Mart ayının ilk haftasını geride bıraktık. 8 Mart geldi ve dünyanın her yerinde kadınlar büyük bir katılım, coşku ve direnişle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladılar. Biz de 8 Mart’ı bütün dünya kadınlarına kutluyor, anlamlı mücadelelerini selamlıyor, dayanışma duygularımızı belirtiyoruz. Kadının özgürleşme mücadelesi kadınlar ve erkekler olarak hepimiz için önemlidir. Kadının özgürlüğü yaşamın ve toplumun özgürleşmesi demektir. En az kadınlar kadar erkekler de kadının özgürleşmesini savunmalı, bu mücadeleyi sahiplenmeli ve onunla dayanışma içerisinde olmalıdır. Şüphesiz bunun için öncelikle kendimizi değiştirmeliyiz.
Kadının özgürleşme mücadelesi tarihin en anlamlı mücadelesidir. Kadın özgürlük mücadelesi sayesindedir ki bütün sömürülerin, haksızlıkların, kötülüklerin kökeni ortaya çıkabilmiş ve gerçek özgürlüğe nasıl ulaşılacağı anlaşılabilmiştir. Bundan dolayı kadın özgürlük mücadelesi bütün insanlık için çok anlamlı ve değerlidir. Kadın özgürlük mücadelesi özgürlük sorununun kökeninde erkek egemen zihniyet olduğunu ve ancak özgürlüğün köklü bir zihniyet devrimiyle, bunun sonucunda gerçekleşecek dönüşümle olacağını göstermiştir. Tarihte bilinçli ve sistemli kötülük, kadının yaşamdan dışlanması, ötelenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Kadının doğası, duygusu, zekası dışlanıp sadece erkeği esas alan zihniyet gelişince toplumsallık büyük bir zarar görmüş, eşitlik, dayanışma ve paylaşıma dayalı yaşam ortadan kalmış, bunun yerine baskı, sömürü, işgal, katliam, savaş, çatışma vb. her türden kötülük gelmiştir. Bununla insanlık özgürlüğünü kaybetmiştir. Çünkü doğru bir toplumsallık; eşitlik, özgürlük, kardeşlik, barış, paylaşım ve dayanışma kadının duygu, düşünce ve irade olarak varlığıyla mümkündür.
İnsanlık bu gerçeği büyük acılar pahasına deneyimlemiştir. Zaten beş bin yıldır insanlık bu sömürü ve kölelikten çıkmaya çalışıyor, bunun mücadelesini veriyor. Artık günümüzde eskilerin deyimiyle temel çelişkinin ne olduğu anlaşılmış, bunun bilinci edinilmiştir. Çağımızı ve çağımızın mücadelesini farklı kılan kadın özgürlük bilincinin ve mücadelesinin varlığıdır. Eskiden sınıf mücadelesi temel çelişki olarak görülürdü ve bu mücadeleyle herkesin, yani yaşamın ve toplumun özgürleşeceğine inanılırdı. Yakın tarihimizden edindiğimiz tecrübeyle sınıf çelişkilerinin de temelinde yer alan ve her türden sömürüye, eşitsizliğe, adaletsizliğe, kötülüğe kaynaklık eden faktörün erkek egemen zihniyet olduğu anlaşılmıştır. Şimdi biliyor ki erkek egemen zihniyet ve bu zihniyetin var ettiği sistem aşıldıkça kadınlar ve erkekler olarak hepimiz özgürleşeceğiz. Dolayısıyla kadının özgürlük mücadelesi kadınlar ve erkekler olarak hepimizi özgürleştiren bir mücadeledir. Dolayısıyla da kadınlar ve erkekler olarak hepimiz bu mücadeleyi sahiplenmeli, bunun gerektirdiği değişimleri yaşamalı, kendimizi değiştirmeliyiz. Özellikle en çok erkekler bu konuda derinleşmeli, özgürlük ölçüleri temelinde kendilerini gözden geçirip yenilemelidir. Kadın özgürlüğü karşısında erkeğin telaşlanıp koruyacağı hiçbir şey yoktur. Bu tür özelliklerin hepsi birer prangadan başka bir şey değildir. Dikkat edilirse bunun aksini savunanlar, mevcut düzenden nemalanan hükümranlardır. Örneğin Türkiye’de bunu en çok savunan, kadının özgürleşmesinden en fazla çekinen Tayyip Erdoğan ve AKP-MHP iktidarıdır. Bir de utanmadan bu gerçekliklerini saklıyor, öyle değillermiş gibi yaklaşıyorlar. Çünkü toplumsa kadın özgürlüğü konusunda duyarlılık artmış, bundan dolayı düşmanlıklarını açıkça belirtemiyorlar. Tıpkı Kürt düşmanı olup bunu perdelemeye çalışmaları gibi.
