Bedri Türkmen/İstanbul
Bir yıldır Galatasaray Meydanı’na çıkışları engellenen Cumartesi Anneleri/İnsanları, Meydan’ın kendileri için bir hafıza mekanına dönüştüğünü belirterek, ‘Galatasaray Meydanı’ndan da mücadelemizden de vazgeçmeyiz’ dedi
İlk kez 27 Mayıs 1995’te, gözaltında kaybolan yakınlarının akıbetini sormak için Galatasaray Meydanı’nda toplanan Cumartesi Anneleri/İnsanları, 700. haftalarında Beyoğlu Kaymakamlığı’nın yasaklamasıyla engellendi. 52 haftadır Galatasaray Meydanı’na çıkması engellenen Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerine İstanbul Beyoğlu’nda bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) önünde devam ediyor. 1 yıldır Galatasaray Meydanı’na çıkamayan Cumartesi Anneleri/İnsanları gazetemize konuşarak, mücadelelerinden de kendileri için sembol hale gelmiş Galatasaray Meydanı’ndan da vazgeçmeyeceklerini söyledi.
‘Susturulmak istenen demokrasidir’
İHD Kayıplar Komisyonu üyesi Sebla Arcan, Cumartesi Anneleri’nin 699 hafta boyunca seslerini Galatasaray Meydanı’ndan duyurduklarını ve Galatasaray Meydanı’nı bir hafıza mekanı haline getirdiklerini söyledi. Hafıza mekanı olma açısından bir de toplumsal hafızada kayıp yaşaması ve yaşatılması açısından kendileri için özel bir yer olduğunu ifade eden Arcan, “Dünyadaki böyle mücadelelerin böyle hafıza mekanları vardır. Plaza De Mayo ve İran’da kayıp yakınlarının buluştuğu mezarlıklar bunlardan biridir. Bu açıdan Galatasaray Meydanı bizim için önemli bir mekandır” dedi ‘Galatasaray’ın yasaklanmasını sadece bize olan bir yasak olarak görmüyoruz’ diyen Arcan, “Başından beri diyoruz, burada susturulmak istenen sadece kayıp yakınları değil, iktidara muhalif, bütün demokrasi güçlerinin sesi susturulmak isteniyor. Ve bu adımlar cumartesi Anneleri ile başladı. Biz bunun bilincindeyiz” diye belirtti.
‘Bedel ödemeye hazırız’
Galatasaray Meydanı bir yıldır Cumartesi Anneleri’ne/İnsanları’na yasak olduğunu ancak her koşulda adalet arayışlarının istikrarlı bir şekilde devam ettiğini dile getiren Arcan, iktidarın Cumartesi Anneleri’nin ve hak savunucularının sokağa çıkarmasını istemediğini vurguladı. Arcan, “Bütün baskıya rağmen biz sokakta direndik. Galatasaray Meydanı’na çıkacağız. Bizim umudumuz her zaman var. Bunun için de mücadele edeceğiz. Biz bu uğurda bedel ödemeye hazırız” dedi.
Erdoğan ‘Bu benim kabinemin sorunu’ demişti
Cumartesi Anneleri’nin/İnsanları’nın 2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesine de değinen Arcan konuşmasına şöyle devam etti: “Yapılan görüşmede Erdoğan ‘bu benim kabinemin sorunudur’ diyerek, Cemil Kırgıbayır’ın dosyası için mecliste komisyonun kurulması için talimat verdi. Dosyası hazırlandı ama bunca zaman geçmesine rağmen bir fezleke dahi hazırlanmadı. Daha sonra insan haklarına sırtını döndü.”
