AKP’nin medyaya, iktidarının ilk döneminden beri özel bir önem verdiği, medya alanını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirme gayretinin, partinin başlıca gündemlerinden birisi olduğu açık. 2019 yılı itibariyle baktığımızda, iktidarın bu hedefinde çok büyük oranda başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Yaratılan yeni medya alanı, doğrudan iktidar tarafından yönetilen havuz kuruluşları, yine iktidar tarafından kontrol edilen eskinin ana akım kuruluşları ile bu süreçte baskılarla birlikte güçsüzleştirilmiş muhalif medyadan oluşuyor. Genel olarak bakıldığında AKP ile “iltisaklı” medyanın, medya alanının yüzde 90’ına tekabül ettiği görülüyor.
Medya alanının bu yeniden şekillendirilme hikâyesi, gündelik olaylar ya da belirli gündemler üzerinden muhalif medyada sıklıkla eleştirilse de, bu sürecin bütününü hakkıyla ele alan akademik çalışmaların azlığı bir ihtiyaç olarak kendisini ortaya koyuyordu. Vahdet Mesut Ayan’ın Yordam Kitap’tan çıkan “AKP Devrinde Medya Âlemi” başlıklı çalışması bu alana sunulmuş nitelikli bir katkı olma özelliğini taşıyor.
Ayan, çalışmasında medya alanının yeniden şekillendirilmesi sürecini, Gramsci’nin tarihsel blok kavramıyla açıklıyor. AKP’nin iktidara geldiği günden itibaren, yerleşik tarihsel blokun yerine, bir başka tarihsel blok meydana getirme hedefiyle hareket ettiğini belirten Ayan, bu anlamda, hem temel yapıda, yani ekonomide, hem de üstyapıda çeşitli stratejiler geliştirdiğini ileri sürüyor.
Temel yapıda gelişen mücadele, Sungur Savran’ın kavramsallaştırmasıyla burjuvazinin iç savaşı olarak özetlenebilir. 1960’ların sonunda siyasi örgütlenmesine başlayan İslamcı burjuvazi, Refah Partisi ve AKP iktidarları döneminde, ekonomide önemli bir güç elde etmeye başlıyor. Kitapta da aktarıldığı gibi, AKP dönemi, Batıcı-laik burjuvazinin imtiyazlarının göz ardı edildiği, geçmişin İslamcı sermayesinin, devlet ihaleleriyle güçlendirildiği ya da alanda hiç sözü olmamış yeni aktörlerin yaratıldığı bir dönem olarak öne çıkıyor. Ayan tam da burada, temel yapıda gerçekleşen dönüşüm ile medya alanında gerçekleşen dönüşüm arasında değerli bir bağlantı kuruyor:
“Bunun ardında, AKP’nin sınıfsal dayanağı olan İslamcı burjuvaziyle birlikte, farklı yöntemlerle yanına çektiği Batıcı-laik burjuvazi de vardır. Dolayısıyla medyanın dönüşümünün esas nedeni, temel yapıda yaşanan uzun soluklu değişimde aranmalıdır”.
Çalışma, 16 yıllık süreci, üç dönem üzerinden inceliyor. Birincisi, AKP’nin, meşruluğunu kazanma derdiyle reformlara öncelik verdiği, müesses nizamla açık bir çatışmaya girmekten kaçındığı, ana akım medyayla söylem düzeyinde tartışmaya girdiği 2002- 2008 yılları arası. İkincisi, iktidarın, parti kapatma, e-muhtıra, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi gündemlerden zaferle çıkmasının ardından, Cemaat ile el ele yerleşik güçlere karşı savaş açtığı; medyanın bu savaşta önemli bir mevzi olduğu 2008-2012 yılları arası. Üçüncüsü ise AKP’nin bu savaşta büyük oranda başarılı olduğu, müesses nizamı önemli oranda etkisiz kıldığı, ancak liberaller ve Cemaat başta olmak üzere müttefikleriyle bir iç savaşa tutuştuğu, Gezi İsyanı’nın ardından medyaya yönelik saldırıların daha fütursuzlaştığı, çeşitli yöntemlerle medya alanının ele geçirildiği 2012-2018 yılları arası.
Ayan, iktidarın bu üç dönemde boyunca, üç farklı yöntemle medya alanını şekillendirdiğini aktarıyor. TMSF’nin başrolü oynadığı, eskinin ana akım medya kuruluşlarının havuza katılmasını sağlayan fethetme; eskinin İslamcı medya kuruluşlarının yanı sıra partinin ve İslamcı burjuvazinin desteğiyle yeni gazete ve televizyonların (Milat, Diriliş Postası vs.) kurulmasını imleyen teşkil etme ve sahipliğin Ciner, Doğuş gibi gruplarda kalmasına rağmen iktidar tarafından atanan komiserlerle yayınların iktidar lehine şekillendirilmesini anlatan zapt etme, bu yöntemleri oluşturuyor.
Ayan, çalışmasıyla AKP’nin 16 yıllık medya politikalarına bütünsel ve akademik bir bakış ile yaklaşırken, yaptığı titiz araştırmayla gayet ayrıntılı bir tarihsel anlatı da ortaya çıkartıyor. Hafızalarımızın çok uzun erimli olamadığı, geçmişin faillerinin mağdur olarak durmadan konuşturulduğu böyle bir dönemde, AKP medyasının yaratılmasında kimin ne kadar payının olduğunu hatırlamak da önem kazanıyor.
“AKP Devrinde Medya Âlemi”, AKPmedya ilişkisinin sınıfsal temelinden hareket eden ve ortaya çıkan tablonun kurucu sacayaklarını ortaya seren güçlü bir eleştiri.