Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerine kayyum atanması üzerine toplumun birçok farklı kesiminden seçmenin iradesinin yok sayılmasına yönelik tepkiler geldi. Büyüyerek devam eden bu tepkilere rağmen hükümet nezdinden yapılan açıklamalarda, “sivil darbe” olarak tanımlanan kayyumlar savunuldu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ise henüz konuya ilişkin bir açıklaması olmadı. Ancak Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın tarafından önceki gün kabine toplantısı sonrası yapılan açıklamada, “Teröre destek olanlarla ilgili gerekli adımlar atılmıştır. Seçilmiş olmak kimseyi masum kılmaz” denildi. Bu durum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim, sandık ve demokrasi ilişkisine dair açıklamalarını hatırlattı.
Erdoğan’ın farklı tarihlerde sandık ve demokrasi ye atıflarda bulunduğu açıklamalarının bazıları şöyle:
- Filistin’de 12 Aralık 2006 yılında alınan erken seçim kararı sonrası: “Son anda atılan bu adım isabetli olmamıştır. Filistin’e olumlu yaklaşanlar ekonomik ambargo uygulamak suretiyle sandığın neticesini görmemezlikten gelmemeliydiler. Demokrasiye inanıyorsak sandığa saygılı olmak zorundaydık. Ancak Filistin’e bu saygı gösterilmemiştir.”
- AKP grup toplantısında 2 Mayıs 2007 yılında yaptığı konuşmadan: “Hiçbir zaman seçimden, millet iradesine başvurmaktan imtina etmediklerini bildirdi. Seçim sandığının kurulacağını ve milletin hür iradesiyle gelecek tercihini ortaya koyacaktır.”
- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın AKP hakkında açtığı kapatma davasıyla ilgili 16 Mart 2008 tarihinde Siirt konuşmasından: “Demokrasi bu kadar ucuz mu? Bu millete böyle bir haksızlığı kimse reva göremez. Millet iradesini hiçe sayarak hukuk tesis edilemez. Bu talihsiz girişimin hukuki zemini olmadığı gibi millet vicdanında hiçbir meşruiyeti de yoktur… 16 milyon 500 bin insanın iradesini hiçe saymak var mı ya var mı?”
- AKP Bağcılar İlçe Başkanlığı’nın 08 Kasım 2018 tarihli kongresinden: “Ülkemin her yeri aynı şekilde güzelleşecek, aynı haklara her yerinde sahip olacağız. Bunu yapamıyorsak bunun hesabını zor veririz. Sizler de bunun hesabını sormak durumundasınız. Nerede soracaksınız? Sandıkta soracaksınız. Demokrasi budur.”
- Mısırda, Müslüman Kardeşler aleyhine yaşanan gelişmelere karşı 5 Temmuz 2013 tarihindeki konuşmasından: “Sandık demokrasinin namusudur. Sandığa saygısı olmayanın kendisine halkına ve tarihine de saygısı olamaz. Demokrasilerde hükümet etmenin sandık dışında sandığın çıkardığı çoğunluk dışında kuralı yoktur. Demokrasiyi yok etmek için sadece darbe yapmak gerekmez. Çoğunluğu aşağılamak, çoğunluğun tercihlerini aşağılamak da demokrasiyi yok etme rejimidir.”
- Gezi Direnişi sırasında 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Demokrasi sadece sandık değildir” açıklamasına karşı Fas ziyaretinden açıklama: “Sandığın olmadığı bir demokratik sistem söz konusu değildir.”
- İstanbul İl Danışma Meclisi Toplantısı’ndaki 22 Haziran 2014 tarihindeki konuşmasından: “Bir siyası parti sandıklara sahip çıkamıyorsa sandıkları gözetim altında tutamıyorsa vatandaşın verdiği oyun sandıkta kaybolmasına, çalınmasına göz yumuyorsa o siyasi parti daha en baştan kaybetmiştir.”
- Diyarbakır’da, bir önceki kayyum süreci başlamadan önce 28 Mayıs 2016 tarihli konuşmasından: “Ben inanıyorum ki Diyarbakırlı kardeşim er veya geç bunlara gereken dersi sandıkta verecek. Biz sandıkla hareket ediyoruz. Bunlarsa Kandil’le hareket ediyorlar. Biz gücümüzü Hak’tan ve halktan alıyoruz. Farkımız bu.”
- Venezuela’da yaşanan olaylara ilişkin 24 Ocak 2019 tarihinde yaptığı açıklama: “Ben demokrasiyi bu güne kadar şöyle tanıdım; 40 yıllık bir siyasi geçmişim var. 40 yıllık siyasi geçmişimde sandıktan çıkana saygı duyacaksınız. Sandıktan çıkana eğer saygı duymuyorsanız bunun adı demokrasi değildir. Bu totaliter bir zihniyettir, totaliter bir yapıdır, anlayıştır.”
- Adıyaman 26 Mart 2019 tarihli mitingden: “Sandık bizim namusumuzdur. Sandık, millî iradenin aşılmaz, sarsılmaz, yıkılmaz kalesidir. Sandık, milletimizin bedel ödeyerek, mücadeleler vererek elde ettiği çok önemli bir kazanımdır.”
- 14 Mayıs 2019 tarihinde gerçekleştirilen çiftçilerle iftar programından: “Sandığa gölge düşmüşse en doğru yol yeniden milletin hakemliğine başvurmaktır. Hiç kimsenin milletin hakemliğinden kaçmaya, mızıkçılık yapmaya, bu yol açıldığı için karşısındakileri ve yargıyı suçlamaya hakkı yoktur.”
HABER MERKEZİ