Bu yazıyı yazarken İstanbul’da kar yağmaya başladı. Şu anda gökyüzünden inen beyaz dantelleri seyrediyorum. Her biri birbirinden farklı desenler halinde havada dans edenler betonun sıcaklığını yenip yerleri beyaza boyayabilecek mi, bilemiyorum. Muhtemelen başaramayacak, toprakla buluşamayacak, doğayla kucaklaşamayacak, hızla eriyecekler. Gözümün önünden kar taneleri geçerken ruhum hala birkaç gün önce kadınlar olarak tüm sokaklara bulaştırdığımız enerjinin ve renklerinin etkisinde. Bu halle sizinle buluşmaya çalışıyorum.
Her 8 Mart’ta bizler, kadınlar daha çok buluşuyoruz birbirimizle. Daha çok genç kadın bu coşkulu akışa katılıyor. Buluşma; bizlere, yıllardan yaşlar alanlara inat giderek gençleşiyor. Her 8 Mart’ta olduğu gibi bu yıl da kadınlar; siyasi iktidarın, erkek egemen aklın önümüze koyduğu barikatları tüm gece boyu yıkmak için var gücü ile çabaladı. Ne siyasi iktidarın faşist aklı, ne patriyarkanın toplumsal kodlara sinmiş izlerinin kadınların dayanışmasını, yaşamı özgürleştirme çabalarını engellemesi mümkün değil. Sen bulaşığı yıka ben barikatları yıkarım, diyen yaratıcılığa her yıl yenileri eklenerek, kendini besleyerek çoğalıyor kadınlar.
Newroz’un arifesinde, kadınlar Newroz’un coşkusunu da taşıdı alanlara, 8 Mart’ı renkleri ile, zılgıtları ile, halayları ile Jin Jiyan Azadi sloganları ile bezedi, Kadın yaşam özgürlük bu sloganlara eşlik etti. Tüm emekçi kadınlar alanlardaydık, vapurda açılan pankartlara müdahale eden kadın polislerle -kadın kadını mı yakaladı- derken birbirine karışan suskunluğa el konmayan pankartlar eşlik etti. Kadınlar her yerdeydi, iktidara, patriyarkaya inat.
Alanda içime dolan özgürlüğün her anında aklım sık sık Kandıra’ya kaçtı, Bakırköy’e, Amed’e, Sincan’a. Gün boyu yaşadığım her anın coşkusuyla cezaevlerinde tutsak olan yoldaşlarımla kucaklaşmak, alanların coşkusunu siyasi tutsaklara taşımak istedim. Figen Yüksekdağ’la, Sebahat Tuncel’le, Sibel Akdeniz’le, Gülten Kışanak’la, Aysel Tuğluk’la, Pervin Oduncu’yla, Bircan Yorulmaz’la, Zeynep Karaman’la, Ayşe Yağcı’yla, Dilek Yağlı’yla, Ayla Akat Ata’yla, Meryem Adıbelli ile, Aynur’la buluştum. Sonra diğer koğuşlara gittim; Elif’le, Hanım’la, Sabite ile Süheyla ile Medya ile, Melike ile, Sevinç’le, Bahar’la… rehin siyasi kadınlara tek tek sarıldım. Siyasiler rehinken aklınızın bir yanı, ruhunuz onlarladır çoğu zaman. Havalandırmada halay çekersiniz birlikte, her koğuşun sesi yükselir şarkılarla, türkülerle, kadınlar bir kez daha özgürdür buluşan seslerinde, dayanışmasında. Alanlar çınlarken eminim havalandırmalardan yükselen coşku alanlara ulaşmıştır 8 Mart’ta. Alanların coşkusu da zindanlara.
8 Mart’ta Akbelen’in kadınları İkizköy’de, ortaya yaktıkları nöbet ateşinin başında daire olmuş, oturmuş slogan atıyorlardı nöbet tuttukları ormanın yamacında. -Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa-. Onlar maden yasasındaki değişikliği ateşin etrafında sazları, tefleri ile şarkı söylerken bir yandan tartışıyor, bir yandan attıkları sloganda tekleyince kahkahalarla yeniden başlıyorlardı slogan atmaya, ekoloji mücadelesinde yarım kalan tartışmalarına. Zeytinlikleri de ormanları da kömür şirketine, termik santralara, onlara su taşıyacağını düşündükleri, planlanan Bodrum barajının yapımına da kaptırmayacaklar kararlılar, patriyarkal kapitalizme de siyasi iktidara da geçit vermeyecekler öyle görünüyor, çok açık.
Şarkılar, sloganlar, kahkahalar, halaylar, danslar birbirine karışıyor, barikatlar yıkılıyor, yakılan ateşler daha bir güçlü hararetli yanıyor, gençler ilk kez yedikleri biber gazının nereden geldiğini hızlıca kavrayıp coşmaya devam ediyor. Her yer bir kez daha özgürleşiyor.
Hepimiz biliyoruz ki; yaşamı özgürleştirmeye kararlı kadınlar olarak yaşamı dönüştürmek için sadece 8 Mart’ları beklemiyoruz. Kararlıyız; patriyarkal tüm kurulu egemen sistemleri yıkacağız, kadın özgürlükçü yaşamı ilmek ilmek örüyoruz. Kapitalizmi de faşizmi de yeneceğiz.
Türkülerimiz buluşuyor, yüreklerimiz, mücadelemiz barikatları, yasakları, ötekileştirmeyi yeniyor. Evlerimizden sokaklarımıza, sisteme kadar, fabrikalardan üniversitelere, hastanelerden okullara, tarlalardan derelerin kıyısına, ormanların içine kadar patriyarkayı, iktidarları, kapitalizmi, faşizmi yıka yıka özgürleşiyoruz. Sesimiz, coşkumuz, inadımız, yüreğimiz, aklımızla, kararlılığımızla özgürleşiyor, özgürleştiriyoruz…
Hepimize kutlu olsun…