HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, ‘Tam da böylesi bir dönemde; ölümlerin, çaresizliğin kol gezdiği zamanda 8 Mart’ın ruhuna, birleştirici ve kazanma odaklı kuvvetine ihtiyaç var’ dedi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tutulduğu Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Mehmet Aslan‘ın gündeme dair sorularını yanıtladı.
Kendilerine yönelik tutuklamalara, AİHM kararlarının uygulanmamasına, Kobane davasına ve HDP’ye yönelik kapatma davasını da hatırlatarak, eleştirilerde bulunan Yüksekdağ, “İnsanlarımızın kolunu kanadını kırdıklarını sanıyorlar. Bizi yargıladığını sananlar, yıllardır halkın iradesini hapiste tutanlar, istediklerini başaramadılar. Bir yanımız esaret ise bir yanımız özgürlüktür çünkü” dedi.
Kibir ve zulme battılar
“Hep söylüyoruz, yine hatırlatalım; HDP, halktır. HDP’ye saldırınca kadın iradesi üzerine kurulmuş kadın özgürlük hukukunu uyguladığı, mücadelesinin verildiği bir yapıya saldırmış oluyorsunuz” diyerek, sözlerine devam eden Yüksekdağ, “Tam da bu nedenle istediklerini başaramayacaklar. Çünkü kadın direnişleri çağında olduğumuzu idrak edemeyecek kendi kibirlerine ve zulümlerine batmıştır” ifadelerini kullandı.
Kadın mücadelesi ‘kalk borusu’dur
Yüksekdağ, “Ortadoğu, Kurdistan ve Türkiye gerçeği bakımından eril hegemonyanın çok ağır ve şiddetli biçimiyle yüz yüzeyiz. Kadına dönük şiddet ve cinayetler öyle sistematik bir hal aldı ki artık bunu jenositten, kadın soykırımından farklı tanımlamak mümkün değil. Bu aynı zamanda kadınların mücadele zorunluluğunu da öne çıkarıyor. Türkiye ve Kürdistan kadın hareketi yakın tarihimize göz ucuyla baksak bile öncü ve hayati rol oynamıştır. Jin jiyan azadî haykırışı, basit olmanın ötesinde bir dönemin ruhu, eylem bilinci ve harekete geçirici gücü olmuştur. 8 Mart’ların 25 Kasımların ve kadın haklarının gasp edilmesine karşı kampanyaları bütün bir toplum için bir ‘kalk borusuna’, işaret fişeğine dönüştürdü. Kadınların bu rolü ve öncülüğü hala günceldir ve yaşamsaldır, görülmelidir” sözlerini kullandı.
Kürt sorunu çözülmeli
Yaklaşan seçimlere dair konuşan Yüksekdağ Millet İttifakı’nın Türkiye ve Kurdistan’ın kritik sorunlarına dair somut adımlar atmadığını ve bu durumun temelinde ise ittifakı oluşturan güçlerin arasındaki çelişkilerin olduğunu vurguladı. İttifakın öncelikle Kürt sorununu ele alması gerektiğini, Kürt sorununun çözümsüzlüğünün rejim krizine yol açtığını belirten Yüksekdağ, “Bütün muhalefetin istediği mevcut iktidarın değişmesi ise bu her şeyden önce muhalefetin demokratik değişimiyle başlar. Aksi durumda iktidardan farklı olmaz” diye konuştu.
Emek ve Özgürlük İttifakının Türkiye ve Kurdistan halkları için yeni bir umut ve enerji olduğunu ifade eden Yüksekdağ, “Emek ve Özgürlük İttifakı, ilk çıkış rüzgarını çok iyi değerlendirmeli. Hepsinden önemlisi de halkların ona, ‘Üçüncü İttifak’ olduğu için yüzünü çevirdiğini, değer verdiğini, unutmamalı” dedi.
Mor çadırlar örnek çalışma
Mereş Merkezli depremleri de işaret eden Yüksekdağ, iktidar ve devletin çöktüğünü ancak buna karşın insanlık değerlerini savunan güç ve hareketlerin ise güçlü bir biçimde ayağa kalktığını ifade etti. Bu yönüyle önemli bir sınavın verildiğini söyleyen Yüksekdağ, kadınların rolüne dikkat çekti. Yüksekdağ, şöyle dedi: “Bir taraftan hala yitirdiğimiz canların yasını tuttuğumuz doğrudur; ama diğer taraftan kadına ve onun nezdinde yaşama sahip çıkmak zorundadır herkes. Bu süreçte kadın örgütlerinin, özelde kadın dayanışması eksenli çalışan gönüllü ve inisiyatiflerin geliştirilmesi, desteklenmesi çok önemlidir. Bu nedenle Silopyalı kadınların örnek organizasyonu, Mor Tır, Mor Yerleşke, kadın ve çocukların için psiko-sosyal destek, kreş gibi uygulamaların çoğaltılması önemlidir.”
Dayanağımız ‘Jin jiyan azadi’
Yüksekdağ, sözlerini şu ifadelerle bitirdi: “İnancımız o ki; ‘Kadın yaşam özgürlük (Jin jiyan azadî)’, eril kapitalist sistemin enkazının arasında filizlenen yeni toplumun da mayası olacak. Elbette ki dayanağımız, Rojava’dan İran’a ve dünyayı saran kadın isyanlarına inanmak, aynı yoldan ilerlemektir. Bu 8 Mart’ı bir yıl öncekinden daha güçlü ve kendinden emin karşılayan bir kadın hareketi var. Ve artık toplumsal kurtuluş, politik özgürlük, adalet mücadelesi, çok daha fazla kadının kurtuluşuna bağlanmış durumda. Tam da böylesi bir dönemde; ölümlerin, çaresizliğin kol gezdiği zamanda 8 Mart’ın ruhuna, birleştirici ve kazanma odaklı kuvvetine ihtiyaç var. Kaybettiklerimiz arasında ve kadınların yaşamını ve yarınını birlikte kazabiliriz.”
HABER MERKEZİ