24 yıllık bir hak mücadelesi
Arcan, aynı zamanda demokratik Türkiye mücadelesi verdiklerini belirterek, “Bizim mücadelemiz bir demokrasi mücadelesidir, yurttaşlık mücadelesidir, hak mücadelesidir. Türkiye demokratik bir ülkeye dönmediği sürece ne kayıplar bulunacak ne de ne de kurumsal diğer sorunlar çözülecek” dedi. Galatasaray Meydanı yasaklandıktan sonra İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi önünde devam eden eylemlerinde gözle görülür bir azalma olduğunu ancak her şeye rağmen her cumartesi istikrarlı bir şekilde gelen insanlar olduğunu ifade eden Arcan son olarak şunları dile getirdi: “Polis gözetiminde açıklamalarımız gerçekleşiyor. Her tarafta bir polis ablukası var. Buna rağmen Cumartesi Annelerini hiçbir koşulda terk etmeyen insanlar var ve bu bizim için gurur verici. Bu mücadele 24 yıla dayanan bir mücadele bir kararlılık mücadelesidir, biz mücadelemize devam edeceğiz. Hiçbir güç bunu engellemeyecek. Annelerin sesi dünyada baskılanmayan tek sestir.”
En vicdani hak elimizden alındı
Hasan Ocak’ın kardeşi Hüseyin Ocak ise hiçbir Demokratik hakkın kullanılmadığı bir zamanda, bir ülkede yaşadıklarını vurguladı. Sadece Galatasaray Meydanı değil birçok yeri cezaevine çevirdiklerini dile getiren Ocak, “En vicdani olan insanın kendi yakınını arama olan hakkımızın elimizden alındığı bir ortamdayız. Hiç kimsenin demokratik haklarını kullanmadığı bir dönemdeyiz” dedi.
Kalbimiz o meydanda
Bu ülkeden yaşananların hepsinin bir birine bağlı olaylar olduğunu söyleyen Ocak, “Demokratik bir seçim ile seçilmiş belediye başkanların bile mazbatası elinden alınıyor. Hakların gasp edildiği bir ortamdayız. Bu anlamda bu sistem devam ettikçe daha çok bedel ödeyeceğimize benziyor. Çünkü biz kendi yakınımızın akıbetini soruyoruz. Bu en insani durumdur. Ama yıllardır kesintiye uğramadığı ve hiçbir hükümetin cesaret edemediği bir noktaya getirdi. Her halükarda Galatasaray Meydanı insanlarını arayanların mekanıdır diyoruz. Her koşulda bu hakkın verilmesi için mücadele vereceğiz” diye konuştu. Ocak, bir senedir Galatasaray Meydanı’na gitmelerinin engellenmesine rağmen kalben ve ruhen o meydanda olduklarını belirtti. Kaç yıl geçerse geçsin ve her koşulda Galatasaray Meydanı’na çıkmak için mücadele edeceklerini vurgulayan Ocak, “O meydanda Mücadele eden insanları kaybettik. Daha geçen gün Elmas Eren’i kaybettik. O alan aynı zamanda Elmas Annen’in de alanı orada çocuğunun akıbetini sordu. Bu alan her koşuldu kaç yıl geçerse geçsin o alan için mücadelemizi vereceğiz” ifadelerini kullandı.
‘Korku iklimini tüm ülkeye yaydılar’
2011 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan ile görüşenler arasında olduğunu söyleyen Ocak, “O yıllarda konsept gereği biraz demokratik açılımı ihtiyacı duydular. Sokağın sesini kendilerine yakın gördüler. Demokrat görünmek zorunda kaldılar. O dönemin konjektörü gereği öyle olmak zorundaydılar. Şimdi ise ergenekoncularla anlaştılar korku iklimini tüm ülkeye yaydılar. Şimdi ülkeyi kaos ortamına çekip diktatöryel bir şekilde yönetmenin peşindeler. Biz bunu kınıyoruz” dedi
‘Verdiğimiz bir söz var’
Galatasaray Meydanı’nda yapılan eylemlerinin daha görünür ve daha çok kamuoyu oluşturduğunu belirten Ocak, son olarak şunları söyledi: “Topluma deli gömleği giydirdiler. İnsanlar üzerinde bir korku iklimi yarattılar. Doğal olarak bize olan destek biraz azalma oldu. Ama biz bir irade olarak her daim oranın mücadelesini sürdüreceğiz. Kaç kişi kalırsak kalalım verdiğimiz bir söz var. Yakınlarımız bulunana kadar mücadelemize devam edeceğiz.”
