HÜSEYİN AYKOL/ İÇERİDEN
Seydişehir T Tipi Cezaevi’nde bulunan Şiyar Fırat, 6 Aralık 2021 tarihli mektubunda özetle şöyle diyor: “Ben 2016 yılı Aralık ayından bu yana tutukluyum. Önce bana 2 yıl hapis cezası istiyorlardı. Daha sonra bir olayda parmak izim çıktığı iddiasıyla devletin birlik ve bütünlüğünü bozmaktan yargılanmaya başladım. Siirt 3. Ağır Ceza Mahkemesi 27 Eylül 2021 günü bana 8 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve ayrıca toplamda 110 yıl hapis cezası verdi. Gerekçeli karar bana bir ay sonra tebliğ edildi ve ben de yedi gün içinde itirazımı İstinaf Mahkemesi’ne yaptım. İstinaf onaylamaya kalkarsa, sonra da Yargıtay’a başvuracağım ama adalet şu anda değerlidir; geç gelen adalet adalet değildir.
Burada bulunan Önder Korkmaz, 1 Kasım 2021 günü Afyon-Bolvadin T Tipi Cezaevi’ne sürgün edildi. 3 Kasım günü ise Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nden Muhammed Peksoy yanımıza getirildi. 2023 yılında tahliye olması gereken Mustafa Akan’ın infazı geçmişteki hücre cezaları bahane edilerek yakıldı ve tahliyesi 2026 yılına kaldı. 11 Kasım 2020 günü tahliye olması gereken Yılmaz Uçar’ın infazı yakıldı ve böylece tahliyesi 5 Haziran 2022’ye ertelendi. Mehmet Şükrü Gelir’in siyasi dosyadan aldığı cezayı bitirdiği halde, adli dosyalardan aldığı cezaları bu cezayla içtima edildiği için tahliye edilmiyor. Bu arada, İmralı’daki tecridin sona erdirilmesi için girdiğimiz açlık grevi için açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı.”
Mardin E Tipi Cezaevi
Mardin E Tipi Cezaevi’nde bulunan gazeteci arkadaşlarımızdan Abdulkadir Turay 30 Kasım 2021 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Yeni infaz yasası burada da canlar yaktı, yakıyor. Hamit Bektaş, Mahmut Aktay, Muhittin Durmaz, Turan Kaygısız, Aslan Özdurak’ın tahliye zamanı geldiği halde, İdare ve Gözlem Kurulu’nun verdiği keyfi raporlarla tahliye edilmediler. Bizler bu uygulamayı haksız buluyoruz. Anayasaya aykırıdır. Çünkü verilen cezalar kişiye göre değişik değişik uygulanıyor. Nitekim bu durumu birçok kuruma yazdık. Devlet kurumlarına gönderdiğimiz dilekçelerde açlık grevinin bir suç olmadığını belirttik. Dahası hasta arkadaşlarımızın hastaneye sevkleri onursuz aramalar yüzünden fiilen engellenmekte. Bu yüzden, birçok ağır hasta arkadaşımız tedavi olamamaktadır.
Ben iki ay önce çok değerli annemi kaybettim. Böyle bir haberi başkalarıyla paylaşmak istemezdim ama bu benim için ağır bir kayıp oldu. Annemin cenazesine katılabilmek için Savcılığa başvurdum. Koronavirüs gerekçe gösterilerek annemin cenazesine katılma talebim reddedildi. Özellikle bizleri büyüttüğü o fedakâr ellerinden öpmek isterdim ama bana uyduruk bir gerekçeyle izin vermediler. Annemin bizler için verdiği kutsal emeklerini nasıl ödeyebileceğimi halen bilemiyorum.”
Elazığ 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi
Elazığ 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Mehdi Boz, 23 Kasım 2021 tarihli mektubunda şöyle diyor: “17 Ağustos tarihli mektubunu kısa bir süre önce aldım. Ben diş sorunumu çözemedim. Şu an antibiyotik ve ağrı kesicilerle geçiştirmeye çalışıyorum. Kaç defadır revir doktoruna diyorum ki, sevkimi Fırat veya Şehir hastanesine yapın! O da, sen kelepçeyi sorun yapıyorsun, o nedenle senin sevkini yapmıyorum, diyor.
Bu konuda Adalet Bakanlığı’na, Cumhuriyet Başsavcılığına ve Meclis İnsan Hakları Komisyonuna yazdım. Meclis’ten cevap gelmiş. Yine revire gittim. Orada gerginlik çıkardılar ve bizi odamıza geri getirirken Abdullah Acar’la birlikte maltada saldırıya uğradık. Kollarım ve kafamda şişkinlikler oldu. Bu saldırıdan sonra, kapıya vurduk ve slogan attık diye bana bir ay ziyaret yasağı ve kınama cezası verdiler. Dahası hemen onaylayıp, devreye koydular.
Bir gün beni idareye çağırdılar. Bir doktor, dışarıdan gelmiş. Bana sorunun ne olduğunu sordu. Ben de kelepçe sorununu anlattım. Doktor ne dedi biliyor musun: Burası çiftlik değil! Sonra dişlerime baktı ve hayati bir durum yok; üç tane çürük dişin var. Benim aylardır antibiyotik ve ağrı kesicilerle idare etmemi sorun etmedi yani. Böyle doktorlar da var!”
İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi
İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan İbrahim Tikan, 28 Kasım 2021 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Şu anda iki kitabım çıkmış bulunuyor. Biri size yolladığım Big Bang’tan İnsana Özgürlük Tarihi’dir. Diğeri ise Gudea’dan Sokrates’e Özgürlük Tarihi’dir. İkinci kitap, geçen yılın bahar ayında çıkmıştı. Birincisi ise bir ay önce çıktı. İki kitap daha yayınevinde bekliyor. Böylece dört kitap olacak. Ancak bu kitap dizisi toplamda 7 kitap olacak. Diğer üç kitap üzerinde halen çalışıyorum. Son kez temize çektikten sonra, onlar da basıma hazır olacak. Yaklaşık iki yıldır gazetenizi alamıyoruz. Bu yüzden kirli basından olup biteni anlamaya çalışıyoruz. Kolay olmuyor elbette.”
KİTAP ARMAĞAN EDİN!
İlgili kanun ve yönetmeliklere göre içerideki yakınınıza dini bayramlar, yılbaşı ve ilgili kişinin doğum gününde armağan gönderebilirsiniz. Bu armağanınız gömlek vb yerine kitap olursa, içerideki kişi daha fazla sevinecektir. Yılbaşı için içeriye kitap göndermenin tam zamanı!