Suriye iç savaşının kızıştığı İdlib’de Rusya destekli Suriye rejimi ilerlemeye devam ederken Türkiye tıkandı. 9’uncu gözlem noktası kuşatma altına alınan Türkiye, 8’incisini korumaya çalışıyor. 2019’da çözülmesi beklenen İdlib için rejimin DSG’nin kapısını çalabileceği, DSG’nin ise Afrin’i gündeme getireceği belirtiliyor.
Nazım Daştan-Kamışlo/MA
Suriye iç savaşında büyük bir krize nede olan İdlib’de Rusya destekli Suriye rejim güçleri ile Türkiye destekli Heyet Tehrir El Şam (HTŞ/El Nusra) arasındaki çatışmalar giderek şiddetleniyor. Çatışmaların geldiği aşamada Suriye rejimi, İdlib’in kapısı olarak bilinen ve uluslararası M5 yolu üzerinde bulunan Han Şeyhun’u HTŞ’den aldı.
Türkiye’nin Astana anlaşması kapsamında 2017’de kentin güneyinde kurduğu 12 askeri gözlem noktasından 9’uncusu Han Şeyhun’a bağlı Morek’te bulunuyordu. Rejimin bu bölgeyi tamamen almasıyla 9’uncu gözlem noktası alanı da kontrol altına alındı. Burada bulunan yaklaşık 200 askere ne olduğuyla ilgili çeşitli bilgiler dolaşırken, askerleri kuşatmaya alan rejimin bir koridor açtığı ve askerleri bu koridor üzerinden çıkarmak istediği kaydediliyor. Türkiye’nin ise bölgenin kuzeyinde bulunan Hiş yerleşim yerinin yakınına mevziler kazdığı ve askeri gözlem noktasını buraya taşıyacağı ifade ediliyor.
Suriye rejimi operasyonları kapsamında Türkiye’nin Sirman’daki 8’inci gözlem noktasını da hedef aldı. Yaşanan gelişmeler Rusya-Türkiye ilişkisini büyük bir oranda gerginleştirdi. Bu gerginliğin esas nedeni ise Türkiye’nin Suriye politikasında NATO ile yakınlaşması.
Astana anlaşması
2017’den beri taraflar arasında şiddetli çatışmalara sahne olan İdlib’de Suriye rejiminin yaptığı son hamle, bugüne kadar dengeli yürütülen savaşta önemli bir avantaj elde ettirdi. Rusya, İran ve Türkiye’nin bir araya geldiği Astana anlaşması kapsamında Türkiye’ye ait İdlib’in güneyinde 12 askeri gözlem noktası oluşturulmuştu. O günden bu güne Rusya destekli rejim güçleri ile Türkiye’nin desteklediği silahlı güçler arasında vekâlet savaşları yürütülüyordu. Ancak son çatışmalarla beraber Suriye rejiminin Türkiye’ye ait 9’uncu gözlem noktasını alması, savaşı farklı bir aşamaya getirdi. Bu durum Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirirken, Türkiye’nin gözlem noktasının alınması ise Astana sürecini fiili olarak askıya aldı.
Soçi görüşmeleri
Ayrıca Türkiye’nin Soçi görüşmeleri kapsamında Halep’ten Şam’a uzanan M5 uluslararası yolunu açma ve hat boyunca burada bulunan radikal grupları 15-20 kilometre bölgeden çıkararak, bölgenin “silahsızlandırılmış bölge” şeklinde ilan edilmesi rolünü yerine getirmemesi ise, taraflar arasındaki bu anlaşmayı da geçersiz kıldı.
Türk konvoyunu Rusya mı vurdu?
Han Şeyhun düşmeden önce Türkiye orada bulunan gruplara destek amaçlı askeri sevkiyat yollamış, ancak bu sevkiyat Maret El Numan güzergâhında vurulmuştu. Her ne kadar Suriye rejiminin vurduğuyla ilgili haberler çıksa da Türkiye’nin askeri konvoyunu vuranın Rusya olduğu aktarılıyor. Askeri konvoyun vurulmasından bir gün sonra ise, stratejik önemdeki Han Şeyhun tamamen Suriye rejiminin eline geçti.