‘Soylu’nun bir sözü üzerine’
Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç ise, 24 yıl önce mücadeleye başladıklarında başka anneler ağlamasın diye yola çıktıklarını ve o günden beridir bu uğurda mücadele ettiklerini söyledi. “Biz bir insanlık mücadelesi veriyoruz. Biz cinayetlere karşı mücadele veriyoruz” diyen Karakoç, “İlk başlarda devlet tüm gücüyle üzerimize gelmesine rağmen geri adım atarak Galatasaray Meydanı’nı bize bırakmıştı. Ama son dönemde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir sözü üzerine bize saldırıldı. Haksız hukuksuz bir şekilde engellendik. 52 haftadır Galatasaray Meydanı’na çıkışımız engelleniyor. 24 yıldır mücadele ediyoruz. 24 yıl dahi geçse yine mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi. “24 yıldır burada hiçbir kaybı olmamasına rağmen destek için gelen insanların olduğunu belirten Karakoç, 24 yıldır burada bizimle mücadele eden insanların desteği azalmadı. Ama zaman zaman desteğe gelen bir kısım insanlarda bir azalma oldu. İHD önünde yaptığımız eylemde polis sokağın iki tarafını kapatması güvenlik için değil bize baskı olması için duruyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Mücadelemizin başladığı yer’
Özgür Gündem Gazetesi’nin 25 yıl önce gözaltında kaybedilen muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe ise Cumartesi Anneleri olarak tekrardan Galatasaray Meydanı’nda toplanmak istediklerini belirtti. Cumartesi anneleri olarak o meydanda sadece çocukları için adalet istemek için toplandıklarının altını çizen Tepe, “Biz sonuna kadar Galatasaray Meydanı’nda tekrardan orada eylem yapmak için direneceğiz. Çocuklarımızın katilleri yargılanama kadar biz eylemlerimize devam edeceğiz. Mücadelemizin başladığı yer olduğu için biz her defasında Galatasaray Meydanı’na gitmek istiyoruz. Bizi küçücük bir sokağa sıkıştırmalarına rağmen halkın desteği devam ediyor” dedi. Tepe, Erdoğan’ın kendilerine söz verdiğini ancak çocuklarının katillerini yargılamadığı, hatta Galatasaray Meydanı’nda toplanmalarını bile çok görüldüğünü ifade etti. Tepe son olarak geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden mücadele arkadaşı Elmas Eren’i kaybettikleri için üzgün olduğunu belitti.
‘Soruyoruz devlete: Neden?’
Son olarak konuşan Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren ise 699 hafta Galatasaray Meydanı’nda kayıplarıyla buluştuklarını ve buradan hem ülke kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna seslendiklerini belirtti. Galatasaray Meydanı’nda sadece kayıplarının akıbetini sormak için çıktıklarını ifade eden Eren, “Devlet eliyle kaybedilmiş insanlarımızı tek tek orada seslendirdik. Faillerini açıkladık, faillerinden hesap sorulmasını istedik ve gözaltında kaybetmeler son bulsun dedik. 699 hafta kayıplar belli failler nerede diye seslendik. Sadece derdimizi dillendirdik. Şiddet uygulamadık. Ama 700. Haftada ne oldu da devlet bize saldırdı. Biz soruyoruz devlete. Neden böyle davranıldı. Bir şeylerin üstü mü örtülmeye çalışıldı. Örtemeyecekler. Tek bir kaybımız kalmaya kadar biz eyleme devam edeceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar biz unutturmayacağız. Ne de bu eylemden vazgeçeceğiz” diyerek kararlı olduklarını söyledi.
2011 yılında Erdoğan’ın Cumartesi İnsanlarıyla buluşması bir nevi devletin gözaltında kaybedilmelerini kabul ettiğini ifade eden Eren, “700. haftada devlet bizi terörist ilan etti. Kendisiyle çelişiyor bu devlet. Sorunlarımıza çözüm bulacağına engelliyor. Biz asla Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu. Eren son olarak şunları söyledi: “Evet bir yıldır gidemiyoruz ancak Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmiş değiliz. 700. Haftada yapmak istediğimiz eylemde bize yapılan saldırı sonrası dünyanın bir çok yerinde eş zamanlı eylemler oldu. İHD önünde yaptığımız eylemlerde İlk haftalarda darp edildik. Bu saldırılardan sonra insanlar biraz uzaklaştı bizden. Polisler her gireni arıyor bir nevi bize şiddet uyguluyor.”