Her zaman olduğu gibi 8 Mart Kürdistan’da da büyük bir coşku ve katılımla kutlandı. Kürt kadınları her yerde alanlara çıkarak özgürlük ve eşitlik sloganlarını haykırıp JIN JIYAN AZADÎ dediler ve dayanışmalarını daha da geliştirdiler. Kadının bilinçlenmesi, iradeleşmesi ve bugün insanlığın özgürlük mücadelesine öncülük eder duruma gelmesinde Kürt kadınının katkısı çok fazladır. Kürt hareketinin ve kadınının yaşadığı yoğunlaşma, derinleşme kadın özgürlük mücadelesinin en ileri felsefik ve toplumsal çerçevesini ortaya çıkarmıştır. Sara-Sakine Cansız gibi büyük tarihi kişilikler ortaya çıkmıştır. Onların öncülüğünde Kürt kadını kendini irade haline getirdi ve özgürleştirdi. Kürt kadını sadece kendisini bulup özgürleştirmemiş, Ortadoğu’da ve dünyada kadının özgürlük mücadelesine öncülük etme düzeyine ulaşmıştır, Bugün dünyanın her yerinde kadınlar JIN JIYAN AZADÎ sloganıyla eşitlik ve özgürlük istemlerini dile getirmekte, mücadelelerini geliştirmektedirler. Bu bakımdan Kürt kadını takdir edilmeyi hak ediyor.
Eş yaşam anlayışı, eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık sistemi Kürtlerin ve Kürt kadınının yarattığı çok önemli değerlerdir. Onlarca, yüzlerce, binlerce şehit kadının mücadelesiyle bu değerler yaratılmıştır. Kürt hareketinin ve özgürlük mücadelesinin gelişmesinde kadının emeği, mücadelesi ve öncülüğü inkâr edilemez ve yaratılan bu değerlerden taviz verilemez. Bundan taviz vermek hakikati inkâr etmek, özgürlük ilkeleriyle çelişmek demektir. Bunu ancak düşman isteyebilir ve özgürlükte derinleşmemiş olanlar buna alet olabilir.
Türkiye’de yürütülen özel savaşın en temel hedefinin Kürt halkının mücadelesi olduğu herkesin malumudur. AKP-MHP iktidarına verilen rol Kürt halkının özgürlük mücadelesini ortadan kaldırmak ve yüz yıldır yürütülen Kürt soykırımını sonuca ulaştırmaktır. AKP-MHP’nin yanında duran herkes bu planın bir parçasıdır. Bundan katiyen kuşku duymamalıyız. KDP’si, Hizbulkontra’sı, hepsi bu planın işbirlikçisidirler. Şimdi 31 Mart’ta gerçekleşecek yerel seçimlerden dolayı Kürt halkının bu temel ilkeleri bazı kişi ve çevreler eliyle tartışma konusu yapılmak isteniyor. Böyle bir tartışmanın geliştirilmesi son derece manidardır. Çünkü Kürt halkının böyle bir gündemi yoktur. Kürt halkının gündemi kadının nasıl daha fazla özgürleşeceği, bunun sisteminin nasıl geliştirileceği temelindedir. Ancak özel savaş merkezi en hassas noktaları tartıştırarak, bunun üzerinden kafa karışıklığı ve tepkiler oluşturarak Kürt halkının birliğini bozmaya çalışıyor. Kürt soykırımının bir parçası olarak geliştirilen kayyum rejimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kürt halkı açık bir şekilde AKP-MHP iktidarını ve kayyum rejimini reddetmiştir. Şimdi AKP-MHP iktidarı devlet baskısıyla, faşizm ve özel savaş yöntemleriyle Kürdistan’daki belediyeleri almaya çalışıyor. Oy kullandırmak için yüz binlerce asker, polis, memur Kürdistan’a getirilmiş. Böylece kayyum sistemi kalıcı hale getirilmek isteniyor. Devletin Kürdistan’da farklı güçlerin eliyle yaptığı her şey bu planın bir parçası olmaktadır. Dolayısıyla her türlü olumsuz tartışma girişimleri özel savaş merkezinin sızması ve yönlendirmesiyle olmaktadır. Ne var ki Kürt halkı özel savaş merkezinin bu provokasyonlarına karşı uyanıktır. Kürt halkı özel savaşa prim vermeyeceğini ortaya koyduğu tutumla göstermiştir. Hiç kimse özel savaşın etkisi veya yönlendirmesi altında hareket etmemelidir. Kürt halkı varlık ve özgürlük mücadelesi veriyor, bunun için büyük bedeller ödüyor. Yerel seçim de genel seçim de bu mücadelenin bir parçasıdır. Kişisel arzuların, mal-mülk-kariyer arayışlarının bu mücadelede yeri yoktur.