Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), İzmir’de 2007 yılında polis kurşunu ile öldürülen Baran Tursun davasında geçtiğimiz gün kararını açıkladı. AİHM, kararında polis memuru Oral Emre Atar’a verilen 2 yıl 1 aylık hapis cezasını yeterli bulurken, Tursun ailesine mahkemece verilen 111 bin 359 euroluk tazminatı da yeterli gördü. AİHM, ayrıca ailenin mağduriyetinin ödenen tazminat ile giderildiğini savundu. AİHM’nin kararını değerlendiren Baran Tursun’un babası Mehmet Tursun, 2007 yılından beri “Devletle başa çıkılmaz, kader” gibi söylemlerle davasından vazgeçirilmeye çalışıldığını; ancak 14 yıldır mücadele ettiğini söyledi. Türkiye mahkemelerinin polis kurşunu ile yaşamını yitiren yurttaşların davasında adeta “cezasızlıkla bunları motive eden, iştahlarını kabartan ve bunu meslek haline getiren” bir yaklaşım sergilediğini dile getiren Tursun, Baran Tursun Vakfı’nı kurmalarının ardından yaptıkları tespitte, Türkiye’nin her yerinde polislerin cezasızlıkla ödüllendirildiğine şahit olduklarını söyledi.
‘AİHM Türkiye’den farksız’
Türkiye’deki hukuk sistemiyle mücadele ederken tüm umutlarının AİHM olduğunu dile getiren Tursun, ancak AİHM’nin de son zamanlarda Türkiye yargısından farklı kararlar veremez olduğunu dile getirdi. Özellikle son bir yıldır AİHM’nin kararlarını incelediklerini belirten Tursun, “Son bir yılda genellikle Türkiye mahkemelerinin doğrultusunda kararlar çıktığını ve yine bu doğrultuda yüksek sayıda ret cevaplarının çıktığını gördük. Çok ağır ve önemli davaların yüzde 97’ye yakını reddedildi. Roboski davasında da gördük. Bizim davamız da aynı. AİHM’nin Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 43 sayfalık kararını kısaltarak 25 sayfaya indirdiğini gördük. Oysa biz AİHM’e 4 bin sayfalık bir savunma hazırlamıştık; ama bu savunmanın tek bir cümlesine bile atıfta bulunmamışlar” diye konuştu. Vakıf olarak mücadelelerine devam edeceklerini belirten Tursun, “Eskiden AİHM’in devlet hukuku üzerinde bir caydırıcı gücü vardı ama artık caydırıcı bir gücü yok. Artık ulusal mahkemeler üzerinde etkin bir mekanizması olduğuna kuşkuyla bakıyoruz. Belki Türkiye toplumu bunu yeterli miktarda tartışmadı ama biz Türkiye kamuoyunda sürekli tartışılır bir hale getireceğiz” dedi.
İZMİR