İlişkileri düzeltme girişimi
Birleşmiş Milletler (BM) ve Fransa’nın da devreye girmesine rağmen Suriye rejimi operasyonlarına ara vermezken, bu sefer de Türkiye’nin 8’inci gözlem noktasının Suriye rejimine bağlı güçler tarafından ağır silahlarla hedef alındığı kaydediliyor. Türkiye’de 11 Eylül’de gerçekleştirilecek 5’inci Soçi görüşmeleri öncesi sahada dengeler değişirken, Türkiye, Rusya ile olan bu gerginliğin dinmesi için diplomatik faaliyetlere ağırlık verdi. Bu kapsamda AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 27 Ağustos’ta Rusya’ya giderek, Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ile görüşmesi bekleniyor. İkili arasında gerçekleşecek görüşmede ise, temel gündemin İdlib ve yaşanan son operasyonlar olacağı belirtiliyor.
Yol Halep’e çıkıyor
Suriye rejimine bağlı güçlerin operasyona devam etmesi halinde ise sıradaki hedefin M5 yolu üzerinde bulunan Maret El Numan olacağı, sonrasında ise Serakib gibi kentlerin olması bekleniyor. Buraların da Suriye rejiminin kontrolüne geçmesiyle beraber İdlib-Halep arasında bağlantı sağlanacak. Suriye ordusu söz konusu iki yere de hava saldırıları gerçekleştiriyor. Bu durumun İdlib’in tamamına yayılıp yayılmayacağına ilişkin çeşitli sorular da var.
Öte taraftan daha önce yapılan görüşme ve anlaşmalar kapsamında İdlib krizinin 2019’de çözüleceği ile ilgili görüşler ağır basıyor.
İdlib’de operasyon olur mu?
Sahadaki denklem ve ittifaklar göz önüne alındığında İdlib’de Türkiye’yi bugüne kadar koruyan gücün NATO olduğu açık bir durum. Rusya’nın her operasyon girişimine karşı Türkiye’yi destekleyen NATO, bu alanda kendi kazanımlarına dönük politikalarda Türkiye ile birlikte hareket ediyor. Bununla bağlantılı olarak NATO ve Rusya’nın anlaşması, ya da onayı olmadan İdlib’de beklenilen savaşın yapılmayacağı da düşünülüyor. Söz konusu duruma ilişkin ise Rusya ve ABD’nin İdlib için çeşitli görüşmeler gerçekleştirdiği ve görüşmeler kapsamında kimi anlaşmaların yapıldığı da kaydediliyor. Bu pazarlık ve görüşmelerde ABD’nin İdlib’in tamamen Rusya’ya verilmesi karşılığında, Beşar Esad rejiminin değiştirilmesi ve Suriye’de çıkan petrolü Akdeniz üzerinden Avrupa’ya taşımak istediği kaydediliyor.
DSG’nin kapısı çalınabilir
Bunların da yanında Suriye rejiminin Rusya’nın desteğiyle İdlib’e büyük bir operasyon yapabilme gücü olup olmadığı da tartışılıyor. 8 yıldır iç savaş içinde yıpranmış bir Suriye ordusunun HTŞ ve diğer gruplar karşısında karada savaşması zor. Bu noktada Suriye sahasında daha önce hem HTŞ’ye hem de IŞİD’e karşı verdiği savaş ile rüştünü ispat eden Demokratik Suriye Güçleri (DSG) akıllara geliyor. Suriye rejiminin bu konuda DSG ile kimi görüşmeler gerçekleştirdiği belirtilirken, rejimin İdlib operasyonu için DSG’nin kapısını çalması da gündemde olan konulardan biri. DSG’nin temel hedefinin ise Afrin olduğu ve tüm politikalarını bu temelde hayata geçirmeye çalıştığı ifade ediliyor.
Afrin’e sıçrar
İdlib’de olası bir savaşın ise, sadece İdlib ile sınırlı kalmayacağı ve Cerablus’tan Afrin’e kadar olan bölgeyi etkileyeceği ön görülüyor. Türkiye’nin bu alanda daha fazla darbe almasıyla ilerleyen zamanlarda Suriye topraklarının tümünden çıkarılmasını gündeme getirebileceği yorumu da öne çıkıyor.