Cumartesi Anneleri 772. haftada Güçlükonak Katliamı’nın aydınlatılmasını istedi: ‘Genelkurmay katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini ilan etti, ateşkesi bozdu. Bakan Ekmen, ‘JİTEM’in işiydi’ dedi. Adalet arıyoruz’
Kayıplarının akıbetini soran ve faillerinin cezalandırılmasını isteyen Cumartesi Anneleri’nin 772’nci hafta eylemlerinde de Galatasaray Meydanı’na gitmeleri polis tarafından engellendi. Bunun üzerine aileler, 72 haftadır olduğu gibi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta polis ablukası altında eylemlerini gerçekleştirdi. Kayıpların fotoğraflarının bulunduğu tişörtler giyen aileler, karanfiller taşıdı. Annelerin bu haftaki eylemine Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Oya Ersoy ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da destek verdi.
Açıklamayı okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, bu hafta inkar ve cezasızlıkla üzeri örtülmek istenen v 1996 yılında işlenen Güçlükonak Katliamı’nın unutulmaması için bir araya geldiklerini ifade etti. Türkiye’nin yakın tarihinin; ağır insan hakları ihlallerinin cezasız kalması, ihlaller için hesap verebilirliğin sağlanmaması ve geçmişle yüzleşmek yerine inkârın sürdürülmesinin tarihi olduğunu dile getiren Yoleri, “Türkiye’de hala, devlet görevlileri tarafından işlenen insan hakları ihlallerini tarafsız ve etkili bir şekilde araştırabilecek bağımsız bir organ bulunmamaktadır” dedi.
AİHM raporu katliamı doğruladı
24 yıllık bir cezasızlık dosyası olan Güçlükonak Katliamı’nı unutmadıklarını dile getiren Yoleri, şöyle devam etti: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen davaya da yansıyan tanık beyanlarına ve heyet raporuna göre; 1996 yılının 10-12 Ocak tarihleri arasında askerler, Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç’u gözaltına aldı. Taşkonak Jandarma Taburu’na götürülen köylüler işkenceyle sorgulanarak öldürüldü. 15 Ocak 1996 tarihinde Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi ve korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas’ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti. Taburdakiler korucuların gelmesini beklemiyordu. Gelen korucular da öldürüldü ve daha önce öldürülen 6 köylü ile birlikte, 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlandı, başlarına da çuval geçirildi.”
‘Olay PKK’ye mal edilmeye çalışıldı’
Minibüsün jandarmanın kontrolünde yola çıktığını hatırlatan Yoleri, yolun askerler tarafından trafiğe kapatıldığını ve minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmaların inerek uzaklaştığını, yolu kesen özel timin minibüsü silahla taradığını anımsattı. Atılan roketler sonucu minibüs ve içindeki 10 kişinin kömür haline geldiğini dile getiren Yoleri, şöyle devam etti: “Kaçmaya çalışan minibüs sürücüsü de taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü. Genelkurmay Başkanlığı 16 Ocak 1996 günü Ankara’dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak’a getirdi. Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu ‘Katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini ve örgütün bir ay önce ilan ettiği ateşkesi bozduğunu’ açıkladı.”
‘JİTEM’in işiydi söyleyemedik’
Davanın daha sonra AİHM’e taşındığını vurgulayan Yoleri, “AİHM davada Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkûm oldu. Katliamdan 13 yıl sonra, 2009 yılında dönemin bakanlarından Adnan Ekmen, ‘Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM’in işiydi, söyleyemedik’ dedi. Güçlükonak Katliamının Akçay Piyade Tugay Komutanı Albay Selahattin Uğurlu’nun emriyle, Albay Levent Göktaş’ın başında olduğu Muhabere Arama Kurtarma (MAK) timlerinin gözetiminde, Ahmet Özalp ve yakını olan 6 korucu tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürdü. Ancak bugüne kadar suçun failleri yargı önüne çıkarılmadı. Talebimiz açık ve net: yargı makamlarını göreve çağırıyoruz” diye konuştu.
‘Adalet istiyoruz’
Güçlükonak Katliamı’nda katledilen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya Erbek, artık ayakta duracak hallerinin kalmadığını dile getirerek, “Yeter artık. Ne zamana kadar bu böyle olacak. Artık adalet olsun istiyorum. Ama bu ülkede adalet yok. Biz o kadar burada bağırıyoruz ama kimse bizim sesimizi duymuyor. 25 yıldır kemiklerimizi arıyoruz. Kemiklerimizi de bulamadık” dedi. Ardından Ahmet Kaya’nın torunu Fatma Kaya, dedesi için kaleme aldığı şiiri okudu.
‘Devlet sağır, dilsiz’
Onun ardından konuşan 28 Temmuz 1993 tarihinde gözaltında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe de 25 yıldır adalet aradıklarını ifade etti. 25 yıldır Ferhat Tepe’nin ve diğer kayıpların faillerinin bulunmadığını dile getiren anne Tepe, “25 yıldır bağırıyoruz ama bu devlet sanki sağır ve dilsiz. Biz bugün varız yarın yokuz. Ama çocuklarımız Galatasay’da kayıplarımızı arayacak. Biz Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz. Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” diye belirtti.
‘Hikayeler tanıdık’
Son olarak söz alan davanın avukatlarından CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise şunları söyledi: “Ben olayı dün gibi hatırlıyorum. Bu olay algı operasyonu olarak kullanıldı. Bu hikayeler tanıdık. Bu olay o dönem ateşkesin bitirilmesine gerekçe yapıldı. Sonra ne oldu. 3 yıl önce 2 polis memuru Ceylanpınar’da öldürüldü. Hemen gazeteler devreye girdi. Algı operasyonları devreye girdi ve çözüm süreci bozuldu. Ardından yargılamalar oldu ve yargılananlar beraat etti. Ama o zamandan bu zamana on binlerce kişi öldü. Devletler yalanların arkasına sığınırlar ve bu yalanları devlet sırrıyla gizlemeye çalışırlar.” Konuşmaların ardından 772’nci hafta eylemi sona erdi.
İSTANBUL