans verilmesi durumunda ise ulaşılması öngörülen toplam depolama kapasitemiz 10 milyon tonu aşacaktır. İnşallah ürünleriniz bu işlem borsasında da işlem görecek. Uluslararası piyasalarda önemli ve etkin bir aktör haline de getireceğiz” sözlerinden sonra lisanslı depolara ton başına 25 TL destek verdiklerini ve ayrıca lisanslı depodaki ürünü depocu teminat gösterip kredi çektiğinde faiz desteğini de verdiklerini ifade etti. Tüm bu açıklamalar zaten yok olma eşiğine gelmiş küçük çiftçiliğin bitirilerek yerine tekelleri koymanın adımlarıyken, GDO’lu tarımı ve enerji tarımını büyütecekleri, tüketime yönelik ihtiyaç duyulan ürünleri
ise ithalata bağlayacakları şimdiden belli.
Peki biz ne yapacağız sorusuna verilecek en kısa cevap ise hep birlikte yaşamın her alanı için ‘üretmek’ zorundayız. Zaman laf değil çözüm üretme zamanıdır ve ancak emekçi halklarla buluşabilmemiz sorunlara yönelik, ancak sermayeden bağımsız üretebileceğimiz cevaplarla mümkün olacaktır. Gelecek haftaki yazımızda tarımdan başlayıp neler yapılabileceğine dair olanakları tartışmaya çalışacağız.